Bağlantı açık
Almanya'daki kara para trafiğinin ortaya çıkmasını sağlayan itirafçı sanık Firdevsi Ermiş'in mahkemeyle işbirliği yapması, hukukçulara göre tahliye edilmesini sağlayacak. Ermiş serbest bırakılırsa, çıkarları zedelenen bir çevrenin hedefi olacak. Almanya'da vurgun patlak verince Türkiye'deki Deniz Feneri 'Organik bağımız yok' açıklamasına sığındı.
cumhuriyet.com.trAlmanya’daki Deniz Feneri davasında mahkemeye yaptığı açıklamalarıyla Deniz Feneri olayının açıklığa kavuşmasını sağlayan tutuklu sanık Firdevsi Ermiş’in “itirafçı sanık olarak yargılanan bir şahıs” olduğunu ve “mesnetsiz iddialarda” bulunduğunu belirten RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın, bu sözleriyle “istemeden de olsa” Ermiş’i hedef haline getirdiği ileri sürüldü.
Deniz Feneri’nin muhasebe kayıtlarını yöneten Ermiş, açıklamaları sırasında, kayıtları, Türkiye’den gelen özel bir muhasebe programıyla tuttuğunu, bunların İstanbul’da “muhtemelen Kanal 7 merkezindeki” bir “server” bünyesinde arşivlendiğini belirtti. Firdevsi Ermiş’in, Almanya’dan şifreyle girdiği ve kopyaladığı “gayri resmi muhasebe belleğini” sorgusunda güvenlik güçlerine teslim ettiği, böylece kara para trafiğinin açığa çıkmasını sağladığı biliniyor. Duruşmalar sırasında yapılan bir açıklamada, Firdevsi Ermiş’in “tanık olarak korunduğu” vurgulanmıştı.
Açıklamalarıyla davanın seyrini belirleyen Firdevsi Ermiş’in, mahkemeyle işbirliği içinde çok sayıda bağlantının ortaya çıkmasını sağlaması, birçok hukukçuya göre, kendisine düşük bir ceza verilmesini ve tutukluluk süresinin de göz önünde bulundurularak tahliye edilmesini sağlayacak. Ermiş, serbest bırakılırsa, çıkarları önemli ölçüde zedelenen bir çevrenin de hedefi durumuna gelecek. Bu olasılık nedeniyle Firdevsi Ermiş’in sadece mahkeme sürecinde değil, cezaevinden çıktıktan sonra da özel bir koruma programına alınması gerekebilecek. Ancak sorunun bu haliyle mahkemeden çok polisin yetki alanına girdiğine dikkat çekildi. Alman hukuk çevreleri, en fazla 6 yıl hapis cezası istenen böyle bir davada, karar sonrası, tanıklara yönelik özel bir koruma programının çıkmayacağını, talep olursa da, savcılığın tanığa yönelik tecavüz ve hayati tehlike olasılıklarını yeniden incelemesi gerekebileceğini belirttiler.
‘Kurtulma’ çabası
Almanya’daki Deniz Feneri davası tüm dikkatleri Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’ne yöneltti. Dernek, Almanya’da toplanan bağış paralarını amacına uygun kullanmadıkları gerekçesiyle üç yöneticisi tutuklanan ‘Deniz Feneri e.V.’yle ‘organik bağları’ olmadığını ileri sürerek soruşturmanın Türkiye ağından kurtulmaya çalışıyor. Ancak iki organizasyon arasında pek çok benzerlik ve bağlantı olması dikkat çekiyor.
Aynı bina kullanıldı
Deniz Feneri, Kanal 7’de hazırlanan bir programın ardından doğmuştu. Almanya’daki Deniz Feneri ise bu kanalın Almanya’da yayın yapan kuruluşu Kanal 7 INT’le aynı binayı paylaşıyor. Sanık Ermiş’in, “Almanya’daki Deniz Feneri’nin reklamları, Türkiye’deki Deniz Feneri tarafından hazırlanıyordu” şeklindeki ifadesi de iki yapılanma arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyor.
İlişkiler zincirinde 5 ayrıntı
Almanya’da vurgun patlak verince Türkiye’deki Deniz Feneri ‘Organik bağımız yok’ açıklamasına sığındı. Ancak ilişkiler zinciri ‘organik bağ daha nasıl olacak’ sorusunu gündeme getiriyor
Türkiye’de AKP hükümetinin desteğini arkasına alan Deniz Feneri, Almanya’da üç yöneticisi tutuklanan Deniz Feneri e.V.’yle “organik bağları”nın olmadığını savunarak davanın Türkiye ayağından sıyrılmayı planlıyor. Ancak, Almanya’daki Deniz Feneri’ne operasyon yapılmadan önce açıklama yapan Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’nin üst düzey yöneticisinin, “Almanya’daki Deniz Feneri toplanan yardımları Deniz Feneri Derneği’ne gönderir, dernek raporları ile teslim alırız. Daha sonra yapılan yardım ilgili yerlere verilir” sözleri gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Almanya’daki Deniz Feneri davasında bilirkişinin “Almanya’daki Deniz Feneri’nden Türkiye’dekine 7 milyon Evro havale edildi” tespitine Türkiye’deki Deniz Feneri, “Çalışmalarıyla pek çok sivil toplum kuruluşuna örnek olan Deniz Feneri Derneği yurtdışındaki sivil toplum kuruluşlarından İçişleri Bakanlığı’nın izinleri çerçevesinde bağış kabul etmekte olup; bu çerçevede Almanya’da kurulu bulunan Almanya Deniz Feneri e.V.’den de aynı prosedürler çerçevesinde destek almıştır” açıklamasıyla yanıt veriyor. Burada da “Almanya’daki bir yardım kuruluşu neden Türkiye’deki bir yardım kuruluşuna yüklü miktarda para bağışında bulunuyor” sorusunun yanıtı “organik ilişkiyi” gözler önüne seriyor.
Almanya’daki Deniz Feneri davası tüm dikkatleri Türkiye’deki Deniz Feneri’ne yöneltti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Meclis kürsüsünden teşekkür ettiği, dönemin Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın üstün hizmet madalyası verdiği, 2004’te AKP hükümetinin kararıyla “kamu yararına çalışan dernek” statüsü kazanan (valilik ya da emniyetten izin almadan maddi yardım toplama hakkı) Türkiye’deki Deniz Feneri; her fırsatta Almanya’daki Deniz Feneri’yle organik bağının bulunmadığını açıklıyor. Ancak yaşanan süreç, yapılan açıklamalar “organik bağ daha nasıl olacak” sorusunu gündeme getiriyor.