Ayşe Hatun Önal: Kesip atmayı severim
Ayşe Hatun Önal uzun bir aradan sonra “Çak Bir Selam” ile döndü. Gidişi gibi gelişi de ses getirdi. Önal, gözden kaybolduğunda hayata başka bir pencerelerden baktığını anlatıyor. Şimdi dinlenmiş ve arınmış. Olacağına inandığı her şeyi hayattar istiyor Ayşe Hatur Önal, zaten hayat da onu hiç mahçup etmemiş.
Ali Deniz Uslu / CumhuriyetAyşe Hatun Önal Sony Music etiketiyle yayınlanan “Çak Bir Selam” single’ıyla “Sustuysam” albümünün ardından altı yıllık sessizliğini bozdu. Öyle bir dönüş yaptı ki Murad Küçük yönetmenliğinde çekilen “Çak Bir Selam” klibi yayınlandığı günün ertesinde Twitter’da TT oldu. Bu dönüş daha da epey konuşulacak gibi. Önal, “ben artık hayata daha pozitif, daha olumlu bakmaya çalışıyorum” diyor ve ekliyor, “kendimi olduğum gibi kabul ediyorum, çünkü olasılıkları düşününce insan, 'keşke' ya da 'ama' demeye başlıyor”
-“Çak Bir Selam” klibi olay oldu. Sizce nedeni ne?
Murad Küçük etkisi olsa gerek, Murad’la yaptığım tüm klipler hep ses getirdi. Açıkçası bu klibin çekimleri öncesinde yalnızca Hakan Yıldırım ve Hakan Akkaya’nın tasarladığı kostümlerimi biliyordum. Murad’la yoğunluğu yüzünden hiç biraraya gelememiştik. Sahne sahne ne çekecek haberim yoktu ama iyi bir şey olacağına emindim. Daha önce onunla “Sustuysam” albümünden “Kalbe Ben” ve “Çeksene Elini”de de birlikte çalışmıştık.
- Uzun bir süredir sessizdiniz. Gözden kaybolmayı seviyorsunuz. Gidiyorsunuz ve dönüyorsunuz? Neler yaptınız o sırada?
Genelde insanlar yorulduktan sonra dinlenme ihtiyacı hissederler. Dinlendikten sonra ayağa kalkılır, soluklanmak ve güç kazanmak için ara verir insan. Kendimi yeniledim, tecrübelendim, hayata başka başka pencerelerden baktım ve geri döndüm. Ara vermek kişiye yenilenmek için imkânlar sunar, enerji toplamak, güç kazanmak, tecrübe edinmek için gerekli bir durum. Denize girdikten sonra dinlenmişlik ve arınmışlık hissiyatını hepimiz biliriz. İşte bu ara verişler de benim için dinlenmek ve kendimi yenilemek için şarttı, denize girmek gibi.
- Görünür olmanın huzursuz yanları fazla. Mankenlik dönemlerinde de bundan musdariptiniz. Şimdi dengeyi nasıl kurdunuz?
Görünür olmanın huzursuz yanı aslında çok fazla enerji kesişme noktası haline gelmemizden kaynaklı, bu durum özel hayatınızda izole olma isteğini getiriyor. Sadece size ait bir alan yaratmayı öğreniyorsunuz zaman içinde. Sistemin bir paçası değil de sistemi oluşturan bir parça olduğunuzu anladığınızda bir adım geri çekilip, sistem dışı durup, sadece gözlemci olabiliyorsunuz. Bu da kişinin dengeyi yakalamasına yardımcı oluyor.
-Podyumu özlemiyor musunuz? Sınırlı bir yer ve alan gibi görünse de asıl özgürlük orada gibi. Ya da yaşadıklarınızın sizi özgürleştirdiğini düşünüyor musunuz?
Çağla’yı (Şıkel) podyumda yürürken görünce özlüyorum açıkçası. 10 yıl önceki aynı istek ve arzuyla hala podyumda yürüyor, her defasında bu enerjiyi görüyorum ve bu izlerken bana da geçiyor. Nadiren de olsa arada bir podyuma çıkıyorum ben de.
-Hayattan istediklerinizi alıyor musunuz, nasıl çarpışmanız var günümüz ile?
Benim hayatla çarpışmam, olacağına inandığım her şeyi istemek ve inanmak üzerine. Hayatta genelde istediğim ne varsa aldım. Olmayanlar da hayrıma değildi ki olmadılar, çok şükür.
-İnsanlar kalıplar üstlerine biçilmiş üniformalar ile yaşıyor artık. Beden bile bir üniforma gibi. Hiç sıkılıp tamamen gitmek ya da bırakmak istediğiniz oluyor mu?
Bu bahsettiğiniz şey zihin yorgunluğu ve yanlış düşünce kalıplarının vermiş olduğu bir sonuç. İnsan kendi düşüncelerinden sıkılabilir. Bırakıp gitmeyi bakış açılarından dolayı istiyor olabilirler. Ben artık hayata daha pozitif, daha olumlu bakmaya çalışıyorum.
-Bugüne kadar hiç konser vermediniz sanırım, yanılıyorsam düzeltin. Sahneye neden çıkmıyorsunuz ya da artık çıkacak mısınız?
İlk konserim Koç Üniversitesi’nde Nil Karaibrahimgil ve MFÖ ile olmuştu, bununla başlamıştı. Sonrasında 10 bin kişilik bir izleyiciye ulaşan Burn festivalinde Birol Giray’la birlikte sahne almıştık. Ve çok keyifli geçmişti. Bugüne kadar hep istediğim kalitede işlere gittim, sahne tecrübem de azdı açıkçası. Şimdi ekibim tam gönlüme göre, bundan sonra sahnede de daha aktif olmak istiyorum.
-Açık sözlüsünüz, tutmuyorsunuz kendinizi. Bu başınıza hiç iş açtı mı?
Açık sözlü olmanın nesi kötü ki sıkıntı çekeyim? Keşke herkes açık sözlü yaşayabilse. Açık sözlüyüm patavatsız değil. Patavatsızlık insanı zor duruma düşürür. Eğer karşımda maskeyle dolaşan bir insan varsa benim bu halimden rahatsız olur ancak. Bence en kötü gerçeklik bile ufacık bir yalandan, şüpheden daha acı değildir.
- “Keşke”leriniz mi daha fazla bu hayatta “ama”larınız mı?
Kendimi olduğum gibi kabul eden bir karakterim, diğer olasılıkları düşününce insan keşke ya da ama demeye başlıyor. Değiştiremeyeceğim şeyler üzerinde düşünmemeye çalışıyorum.
-En keskin dönüşünüzü ne zaman yaşadınız?
En son iki yıl önce keskin bir dönüş yaptım hayatım ile ilgili. Hayatımın her döneminde keskin dönüşlerim oldu. Bu, cesaret gerektirir. Kesip atmayı severim. Eskimiş bir hayatı yenilemek için yapar bunu cesaretini yitirmemiş insanlar. Eskimişlere tutunup kalanlara göre değildir keskin dönüşler.
- Hayat başka neler istiyorsunuz, ya da neler var ilerisi için kafanızda?
Huzur, mutluluk, sağlık, aşk ve başarı… Hayatta yapmak istediğim çok şey var, saymakla bitiremeyecegim kadar çok. Umarım hepsini gerçekleştirmeye fırsatım olur.