Bahçeli'den sert sözler
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'a, "darbelere ve demokrasiye müdahalelere gerçekten karşı ise henüz eyleme geçmemiş planlardan önce bizzat yaşanmış ve aktörleri belli olan 28 Şubat denilen sürecin sorumlularından hesap sor. Gerçek samimiyet sınavı böyle belli olacaktır" çağrısında bulundu.
cumhuriyet.com.trMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin Meclis grup toplantısında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. "Sosyal ve siyasal hayatın her alanını zehirleyen ve bir kangren gibi saran hastalıklarla" yorgun düşen Türkiye'nin bugün içine girdiği bunalımdan kurtulabilmenin sancılarını yaşadığını söyledi. Vatandaşların gelişmeleri korku, kaygı ve ümitsizlikle izlerken Başbakan'ın süreci 'normalleşme' olarak adlandırdığını ifade eden Bahçeli, "Bu nasıl bir siyaset algısı ve terbiyesidir ki krizlerin normalleşme, buhranların demokratikleşme, bunalımların özgürleşme, yoksulluğun rahatlama, yıkımın açılım, çözülmenin kucaklaşma olarak çarpıtıldığı bir garabet zinciri topluma dayatılmaya çalışılmaktadır" dedi. MHP olarak kim ne derse desin ve nasıl yorumlarsa yorumlasın, yaşanan buhran kurtulmak için seçimi tarihi bir fırsat olarak gördüklerini belirten Bahçeli başka çare kalmadığını kaydetti. MHP olarak ağırlaşan ve yaygınlaşan yönetim krizinin Türkiye'yi etkisiz hale getireceğinden, devlet adı verilen kurumlar ve kurallar bütününü temelinden sarsacağından endişe ettiklerini söyleyen Bahçeli Cumhurbaşkanı Gül'ün yüksek yargı organlarının başkanları ve Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanıyla yaptığı toplantıları da değerlendirdi. Bahçeli şöyle konuştu:
"Herkesin birbirini suçladığı, kimsenin uzlaşmaya yanaşmadığı, tansiyonun giderek tırmandığı böylesi bir ortamda, artık kıpırdanmak gerektiğinin anlaşılmış olması ve yetersiz de olsa çağrımızın karşılık bulması olumlu bir gelişme olarak görülmelidir. Sayın Cumhurbaşkanı, Hindistan ile Pakistan'ı, Pakistan ile Afganistan'ı uzlaştırmak için yabancı ellerde gezerken, küresel sorunlara arabuluculuk yaparken sıranın nihayet ülkemizdeki kurumların uzlaştırılmasına gelmiş olması da bir zihniyet ilerlemesi sayılmalı ve memnuniyet verici bulunmalıdır. Ne var ki bu sınırlı görüşmelerden sonuç çıkacağını beklemek, hükümetle cumhurbaşkanı arasındaki mükemmel denecek ilişki ve uyum dikkate alındığında iyimser bir yaklaşım olacaktır. Bizim talebimiz sorunların parça parça ve kurumlar bazında ayrı ayrı çözümü değil, merkezinde hükümetin tavır ve üslubunun yer aldığı sıkıntılara doğrudan muhatap olan bütün tarafların bir araya geleceği bir devlet zirvesi yapılması yönündedir. Belki, böylesi bir zirve ile herkes eteğindeki taşları dökecek, cumhurbaşkanının taraf değil, hakem olduğu bu tür bir toplantıda ortaya çıkabilecek mutabakat irade beyanı ile kamuoyunun kaygılarını bir nebze olsun gidebilecektir."
"Bunu söylemek için Recep Tayyip Erdoğan olmak gerekiyor"
Dışarıda "sıfır sorun" arayanların içeride 'yüzlerce sorun' oluşturmaktan kaçınmadığını belirten Bahçeli, AKP'nin politika özetinin 'dışarıda sıfır sorun içeride herkesle sorun' olduğunu savundu.
