Ayrımcılığa ve faşizme karşı
Efsane yönetmen, oyuncu, senarist, yapımcı, komedyen Mel Brooks’un ayrımcılığı, faşizmi eleştiren, LGBT haklarını savunan ilk filmi The Producers (Yapımcılar/1967) kült bir klasiğe dönüştü. En iyi senaryo Oscar’ını alan Brooks, alay ve hiciv dolu komedisinin günümüz ABD’iyle ne denli örtüştüğünü belirtiyor.
Aslı Selçuk“The Producers’ı çekmeseydim ne Blazing Saddles’ı ne Young Frankenstein’ı ne de Spaceballs’u gerçekleştirebilirdim. İki adam dünyanın en kötü müzikalini yapmaya hazırlanırlar, Hitler’in Baharı adlı müzikal ne kadar kötü olursa o kadar çok para kazanacaklardır. Donald Trump’ın seçimi kazanması gibi müzikal beklenmedik şekilde başarılı olur. Trump, ne politikacı ne de senatördü. Lisede sınıf başkanı olduğunu da sanmıyorum. Kendini aniden ABD başkanı olarak buldu, kazanmayı hiç beklemiyordu, işi ciddiye almamıştı. Beni hiç korkutmuyor. Şov adamı, kitlelerin onu sevmesini istiyor. Onun çevresini saran, ona akıl veren adamlardan korkuyorum. Bu adamlar George W.Bush’a da danışmanlık yapmışlardı, kendimizi Irak Savaşı’nın içinde buluverdik. Umarım Trump egomanyak olarak kalmayı sürdürür, umarım kendinden başka kimseyi dinlemez, böylelikle güvende oluruz. Çevresindeki adamları dinlerse başımız belada demektir” diyor yönetmen, oyuncu, yapımcı, senarist, , besteci, gag yazarı, stand-up komedyeni Mel Brooks.
Yapımcılar projesinin kaynağı Benjamin Kutcher adlı bir yapımcı. Mel Brooks ona asistanlık yaparken Kutcher’in yaşam biçiminden etkilenmiş. İşyerini evi gibi kullanan Kutcher, gömleklerini burada yıkayıp bir ipe asarmış. Yaşlı hanımlar Benjamin’e aşk yapmak için gelip onunla kırık deri kanape üzerinde sevişirlermiş. Sevişme sonrası Benjamin bayanlara çek nerede diye sorunca onlar da ona oyunun adını sorarlarmış. Benjamin tatlı dullara hep aynı yanıtı verirmiş:”Oyunun adı nakit para”. Eski patronundan esinlenen Mel Brooks, açgözlü, dolandırıcı yozlaşmış Broadway yapımcısı Max Bialystock’ı yarattı.
Dul, yaşlı, zengin bayanlarla erotik oyunlar oynayan Max Bialystock’ın (Zero Mostel) ofisine bir gün hesaplarını kontrol etmek için Whitehall-Marks şirketinden muhasebeci Leo Bloom (Gene Wilder) gelir. Leo, bir zamanlar Broadway’in kralı olan, altı oyunu aynı anda gösterimde olan, yatırımcıların para vermek için sırada beklediği Max’in hesaplarında iki bin dolar açık bulur. Max, Leo’yu kandırır, yaşamı süresince hep başkalarının parasını saymış olan Leo, Max’la birlikte çalışmaya başlar. Leo, fiyasko bir oyunla daha çok para kazanılabileceğini, oyun tutarsa destekçilerin parası ödenir, tutmazsa para ödenmez der. Böylece Max ile Leo, eski Nazi Franz Liebkind’in (Kenneth Mars) en kötü oyunu Hitler’in Baharı’nı sahnelemek için seçerler. Broadway’in en kötü yönetmeni Roger De Bris’ye (Christopher Hewitt) giderler. De Bris sektörde provanın ilk gününde oyunları iptal edilen tek yönetmendir. Hitler’in Baharı için en kötü oyuncu kadrosunu oluştururlar. Springtime for Hitler: A Gay Romp with Adolf and Eva at Berchtesgarden adlı oyun Hitler’e bir aşk mektubu niteliğindedir. Yanlış oyun, yanlış yönetmen, yanlış oyuncu kadrosuna rağmen oyun çok beğenilir, hit olur. Yapımcı Max Bialystock ile muhasebeci Leo Bloom kara kara düşünmeye başlarlar.
Müzikalin şarkı sözlerini Mel Brooks yazdı. Zero Mostel, harika, ayrıksı yorumuyla Max Bialystock’ı başarıyla canlandırdı. Filmde bir an kameraya bakıp konuştu. Bu hareketi çok seven Brooks “Zero bunu benim için icat etti” diyerek tüm filmlerinde karakterlerini kameraya baktırdı. Bonnie and Clyde filminde ufak bir rolü olan Gene Wilder ile Zero Mostel’in uyuşan kimyaları filme katkıda bulundu. Kült klasik sonra Broadway hitine dönüştü. Thomas Meehan, 2001’de filmi müzikale uyarladı, 12 Tony ödüllü müzikalde Nathan Lane ile Matthew Broderick oynadılar. 2005’te Susan Stroman filmin yeni versiyonunu Lane ve Broderick’le gerçekleştirdi. Filmin yapımcısı Mel Brooks’tu.
“20. yüzyılın en büyük felaketi Yahudi soykırımıdır. Totaliter hükümetleri, yönetimleri devirmek için en iyi araç onlarla alay etmek, suratlarına karşı gülmektir. Donald Trump, Hitler’in önerilerine henüz ulaşmadı, ulaşabilir” diyen Mel Brooks, 1967 tarihli The Producers’da (Yapımcılar) 53 yıl önce (ve hala süren) ABD’indeki ayrımcılığı, faşizmi, siyahi ve LGBT düşmanlığını eleştirdi.