Aydınlığa Çağrı...

cumhuriyet.com.tr

Ülkemiz giderek büyüyen, sürekli tırmanan, çözümsüz görünen sorunlarla karşı karşıya. Medyada yazıp çizenler, sabah akşam konuşanlar, sorunların adını koymakta zorlanıyorlar. Latinler “nomen numen” deyimiyle “adını koymak bilmektir” demişler; ama, ad koymak çözüme yeterli olmadığı gibi yanıltabilir.. “İmkânsız görev” dizileri, aslında “İmkânsız gibi görünen görevin nasıl mümkün” olduğunu gösteriyor.

 

Çözümlerin önşartları

Roket bilgini von Braun “Her şey mümkündür” görüşünden hemen sonra açıklamıştı: “Tabii önşartlarını yerine getirebilirseniz!” ABD, Ay’a gitmenin önşartlarını yerine getirdi, Apollo 11, Ay’a gitti ve döndü. Bilim çağının öncülerinden Galile, “Sorun da çözüm de insanda!” derken, eskiçağların “Her şeyin ölçüsü insan” özdeyişini yineliyordu.

“Türk Kimliği”nde (1993) kimlik sorununun dile bağlılığını bulup önerdikten sonra, Kürt ayrılıkçılığı ve sorunu üzerindeki görüşlere kısaca değinmiş, Kürtçeyi yok sayan politikaların sorunu büyüttüğüne işaret etmiştim (1). MGK Genel Sekreteri’nin benden istediği “Kürt Kimliği” raporu (1996), önşartları yerine getirilemediği için gerçekleşmemişti. Alman Körber Vakfı’nın “Değişen Dünyada İslam Konferansı”nda (1997), DKP Başkanı Şerafettin Elçi’nin Kürt sorununun akılcı bir yorumundan sonra, Almanlara “sürgünde bir hükümet” kurma önerisini Cumhurbaşkanı’na iletmiştim (2).

Aydınlık bir yorum

Gelişmeleri izliyor fakat yazmıyordum. Hasan Fehmi Güneş’in Kanal B’deki (4 Ağustos) çağrısından sonra yazmaya karar verdim. Adını ne koyarsak koyalım geleceğimizi ilgilendiren sorunlar var. “Sorun varsa çözüm de olmalıdır” ilkesinden yola çıktığımda karmaşık sorunların çok sayıda ve karmaşık önşartlarını arıyordum. Güneş’in aydınlatıcı yorumundan notlar:

* Kürtçe lehçeleri konuşan ve Kürt asıllı yurttaşlarımızın sorunları var.

* Bunlardan sadece yüzde onu, ayrılmak ya da öteki Kürtlerle birleşmek istiyor.

* Ayrılıkçı PKK baskısı altındaki Kürt asıllı yurttaşlarımızın:

- Ekonomik (iş-güç, gelir ve geçim) sıkıntıları yanında,

- Eğitim, sağlık ve güvenlik sorunları sürüyor. Ancak, büyük çoğunluk,

- Şiddeti artan terörün Türkleri Kürtlere karşı kışkırtamadığını izliyor;

- Ayrılmanın kolay bir çözüm olmadığı gerçeğini artık herkes kabul ediyor;

- BOP/GOP içinde, emperyalizmin Kürtlerden beklediği hizmetler belli oluyor;

- Çoğunluk etnik Kürt kimliğinin (dilinin) tanınmasını talep ediyor;

- Kürtler batıya göçüyor ama barışçı çözümü yine TC içinde arıyor.

Bugünkü sorun ve önşartların çoğu, yalnız Kürt asıllılar değil, bütün yurttaşlar için geçerli. Şu farkla ki, ülkemiz hızla kalkınıyor ama 1971’de kuzeybatı ile güneydoğu illerimiz arasındaki 11 katlık gelişmişlik farkı, Güneydoğu’ya tanınan bütün ayrıcalık ve önceliklere karşın, 2011’de aynen sürüyordu. Bu koşullarda, “milli varlığın” önşartı olan “kader birliği”, iyi ve kötü günlerin paylaşılması nasıl sağlanabilir? Sağlanabilir mi?

 

Durum Türkiye’nin sorunu

Hasan Fehmi Güneş, onurlu-ömürlü bir barışı, özerklik veya çatışmada değil, hukukun üstünlüğüne dayalı bir anayasa çatısı altında, ortak yaşamda, engelleri aşmada, çoğulcu demokraside ve “millet olma” bilincinde görüyor. Tarihten gelen sorunları, aydınlanma veya “kültür devrimi” olan Cumhuriyet döneminde yapılan (kart-kurt vb.) hataları kabul ediyor ama bütün milletlerin hayatında böyle iniş çıkışlar olur; özetle, ülkeyi yöneten siyasi kadrolar, tarihten ders alırsa hatalar azalır, devlet varlığına duyulan güven ve saygı artar, ülkemiz düze çıkar, diyor.

 

Çözüme doğru...

Demokrasi yönetimi, her ülkenin kendi toplumsal ve kültürel şartlarına bağlı olarak kurulur ve gelişir; ancak, ülke sorunları üst yönetimden aşağıya doğru, kurum ve kurallarla çözülür. Demokrasi, yalnız yönetilenlerin isteklerini yerine getirmek değil; C. Memduh Altar’a göre, seçmenin istemesi gereken değerleri gündemde tutmaktır. Bu amaçla, siyasi parti liderleri, devletin kuruluş felsefesi, milli ülküsü, bağımsızlık ilkeleri üzerinde uzlaşmış olmalıdır.

Toplumun tüzel kişiliği olan devlet hayatında bir birlik bilinci yaratır ve sürdürebilirsek, Kurtuluş Savaşı’nda ve kuruluş döneminde görüldüğü gibi, toplum yapısal güçlükleri aşar.

Eski bir CHP İçişleri Bakanı olan Güneş, Atatürk ilke ve inkılaplarını hatırlatıyor ve görevin yalnız iktidara değil muhalefete ve topluma düştüğünü vurguluyor. “Emperyalist güçler Sevr’deki emellerini unutmadılar. Geçmişte bağımsızlığın önşartlarının nasıl yerine getirildiğinin, 1919 Sivas Kongresi’nden yola çıkıp, 1945 demokrasi hareketine nasıl ulaştığımızın destanı Nutuk’tur. Nutuk’u okumaya zamanımız olmayabilir ama ‘Gençliğe Hitabı’nı okuyun ve okutun,” diyor; güven ve inançla ikna etmeye çalışıyor izleyenleri.

19 Mayıs’ı ve 30 Ağustos’u belki gönlümüzün çektiğince kutlayamadıysak -ne gam- 29 Ekim’de Turgut Özakman’ın Kurtuluş, Kuruluş ve Cumhuriyet destanları bizi bekliyor.

Kaynaklar

1) Güvenç, Bozkurt, Türk Kimliği. 1993 Boyut Kitapları (2011: 323 ve 356).

2) Güvenç, Bozkurt, Demirel’e Yazdıklarım. Büke Yayınları (2005: 43).