AYM, CHP’nin OHAL kanunlarına ilişkin iptal başvurularını reddetti
Anayasa Mahkemesi, CHP'nin, olağanüstü hal kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin kabulüne ilişkin iki yasanın yok hükmünde sayılması, aksi halde iptali talebiyle yaptığı başvuruları reddetti.
AA
Yüksek Mahkeme, CHP’nin, Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair 7076 ve 7077 sayılı kanunların yok hükmünde olduğuna, aksi halde iptaline karar verilmesi talebiyle yaptığı başvuruları esastan görüştü. Anayasa Mahkemesi, söz konusu kanunların yok hükmünde sayılması, iptal edilmesi taleplerini kabul etmedi. Resmi Gazete’de yayımlanan gerekçeli kararda, Anayasa’nın 87. maddesinde kanun koyma, değiştirme ve kaldırmanın TBMM’nin görev ve yetkileri arasında sayıldığı, 89. maddesinde de Cumhurbaşkanı’nın TBMM’ce kabul edilen kanunları 15 gün içinde yayımlayacağı, yayımlamasını uygun bulmadıklarını ise bir daha görüşülmek üzere aynı süre içinde TBMM’ye geri göndereceğinin belirtildiği aktarıldı.
Kanun tasarı ve tekliflerinin TBMM’de görüşülerek kabul edilmesinin, söz konusu tasarı veya teklifin kanunlaşması sonucunu doğurduğu yani TBMM’nin tasarı ve teklifin kabulü yönündeki iradesinin, kanunun varlık kazanması için gerekli ve yeterli bulunduğu belirtilen gerekçede, “Cumhurbaşkanı’nın bir kanunu yayımlaması, TBMM’nin bu yöndeki kabulü ile vücut bulan kanuna yeniden varlık sağlamadığı gibi bir daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri göndermesi de kanunun varlığını ortadan kaldırmamaktadır.” ifadesine yer verildi.
Kararda, bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın kanunu yayımlama iradesi ve kanunun Resmi Gazete’de yayımlanmasının, kanunun aleniyet kazanması ve yürürlüğe girmesi bakımından önem taşıdığı ifade edildi. Bir normun yokluğunun hukuk dünyasında hiç doğmamış olduğu anlamına geldiği, varlığının ise o normun yürürlüğe girmesine ve uygulanmasına bağlı
bulunmadığı kaydedilen kararda, şu değerlendirmede bulunuldu: “Varlık, yürürlük ve uygulanma kavramları birbirinden farklı olup, varlık, bir normun hukuk aleminde vücut bulmasını ifade etmektedir. Kanunlar bakımından yokluk, parlamento iradesinin bulunmaması gibi durumlarda, başka bir ifadeyle bir normun varlığının zorunlu koşulları bulunmadığı takdirde söz konusu olabilecektir. Yokluktan farklı olan hukuka aykırılık hali ise hukuk aleminde var olan normun, hukukun öngördüğü usul ve esaslar çerçevesinde çıkarılmaması
anlamını taşımaktadır. Hukuka aykırılık hali ne kadar ağır ve açık olursa olsun bir normun hukuka aykırı olması, zorunlu koşullarının bulunması suretiyle var olan o normun yokluğu sonucunu doğurmaz. Bu nedenle kanunların veya kanun hükümlerinin Anayasa’ya uygunluk denetimi kapsamında incelenmesi gereken hususlarda Anayasa’ya aykırılığının tespiti, ilgili kanun veya kanun hükümlerinin yokluğunu değil, iptalini gerekli kılar.”
Dava dilekçesinde Kanun’un Anayasa’ya aykırılığı yolunda ileri sürülen hususlar ile Kanun’da yer alan düzenlemelerin niteliğinin, Kanun’un varlık kazanmasını imkansız kılan haller kapsamına girmediği belirtilen kararda, söz konusu kuralların Anayasa’ya uygunluk denetimi kapsamında incelenmesi ve bu inceleme neticesinde varılacak sonuca göre ilgili kuralın iptaline ya da iptal talebinin reddine karar verilmesi gerektiği vurgulandı. Kararda, bu nedenlerle kanunun yok hükmünde olduğunun tespiti talebinin reddedilmesi gerektiği bildirildi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, üyeler Kadir Özkaya ve Yusuf Şevki Hakyemez, bu sonuca farklı gerekçeyle katıldı.
Kanunların iptal talebinin reddine ilişkin gerekçede ise kanunların esas bakımından denetiminin, içeriğin Anayasa’ya uygun olup olmadığını, şekil bakımından denetimin ise teklif ve tasarıların kanunlaşabilmesi için Anayasa’da öngörülen usullere uyulup uyulmadığını ortaya koyduğu belirtildi. Kararda, Anayasa’nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında, kanunların
şekil bakımından denetlenmesinin son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı hususuyla sınırlı olduğunu hükme bağladığı vurgulandı. Bu açık hüküm karşısında kanunların şekil bakımından denetiminde, son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığından başka bir hususun esas alınmasına ve bu suretle kanunların şekil bakımından denetimlerinin yapılabilmesine imkan bulunmadığı kaydedildi. Kararda, Anayasa’nın “Toplantı ve karar yeter sayısı” başlıklı 96. maddesindeki “TBMM, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tam sayısının en az üçte biri ile toplanır. TBMM, Anayasa’da başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tam sayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.” hükmü aktarıldı.
Bu çerçevede TBMM’nin bütün işlerinde üye tam sayısının en az üçte biri olan 184 milletvekiliyle toplanması, toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla karar vermesi ve karar yeter sayısının hiçbir şekilde üye tam sayısının dörtte birinin bir fazlası olan 139 milletvekilinden az olmaması gerektiği ifade edildi. Kanunun görüşülmesine ilişkin TBMM Genel Kurul tutanaklarının incelenmesinden KHK’nin tümü üzerindeki oylamanın açık oylama yöntemiyle yapıldığı anlatılan kararda, kullanılan 284 oyun 242’sinin kabul, 42’sinin ret
olduğu ve son oylamanın Anayasa’nın 96. maddesinde öngörülen çoğunlukla yapıldığı anlaşıldığından Anayasa’nın 148. maddesine aykırılık bulunmadığı belirtildi. Öte yandan, kararda, dava dilekçesinde yer alan diğer Anayasa’ya aykırılık iddialarının kanunun şekil bakımından denetimini gerektirdiği, bu denetimin ise son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı hususuyla sınırlı olması nedeniyle söz konusu aykırılık iddialarının incelenmesinin Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamı dışında kaldığı bildirildi.