AYM: ‘Diplomayı kasaptan mı aldınız’ demek kişilik haklarına saldırı değil
Anayasa Mahkemesi (AYM), ‘diplomayı kasaptan mı aldınız’ ifadesinin kişilik haklarına saldırı ve avukatlık mesleğinin itibarını zedeleyen bir söz olmadığına karar verdi.
CHA
Hasan Basri Özbey, TRT-2’de 2009’da yayımlanan ‘Büyüteç’ isimli tartışma programına, o dönemde Ergenekon davasında tutuklu bulunan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in avukatı sıfatıyla telefon bağlantısı ile katıldı ve siyasi parti lideri konumunda bulunan müvekkili hakkındaki iddialara cevap verdi. Özbey telefon kapandıktan sonra aynı programda konuşmacı olarak bulunan Ş.T., başvurucuya hitaben, “Şimdi az önce yayına İşçi Partisi Genel Başkanı sayın Doğu Perinçek'in avukatı sıfatıyla Hasan Basri Bey bağlandı. Ben tanımıyorum ama avukatı dediniz. Ben biraz şaşırdım, acaba diplomayı kasaptan mı aldı, yoksa hukuk fakültesinden mi? Eğer bunları diyorsa ve bunu da bir hukuk adamı sıfatıyla söylüyorsa ben de o zaman derim ki, siz bu diplomayı kasaptan mı aldınız?” ifadelerini kullandı.
Özbey, söz konusu ifadelerle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla TRT Genel Müdürlüğü ve Ş.T. aleyhine tazminat davası açtı. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, davanın reddine karar verdi ve dava Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından onandı. Özbey'ın karar düzeltme talebi yine aynı daire tarafından reddedildi. Özbey, söz konusu ifadelerin kişilik hakları ve manevi bütünlüğü ile avukatlık mesleğinin şeref ve haysiyetine yönelik sözler olduğunu ileri sürerek AYM’ye bireysel başvuruda bulundu.
Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar veren AYM’nın gerekçeli kararından şu ifadeler yer aldı: “Tartışma konusu davanın sanıklarından birinin müvekkili sıfatıyla şikâyet konusu tartışma programına canlı yayın konuğu olarak telefonla bağlanmış ve görüşlerini açıklamıştır. Başvurucunun, olayların geçtiği zaman diliminde müvekkilinin genel başkanı olduğu siyasi partinin genel başkan yardımcısı olarak siyasi kimliğinin bulunduğu ve tanınmışlık derecesi dikkate alındığında tartışma sürecindeki eleştirilere sıradan kişilere göre daha fazla katlanmalıdır.
Somut olayda İlk Derece Mahkemesi, davalının basın özgürlüğü ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakları arasında bir denge kurma işlemi yapmıştır. İlk Derece Mahkemesi, değer yargılarına dayanan söz konusu sözlerin genel çıkarı ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı sorununa değinmiş; ayrıca sert eleştiri niteliğine vurgu yaptıktan sonra dava konusu tartışmanın yeterli bir olgusal temele sahip olduğunu kabul ederek başvurucunun konumu ve siyasi kişiliği nedeniyle eleştirilere daha fazla katlanmak zorunda olduğu yönünde değerlendirme yapmıştır.”