Aydın Doğan’ın hikâyesi bir ömre sığmaz
Aralık ayı, yılın son ayı, davetlerle geçer. Neredeyse her akşam bir davet. Doğan Holding’in 60. yılı kutlama daveti, elbette ayrı bir öneme sahip benim için. 20 yıl çalıştığım bir gazete; Aydın Doğan, patronum.
Yazgülü AldoğanMedya grubunun Demirören Grubu’na satılıp el değiştirmesiyle gazeteden tazminatsız çıkarılan ilk gazeteciyim! Davet, Doğan Holding’in sahibi olduğu Hilton Oteli Convention Salonu’nda. Yemek öncesi kokteyl için fuaye çok küçük. Smokinli beyler ve siyah elbiseli hanımlar iç içe, aralarından geçilmiyor bile. Oturulacak birkaç yere en çok yaş almışlar oturtulmuş, ama biraz sergileniyor gibi olmuşlar! Tanıdık yüzlere bakıyorum, tüm iş dünyası burada! Fettah Tamince’yi bile fark ediyorum, ama o kadar kalabalık ki kendimi gazetecilerin bulunduğu yere, ANKA Ajansı’ndaki ilk patronum Altan Öymen’in yanına atıyorum. Cumhurbaşkanı ve “Saygıdeğer Hanımefendi” eşi de davete katılacaklar. Doğan ailesi, büyük damadın girişimleriyle Saray’la arasını düzeltti. Pek çok davete katılıyorlar. Erdoğan da karşılık veriyor. Salon özenle süslenmiş. Masalarda kadeh var ama alkollü içki servisi Erdoğan ailesi gidene kadar yok! Daveti Jülide Ateş sunuyor, ateş değil, beyaz elbisesiyle su damlası gibi. Güzelliğini koruyan bir güzellik kraliçesi.
HOLDİNGİN BAŞINDA EN KÜÇÜK VAR
Ondan daha genç ve heyecanlı bir genç kadına bırakıyor sahneyi: Begümhan Doğan Faralyalı.
Doğan’ın dört kızından en küçüğü, Vakıf ona emanet. Sesi titremiyor ama gözleri yaşarıyor zaman zaman. Kızlar babalarını çok sever. Evlatları olarak söz veriyor işleri iyi götüreceklerine. Meslektaşlarımın bulunduğu masanın hemen önündeki torunların olduğu masadan gözümü alamıyorum. Bu koca imparatorluğun varisleri, üçüncü kuşak burada, hepsi de erkek! Adını da taşıdığı dedesine ne kadar benziyor o genç adam ve bir televizyon grubunun başında. Aydın Doğan’ın konuşmasından önce gösterilen belgesel Cüneyt Özdemir imzalı. Cumhuriyet döneminin yarısından fazlasını, 6 Cumhurbaşkanı ve bir o kadar başbakanla çalışmış Doğan’ın yaşamını anlatıyor. Kendisi de biraz sonra anlatacak zaten Gümüşhane Kelkit’ten okumak için geldiği İstanbul’da nasıl da hemen ticarete atıldığını, alıp sattığını, krizlerden güçlenerek çıktığını. Hayatı boyunca söylemiştir zaten ticaretten, alıp satmaktan ne kadar zevk aldığını, ilk parasını kazandığında sadece 13 yaşında olduğunu, gelir vergisi rekortmeni olmaktan duyduğu gururu.
MEDYA PATRONLUĞU
Medya patronu olması ayrı bir dönemi ve varoluş biçimidir. Orada bile aldı, sattı! Masadaki kadınlar belgeseli izlerken Aydın Bey’in gençliğinde ne kadar da yakışıklı olduğunu söylüyor. Bense hâlâ çok güzel olan Sema Hanım’ın belgeselde niye hiç yer almadığına takılmışım! O dört kızı kim öyle hırslı iş kadını olarak yetiştirdi? Aydın Bey’in konuşmasında iki konu dikkat çekici: hayatının değerleri ve kızlarına öğüdü; Şeref, sağlık ve para için çalışın. Ve hayatındaki “Keşke”leri: Keşke daha çok yatırım yapsaydım! Babası ise onun çok para kazanmasını değil, iyi bir eğitim almasını istemiş. Fahri doktora aldığı gün takılmış üniversite hocalarına, “Şu diplomayı babam sağken verseydiniz mutlu olsaydı!” demiş. Aydın Bey, yatırım yapmaktan vazgeçmiyor ki? Doğan Holding’in yatırım alanlarını saymanın yeri burası değil, ama yenilerini ekleyeceğini, özellikle Amazon tipi bir ticaret zinciri kuracaklarının müjdesini Cumhurbaşkanı verdi: “HepsiBurada”! Doğrusu ilk tanıtımı bu kadar yüksekten yapılınca uçar gider herhalde.