Ayakkabısız çocuğun bayramı olmaz
İstanbul’un küçük sığınmacıları bayramı biliyor. Ancak onların yaşadığı yere bayram uğramıyor... İstekleri ise ortak; giyecek kıyafet
Erk Acarer'in özel haberiŞehir, onlarca sığınmacı çocuğun avuç açıp, üç kuruş için yalvardığı o meşhur “duble yollardan” tel tel dökülerek eski İstanbul’a doğru açılıyor. Küçükpazar, geçmişten bu yana garibanı göğsünde ağırlıyor. Adeta ufak bir Suriye’ye dönüşen semt, bayram günü, şarkılara tezat neredeyse hiçbirinde ayakkabı olmayan çocukları büyütüyor.
Küçük Suriye’deki küçük sığınmacılara “âdet yerini bulsun diye” soruyoruz…
Büyüyünce ne iş yapacaksınız?
“Kıyafet yapılan yerde çalışmak istiyoruz…”
Üşüyen çocukların hayallerinin ihtiyaçlarıyla örtüşmesine tanık oluyoruz. Üzerlerinde giysi olmayan küçük bedenlerin, büyüdüklerinde tekstil atölyelerinde çalışmak istemeleri tuhaf mı?
Banyo yok, rahat uyku yok 11 yaşındaki Fatma bir duvarın dibinde oturuyor. Kardeşi Süleyman’ın üzerinde kız çocuklarına özgü bol lekeli bir tişört var. Fatma, yarım yamalak Türkçesiyle Süleyman’dan başka 4 kardeşi daha olduğunu söylüyor. Küçükpazar’da bir duvarı tamamen yıkılmış evler bulunuyor. Fatma da işte o evlerden birinde anne babası ve 4 kardeşiyle birlikte yaşıyor. Bir yanı muşambayla kapalı mekânda tuvalet bulunmuyor. O ihtiyaç, komşu evlerin lütfuyla karşılanıyor. Banyo yok, temiz çamaşır yok, rahat uyku yok! 11 yaşındaki kız çocuğunun gideceği bir okul da bulunmuyor. Fatma yine de gülümsüyor, “Suriye’de 5. sınıfa kadar okula gittim” diyor!
Kış gelince ne olacağı belli değil. Zaten Fatma da kışı değil, bir sonraki sabahı düşünüyor. Bayram gününün sabahını! Babası bir iş bulamıyor. Ailenin en büyük derdi metruk ev için istenen 500 TL’lik kira bedelini karşılayabilmek. Renkli gözleri ışıl ışıl… Çocuk olmanın özgüveniyle itiraf ediyor Fatma: “Dua ederek para istiyoruz…” Birkaç kez döner ekmek yediği için kendini şanslı hissediyor. “Annemiz” diye anlatıyor,
“ekmeği bölüyor, içine patates ve salatalık koyuyor”...
Onlarla aynı havayı soluyan kimi mahalleliye davulun sesi uzaktan hoş geliyor…
“Kamplar yapıldı onlar için, gitsinler” diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Önyargılarla bunları söyleyenlerin, ne kamplardaki mezhep cinayetlerinden, ne tecavüzlerden ne de şiddetten haberleri var.
Kimi zaman Küçükpazar boşalıyor. Sığınmacılar, devlet tarafından zorla kamplara gönderiliyor. Ancak ölümü görüp onun yerine sıtmaya razı olanlar tekrar geriye dönüyor.
Küçükpazar’da çocuklar bayramı biliyor.
Oysa onların yaşadıkları yere bayram gelmiyor.
İstekleri neredeyse tek; giyecek kıyafet…
Duvarın dibinde bir kız çocuğu oturuyor. İsmi Fatma, 11 yaşında. Arkasında bir yazı: “Sen hayal
edersin, başkaları yaşar!” Küçükpazar’da hayaller basit.
Fatma'nın çıplak ayaklarına baktıkça ayağındaki ayakkabıdan utanıyor insan. Küçükpazar’da özel
bir sabah...
Dünyayı minik bedenlere dar edenler, bir duvar yazısı, değişmesi zor kaderler ve gerçek…
“Bugün bayram, dilenciliğe devam çocuklar!”