AYM'den iş mahkemelerine 'ivedilik' uyarısı
Anayasa Mahkemesi, 2005 yılında pres makinesine elini kaptırarak sağ ve sol el başparmakları koptuğu için açtığı tazminat davası halen devam eden başvurucunun makul sürede yargılanmadığına karar vererek, kaza sonucu meydana gelen zararların derhal tazmin edilmesinde ve bu uyuşmazlıkların ivedilikle çözülmesi konusunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerektiğine dikkat çekti.
ANKA2005 yılında pres makinesine elini kaptırarak sağ ve sol el başparmakları koptuğu için İzmir 4. İş Mahkemesi'ne açtığı tazminat davası halen devam eden başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar veren Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiğinin açık olduğunun vurgulandığı gerekçede, makul sürede yargılanma hakkının amacının, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması olduğu, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereğinin de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceği, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi. Gerekçede, davanın karmaşıklığının, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasından menfaatinin niteliği gibi hususların, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterler olduğu belirtildi.
'YARGI ORGANLARI ÖZEL İTİNA GÖSTERMELİ'
İşverenin, kendisine bağımlı olarak çalışan işçisini koruma ve gözetme borcuna aykırı hareket etmesi sonucunda iş kazası veya meslek hastalığına maruz kalan işçinin, tüm zararlarının tazminini talep etme hakkına sahip olduğunun altı çizilen gerekçede, kanun koyucunun, iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturduğu ve iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçladığı anımsatıldı. Adil yargılanma hakkının devlete, uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi kurma ödevi yüklediğinin belirtildiği gerekçede, iş kazası sonucu yaralanan bir çalışanın, bu fiil sonucu ortaya çıkan zararının karşılanması için derhal bir yargı kararı verilmesinde önemli bir kişisel yararı bulunduğu belirtildi. Çalışma gücünü kısmen veya tamamen kaybeden bir bireyin hukuki durumunun ivedilikle açıklığa kavuşturulması gerektiğinin altı çizilen gerekçede, çalışanın, geçim kaynağı olmaksızın hukuki durumunun uzun süre belirsiz bırakılması halinde, çalışan bu durumdan olumsuz etkileneceği vurgulandı. Kaza sonucu meydana gelen zararların derhal tazmin edilmesinde ve bu uyuşmazlıkların ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerektiğinin önemine dikkat çekilen gerekçede, 2011 yılında kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirildiği anımsatıldı.
'MAKUL SÜREDE YARGILANMA HAKKI İHLAL EDİLDİ'
Davanın 8 yıl 9 aydır devam ettiğine ve halen rapor beklendiğine dikkat çekilen gerekçede, iş kazasına dayalı tazminat davalarının niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında, bu sürenin makul olmadığı belirtildi. Başvuruya konu yargılamanın 8 yıl 9 ay 2 günden beri sürdüğü ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiğinin belirtildiği gerekçede, "Anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir" denildi. Yüksek Mahkeme, başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vererek, 13 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.