Bahçeli Başbakan'ın ve hükümetin anayasa değişiklikleri için oynayacağı son kozdan ve yaratacağı gerilimden başka saklanacağı paravan kalmadığını da ifade ederek Başbakan'ın başarısız siyasetini, teslimiyetçi zihniyetini, iflas etmiş politikalarının bahanesini yedi yılın sonunda anayasaya bağlama arayışında olduğunu kaydetti. Bahçeli Başbakan'ın 'Parti kapatma izni Meclis'e verilsin' önerisini ise şöyle değerlendirdi:
"Parti kapatma izni Meclis'e verilsin önerisinin geri planındaki ruh hali, hesap vereceği günlerin kabuslarını gören bir zihniyetin filikalara binmek için köşe bucak tahliye kapısı aramasından başka bir sonuç değildir. Bugüne kadar hakkında yolsuzluk suçlamaları bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak için hiçbir ahlaki kıpırdanma içine girmeyen iktidar partisinin, velev ki bir kapatma gerekçesinin doğması halinde bu kararı alacağına inanmak ve söylemek için ancak Recep Tayyip Erdoğan olmak gerekmektedir."
"Referandum yolu açık"
Bahçeli Anayasa değişiklikleri konusunda TBMM'de temsil edilen siyasi partilerden oluşan bir Anayasa Değişikliği Uzlaşma Komisyonu oluşturulması ve değişikliklerin 24'ncü dönem TBMM'sinin iradesine bırakılması yönündeki görüşlerini bir kez daha dile getirirken bunların dışındaki görüş ve tekliflerin dikkate alınmayacağını bildirdi. Bahçeli, "Bu önerilerimize rağmen cumhuriyetin temel ilkelerini ve devletin siyasi yapısını yıkmayı amaçlayan siyasi faaliyetleri meşru hale getiren düzenleme yapmasının önünde Meclis çoğunluğu bakımından AKP'nin sayısal bir engeli yoktur. Bu konuda aralarında yakınlaşma görülen AKP ile BDP'nin işbirliği yaparak, anayasa değişikliklerini referanduma götürmelerinin önü açıktır, tercih, sorumluluk ve vebal kendilerinin olacaktır. Biz şimdiden Başbakan Erdoğan'a ve ittifak yapacağı arkadaşlarına referandum yollarının açık olmasını dileriz" diye konuştu. Başbakan Erdoğan'ı ucuz hesaplar ve nafile oyunlar peşinde olmakla suçlayan Bahçeli, "Bütün gayreti, bütün mücadelesi ne demokrasi içindir ne millet hayrınadır" dedi.
Başbakan'ın devam eden hukuki süreçleri kullanarak bir yandan mağdur rolünü tekrarlamak bir yandan da sahte çıkışlarla sözde darbe karşıtlığına soyunmak peşinde olduğunu öne süren Bahçeli "Yaklaşan seçime girerken demokrasi arayanlar ile demokrasi karşıtları gibi sanal iki cephe oluşturarak bu ayrışmadan yararlanmak arayışındadır. Bu tarihi hesap gününden kurtulmak amacıyla yaptıklarını aklayacak suç olmaktan çıkartacak, soygunu, vurgunu ve talanı meşrulaştıracak, bölücülüğünü örtecek sipariş bir anayasanın peşindedir" diye konuştu.
"AKP ara rejim arayışlarının ürünü, suni bir imalat"
Bahçeli grup konuşmasında 28 Şubat'ı da değerlendirdi. 1997 yılında gerçekleşen siyasete müdahale sürecinin sonrasında talihsiz gelişmeler olduğunu belirten Bahçeli şöyle konuştu:
"Yaşanan sürecin derin fay kırıkları incelendiğinde, AKP ara rejimin arayışlarının ürünüdür, suni bir imalattır. Varlığı ve devamı kendini var eden ortamın sürmesine ve yapay gerilimler üretmesine bağlıdır. Kendi köklerini inkar üzerine şekillenmiş bu reddi miras anlayışı ile marazi mevcudiyetlerine sığınma kapıları bulmaya çalışanlar, merhum Başbakan Menderes ve merhum Cumhurbaşkanı Özal çizgisi ile rabıta kurma arayışına girmişlerdir. Bugün medya kanallarında AKP ile Demokrat Parti ve Anavatan Partisi arasında kurulmaya çalışılan aldatıcı bağın, demokrasi havariliğinin ve mağduriyet edebiyatının nedeni de burada aranmalıdır. Bunlar tamamen siyasetin gerçekten vesayet altında olduğu bir dönemin eseri olan çarpık ve köksüz arayışların beyhude meşrulaşma çırpınışlarıdır. Tam bir siyaset garibesidir."
