Bahçeli'den sert açıklama (10.08.2010)

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Ülkemizin güvenliğini, birliğini ve bütünlüğünü hedef alan husumet cephesinin, hayata geçirmeye çalıştığı alçak senaryolar karşısında yüreğinde vatan, bayrak, millet sevgisi olan hiç kimsenin daha fazla hareketsiz kalması artık beklenmemelidir'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türk milletinin birliğine, huzuruna ve refahına yönelik tehditlerin hız kazandığını, tarihi bir buhran halinin giderek yaklaştığını belirtti.

Türkiye'nin karşısındaki tehlikenin, geride kalan yıllarda yaşanan rejim bunalımları, darbe tehditleri, ekonomik krizler ve toplumsal gerilimlere nazaran doğuracağı ağır sonuçlar bakımından çok daha ciddi ve çok daha önemli olduğunu ifade eden Bahçeli, devlet ve toplum hayatını bugüne kadar ayakta tutan değerler sisteminin tamamen aşındırıldığını, Türkiye'nin içeriden ve dışarıdan çökertilmesi maksadıyla sistemli bir saldırının ısrarla sürdürüldüğünü savundu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin, devlet ve millet olarak bir beka sorunuyla yüz yüze olduğunu öne süren Bahçeli, Türkiye'nin gerilimin had safhaya ulaşarak kontrolden çıkabileceği, çatışma riski yüksek bir bunalım ortamına sürüklendiğini bildirdi.

İç ve dış güvenlik tehditlerinin ağırlaşması, iç çatışma ortamına zemin hazırlamayı amaçlayan tahriklerin tırmanması ve ''yönetimin gaflet sınırlarını aşan siyaseti''nin Türkiye'yi uçurumun kenarına getirdiğini iddia eden Bahçeli, ''Önümüzdeki dönemde, geçmişte parçalı yapılar olarak karşılaştığımız dokuz ana kriz dinamiği,aynı zaman diliminde buluşacak ve aynı eksen etrafında dönerek, çok güçlü bir çekim ve yıkım alanı yaratacaktır. Türkiye ve Türk milleti, oluşan tahribatın enkazıyla katlanarak büyüyen bu anaforun giderek artan yıkıcı etkisi altında kalacaktır'' ifadelerini kullandı.

Bahçeli, şunları kaydetti:
''Bugün Türkiye, milli birliği ve üniter devlet yapısını yıkmayı amaçlayan senaryoların açıkça ve tahriklerin hayasızca sahnelendiği, teröristin makbul görüldüğü, bölücülüğün itibar bulduğu, dağdan şehre inenin törenlerle karşılandığı, şehadetin küçümsendiği, şehidin incitildiği, gazinin eşkıya ile bir tutulduğu, Başbakanı tarafından 36'ya ayrılmak istenen bir milletin kardeşliğini ısrarla korumaya çalıştığı, eli kanlı PKK projelerinin el değiştirerek, son yıllarda hükümet tarafından taşınmaya başlandığı, terörün başaramadığı toplumsal ayrışma ve kırılmayı hükümet ve işbirlikçilerinin hevesle uygulamaya koyulduğu, manevi değerler üzerinden yapılan ucuz siyasetle Türkiye'nin milli çıkarlarının başka başkentlerde pazarlandığı, iktidardan başlayan teslimiyet ve zafiyetin toplum ve devlet hayatımızın her alanına yayıldığı, ahlaki değerlerimizin temellerini sarsan manevi çöküş sürecinin ve yozlaşmanın giderek hız kazandığı, ilkesizliğin erdem, tavizin siyaset, teslimiyetin diplomasi, talanın ticaret olarak topluma çarpıtılarak sunulmaya çalışıldığı, kaynakların israf edildiği, yolsuzluğun kol gezdiği, vurgunların tırmandığı, hırsızlığın prim yaptığı, yandaşların palazlandığı, önüne gelenin ülkemizi açıkça tehdit ettiği, ecdadımızın her gün aşağılandığı, korumasız, sahipsiz, ezik ve yoksul bir ülke haline getirilmiştir.''


"Çok kimlikli, çok milletli ayrışmış bir toplum ve parçalı bir devlet yapısı"

Son dönemde etnik tahriklerin yeni boyutlar kazanarak ağırlaştığını ve Türkiye'ye karşı ortak bir husumet cephesi oluşturulması niyetlerinin su üstüne çıktığını savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
''Etnik bölücülüğü, siyasi bir sorun olarak tanımlayarak zemin kazanmasını amaçlayan stratejinin hayata geçirilmesi için Türkiye'de siyasi ve toplumsal altyapının hazırlanması niyetleri özellikle anayasa değişiklikleri sürecinde daha da belirgin hale gelmiştir. Türkiye üzerinde oynanmak istenen bu oyunun nihai hedefi, tek millet-tek devlet esasına dayanan Türkiye Cumhuriyeti'nin yeniden tanımlanması ve çok kimlikli, çok milletli ayrışmış bir toplum ve parçalı bir devlet yapısının kabul ettirilmesidir. Bu niyetlere ulaşmak için içten ve dıştan derin bir işbirliği başlatılmış, değerlerimiz sistematik kampanyalarla sorgulanır hale getirilmiş, demokratikleşme ve tarihle yüzleşme maskesiyle parçalanma modelleri her seviye ve zeminde açıkça tartışılmaya başlanmıştır.

Etnik ayrışmanın 'demokratik hak ve meşru kimlik talebi' olarak kışkırtıldığı bu süreçte, terörle ve bölücülükle mücadele sorgulanmak istenmektedir. Adına açılım denen bölünme projeleri, 'toplumsal ilerleme ve çağdaşlaşmanın yol haritası' olarak savunulmaktadır. Keskin bir viraja doğru giden bu çok tehlikeli yolda, Türk milletinin kendini savunma refleksleri yok edilmek istenmekte, terörle ve bölücülükle mücadele azmi ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Türk milletine dayatılan bu tablo, Türkiye'nin kaderi üzerinde kumar oynanmakta olunduğunu, ucuz ve şahsi hesapların dürtüsüyle tam bir akıl, fikir, idrak, izan ve ahlak travması yaşandığını göstermektedir. Türkiye'nin karşısına çıkan bu tehdit dünden bugüne oluşmamış, teslimiyet şartları planlı bir şekilde olgunlaştırılarak başta hükümet olmak üzere bütün işbirlikçi aktörlerin çabalarıyla adım adım geliştirilmiştir.''