Aysel Gürel olmak kolay değildir, hele Türkiye gibi bir ülkede!
Aysel Gürel olmak kolay değildir, hele Türkiye gibi bir ülkede!
Emel SeçenÖzgürlük yolları kapatılmış her kadının içinde Aysel Gürel tutuşur durur. Aslında çok da zekice, kendisine yaftalanan delilik unvanını, bilgeliği altında tüm söylemek istediklerini yeri gelmiş dalga geçerek yeri gelmiş bile isteye ifade edebilme özgürlüğünü yaratmıştır. Kendi tanımı ile: “Ben birey değilim. Ben kalabalık bir nesneyim. Ben tek başıma radyoyum, televizyonum, konserim, orkestrayım, her şeyim.
Türkiye'nin ilk anarşist kızıyım ben. İlk çiçek kızıyım. İlk hippisiyim. Ben Amazon kadınıyım. Türkiye'de kadının bilinçaltıyım.” Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda doğan, aslında edebiyat öğretmeni olan Aysel Gürel (İÜ Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Mezunu) bundan tam on üç yıl önce aramızdan ayrılmıştı. Henüz sekiz yaşında kendisine alınan kuzuya şarkı yaparak başlar sanat hayatına, “Mido, güzel kuzu annesinin yavrusu”. Kadın olmanın tam üretken ve verginliğini hiç dizginlemez, onun için her canlının hamisidir.
Türk pop müziğinin neredeyse kaynak yeri olacak kadar üretken olur. İlk kez 1973 yılında Güzin ile Baha ikilisinin albümlerinde “Deli Balım” ile yer alır. Aysel Gürel, yaşamı boyunca Ajda Pekkan, Nilüfer, Sezen Aksu, Gökben gibi geçmişten sanatçılara katkıda bulunurken, gelecekte ise Sertap Erener, Aşkın Nur Yengi, Funda Arar, Tarkan, Burcu Güneş, Yonca Lodi gibi sanatçılarda nasibini son kertede alanlardır. Ve daha birçokları... Kendi acılarını bile mizaha çevirerek yapar ama ondaki duruş Türkiye’de ben oldum, varım diyen kadında yoktur! Çünkü o daha küçük yaşlarda, bağnazlığı görür, kocakarı inanış ve dogmalarından, olabilecek dedikoduları kendince, kendine deli mahlası takarak kurtulur.
Hatta tanıştığı ve beğendiği gazeteciye kendisi evlenme teklif eder, iki evladı Müjde ve Mehtap Ar’ı da “acelem vardı, ürünlerimi çıkarmak istedim” şeklinde yorumlar. Çok okuyan Aysel Gürel, kitaplar ile mahallede anlatılanların birbirine benzemediğini fark edince, bunu yaşama uygular, işte bazılarımızı derinden etkileyen, şarkısında yer alan, Ünzile, tam da bunu anlatır.1962 yılında Münir Özkul ile Anadolu’da tiyatro turnesine giderken, babasının yanında henüz ilkokul çağında, gördüğü çocuk gelindir, Türkiye’nin gerçeğidir, Ünzile. Kendi ifadesi ile: “Kadın, mevcut köy içinde bulunan son çite gitmeye korkar çünkü dünyanın orada bittiğine inanır.”
Ataerkil ve mahalle baskısı dahil her türlü baskı, taciz, şiddet ile pres yapılmaya çalışılan kadını yüceltmeye, kendi zekâsı ve gücü kadar, kurtarmaya çalışır. O yüzden en çok kadınların kahramanıdır. Birçok sinema filminde rol alan Aysel Gürel, Nükhet Duru’nun yorumu ile “Sevda” şarkısındaki gibi dolu bir yürek ve kızına yazdığı “Firuze” kadar korumacı ve anaçtır. Hani deriz ya “Deli olmadan, Veli olunmuyor!” İşte o bu mertebeye okuyarak, yaşayarak, kendini eğitip, topluma sunarak gelmiştir. Yaşasa bugün 92 yaşına bir hafta önce girmiş olacak Aysel Gürel’in, hayatı film olmaya hazırlanıyor. Üstelik yaşamını iki oyuncu kızı oynayacak. Aramızdan ayrılışının yıldönümü 17 Şubat’ta sevgi ve özlemle anıyoruz... O yüreğimizin Aysel’idir. Ve bu ülkede gizli Aysel’ler de çoktur!