"28 Şubat sorumlularından hesap sor"
Bundan önceki ihtilal ve ara rejimlerde ortaya çıkmış diğer partilerin ulaştığı kaçınılmaz sonunun AKP'yi de beklediğini, korkunun ecele faydası olmadığını ifade eden Bahçeli, seçimden ve milletten kaçışın da bu sonu değiştirmeye yetmeyeceğini kaydetti. Bahçeli şunları söyledi:
"Bugün kalkıp 28 Şubat sürecinin sona erdiğini söyleyerek kendilerine pay biçenler, aslında kendi varlıklarını tekzip etmiş olmaktadırlar. Zira bizzat AKP zihniyeti ve Başbakan Erdoğan bu ara rejim arayışlarının on üç yıl sonra can çekişen arızalı kalıntısından başka bir şey değildir. Ayrı partilerde siyaset yapıyor olabiliriz ama Allah ömürler versin bu müdahalelere doğrudan maruz kalan Sayın Necmettin Erbakan ve arkadaşları çok şükür ki hayattadır. Kurucusu olduğu parti ve kadroları siyasetlerini samimiyetle sürdürmektedir. Eğer, bir mağdur aranacak ise adres onlardır. AKP ise olsa olsa müdahale sürecinin kazançlı çıkan baş aktördür. Darbelere ve demokrasiye müdahalelere gerçekten karşı ise Başbakan Erdoğan'a çağrımız, henüz eyleme geçememiş planlardan önce bizzat yaşanmış ve aktörleri belli olan 28 Şubat denilen sürecin sorumlularından hesap sormaya başlamasıdır. Gerçek samimiyet sınavı böyle belli olacaktır."
"Umarız böyle bir sürece teslim olarak sona erdirmez"
Partisinin mahkemelere intikal etmiş soruşturmalar konusunda mümkün olduğunca sessiz kaldığını ve adaletin tecellisini beklediğini ifade eden Bahçeli "Partimizin şimdiye kadar gösterdiği bu hassas tutum ve ölçülü davranış ne peşinen suçlu ilan edilenlerin yargısız bir infaza kurban verilmelerinin kabulüdür, ne de gerçekten bir siyaset dışı arayış varsa bunların zımnen kabulüne dönük bir siyaset fırsatçılığıdır" dedi. Bahçeli geçen hafta yaşanan tahkikatlar sonucunda bazı üst düzey emekli askerlerin tutuksuz yargılanmalarına ilişkin olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının yaptığı açıklamanın güven sarsıcı olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Bu açıklamanın, TSK komuta kademesinin aralarında yaptığı toplantının akabinde yapılmış olması dikkat çekicidir. Biz yargının işine karışıp tutuksuz yargılananların mağduriyetine neden olacak bir girişim başlatmak niyetinde elbette değiliz ancak bugüne kadar ısrarla saygı duyduğumuzu söylediğimiz yargının da bu saygınlığı zedeleyecek telkin ve söylentilerden uzak durması gerektiğini açıklamak istiyorum. Zira bugüne kadar benzer suçlar kapsamında açılan soruşturmalarda hukuki ve insani teamüllere rağmen sanıkları tutuklu yargılayan makamlardaki bu ani uygulama değişikliği bazı güçlerin siyasete, siyasetin de adalete müdahale ettiği yönünde ciddi kuşkular uyandırmıştır. Tarafsız yargı arayanlarla ve bağımsız yargı peşinde olanların açtığı yeni bir kutuplaşma ve tartışma alanında dileriz ki bir yandan günlerdir meydan okuyan diğer taraftan karanlıkta ıslık çalan AKP hükümeti dayatmalara teslim olmuş olmasın. Temin ederiz ki bugüne kadar sözde darbe arayışlarına karşı sanal kahramanlık yaparken, kendisi zorlamalara teslim olmamış ve böylesi bir sürecin yeniden birinci aktörü haline gelmemiş olsun. 'Türkiye'de hava puslanmayacak' diyen Başbakan Erdoğan umarız ki 28 Şubat sürecinin ardından puslu havadan doğmuş olan siyasetini, yine böyle bir sürece teslim olarak sona erdirmesin."
"Ermenistan protokollerini geri çekin"
Dış politikadaki gelişmeleri de değerlendiren Bahçeli, yıllardır tam bir teslimiyetle girişilen uluslar arası ilişkilerde artık sona yaklaşıldığını savundu. Geçen yıl ABD Başkanı Obama'nın soykırım sözcüğünün İngilizcesi yerine Ermenicesini kullanmış olmasını ayakta alkışlayan AKP zihniyetinin yanlış tutum ve politikalarının acı sonucu ve gerçeğiyle bu yıl da yüzleşmek zorunda kalacağını söyledi. Soykırım iddialarının, 4 Mart'ta ABD Temsilciler Meclisi'nde görüşülmeye başlanarak bu yıl ki baskı ve dayatma mevsiminin de açılmış olacağını ifade eden Bahçeli, "Kendi tarihini karalamayı marifet zanneden, yabancılara şirin görünme adına milli tarihini ve şahsiyetlerini suçlama yarışına giren Başbakan ve işbirlikçilerini, kimin katil olduğunu, kimin mezalim yaptığını, kimin soykırımcı olduğunu önce anlamaya ve sonra başkalarına anlatmaya, TBMM'nde beklettiği teslimiyetçi protokollerini geri çekmeye davet ediyorum" diye konuştu.
"Irak seçimlerine gözlemci gönderelim" önerisi
Irak'ta önümüzdeki hafta yapılacak genel seçimleri de değerlendiren Bahçeli, TBMM'de üyesi bulunan her siyasi partinin ve bağımsız üyelerin temsil edileceği bir gözlemci heyetin oluşturulması ve Irak seçimlerinin yerinde izlenmesini önerdi.
Erdoğan'a 'titanik' yanıtı
Siyasi tartışmalara eşlik eden kurumlararası çatışmanın eşzamanlı olarak Türkiye ekonomisini yıprattığını ve ihtiyaç duyulan güven duygusuna büyük bir darbe vurduğunu söyleyen Bahçeli, "Bundan şikayetçi olan Başbakan Erdoğan suçlu arayacağına, önce aynaya bakmalı ve Türkiye'yi endişe verici derin çıkmazın içine sürükleyen yüz hatlarını bir kez daha görmelidir" dedi. Politik gerilim ve hizbin yoğunlaşmasının Türkiye'nin risk primini artıracağı, faizleri yukarı yönlü bir seyir izlemeye zorlayacağı ve finansman sorunlarının baş göstermeye başlayacağını kaydeden Bahçeli, "Tırmandırdığı siyasal gerilimlerle milletimizde çok büyük hasarların çıkmasına yol açan iktidar partisinin, çıkar ve menfaat dağıttığı kesimlerden başka düşüneceği ve kaygısını taşıyacağı kimsesi kalmamıştır. Ne yaparsa yahsın dünyalığını iktidarı süresince yedi sülalesine yetecek kadar toplayan Başbakan Erdoğan mutlak akıbetinden asla kurtulamayacaktır." diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın Titanik'te gemiyi batıranların alt katlarda oturanlar olduğu ve şimdi de Türkiye'de gemiyi batırmaya çalışanların üst katlarda bulunduğuna ilişkin sözlerini hatırlatan Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Titanik isimli geminin nasıl battığı bilinmektedir ve bu konuda tarih yazılan, yapılan birçok yoruma şahitlik etmiştir. Asla batmayacağı yönündeki propagandayla yüzerken, bir buzdağına çarparak okyanusun dibini boylayan bu geminin Başbakan Erdoğan'a ne hatırlattığı ve bu olayla nasıl bir illiyet bağı kurduğu tam olarak belli olmamıştır. Ancak Başbakan Erdoğan'ın gemilere olan ilgisinden dolayı bu örneği vermesi bir bakıma normal görülmelidir. Eğer kendisini Titanik'le özdeş tutuyorsa diyebileceğimiz şudur; Bu gemiyi batıran bir buzdağıdır. Milliyetçi Hareket de dümeninde Başbakanın bulunduğu köhnemiş teknenin rotası üzerinde dimdik ve ayakta mukadder olan çarpışmayı beklemektedir. Sonuçta Başbakan Türkiye sevdalılarına çarpacak ve her taraftan su alacak olan partisiyle birlikte siyasi tarihin karanlıklarına gömülecektir."