‘Avustralya’ya göç edip dondurma satacaktım’
Toronto’da vitrine çıkacak Kings’in yönetmeni Deniz Gamze Ergüven, filmin yapım serüvenini anlatıyor.
Mehmet BasutçuToronto’da bu hafta sonu, festivalin vitrini sayılan Gala seçkisinde izlenecek olan “Kings”in farklı sıcak tepkilere yol açmasını bekleyen Deniz Gamze Ergüven, heyecanını denetim altında tutan kararlı bir sakinlik sergiliyor. Kathryn Bigelow’un, zencilerle ilgili tarihsel bir konuyu, üstelik Amerika’da bile yaşamayan beyaz bir yönetmenin işlemesinin mümkün olmadığı yolundaki açıklamalarının daha şimdiden ateşlediği polemikleri beslemek niyetinde değil, ama Toronto’ya hazırlıklı geldiğini de vurguluyor. Çok uzun ve sancılı bir süreç sonucu çekmeyi başardığı, aslında “Mustang”tan çok daha önce olgunlaşan bir ilk film projesi olan “Kings”te Daniel Craig ve Halle Berry gibi ünlü Hollywood oyuncularının başrolde olmaları, filme gösterilen ilgiyi daha da yoğunlaştırıyor. Irkçılık ve ayrımcılık gibi önemli konulara, yaşanmış olaylardan yola çıkarak farklı bir sinema diliyle el atan Deniz Gamze Ergüven, ilk gösterimi öncesinde “Kings” serüvenini anlatıyor:
Bunaltan olaylar
1992’de Los Angeles’te yaşanan olayları, zenci sürücüyü döven 4 beyaz polisin mahkemede aklanması üzerine patlak veren ve sonuçta 50 kişinin ölümüne yol açan kalkışmayı yakından izlemiş ve etkilenmiştim. Ancak zamanla izleri silikleşmiş, herkes gibi olayı unutmuştum. 2005 yılında, üst üste gelen iki olay, konuyu yeniden gündemime getirdi. O yıl, Fransız vatandaşı olmak için yaptığım başvuru reddedilmişti. Hemen ardından, Paris banliyölerini ateşe veren o büyük kalkışma (soulevement) hareketi yaşanıyordu... Düşünün, Fransa’da kök salmışşın ama o ülke seni vatandaş olarak tanımayı reddediyor. Sarkozy’nin temsil ettiği siyasi görüşlerin yükseldiği dönemdi o sıralar. Paris’te sinema eğitimimi sürdürüyordum ve vatandaşlık almak için başvuruda bulunma hakkı öğrencilere ilk kez tanınmıştı. Ancak bir dizi idari bahaneyle reddediyorlardı başvurumu. Onca yıl Fransa’da yaşamıştım ama, diplomatik statüde geçirdiğim süre yok sayılıyordu. Fransa beni reddediyordu! Sonuçta, Fransız vatandaşlığını çok daha sonra, evlendikten, oğlum doğduktan sonra alabildim... Biri toplumsal ve siyasal boyutlarıyla Fransa’yı, diğeri de bireysel şiddetiyle beni sarsan bu iki olay birleşince Los Angeles kalkınması kafamda yeniden canlandı. Los Angeles’a gidip ön araştırmalara başladım. Defalarca gittim. Proje olgunlaşıyor, ancak, tanınmamış olmam yapımcı bulmamı zorlaştırıyordu.
Beş yıl boyunca uğraştım, didindim; olmadı. Her şeyi terk edip Avustralya’ya göç edeceğim, orada dondurma satacağım falan diyecek kadar bunalmıştım. En son 2012’de “Kings”in yapımı için bir Amerikan televizyon kanalıyla yaptığımız görüşmeler de sonuç vermemişti. Yönetmen arkadaşım, Femis’te birlikte okuduğumuz Alice Winocour’un yüreklendirmesiyle, ikinci bir proje olarak düşünmeye başladığım “Mustang”ın senaryosunu birlikte yazmaya başladık... Sonuçta, “Mustang”ın başarısı “Kings”in önünü açtı. Oscar macerası sırasında birçok kişiyle tanıştım. Halle Berry’yi çok sevdim.Yaşama bakışındaki mizah hoşuma gidiyordu. Sıcak bir insandı. Ardından Daniel Craig benimle film yapmak istediğini söyledi... Artık uluslararası düzeyde tanınan bir isim olmam nedeniyle bütçe bulma konusundaki zorluklar da aşıldı. Güzel bir çekim süreci yaşadık. Özellikle çocuklarla ve Daniel Craig ile çalışmaktan çok mutlu oldum. Bu arada, Daniel Craig’in, alışılagelmiş rollerinin dışında çok farklı bir karakter canlandırdığını da söylemeliyim. Sorunları bir çırpıda çözen, cankurtaran süper adamı bekleyenler düşkırıklığı yaşayabilirler! Filmin özellikle ilk aşamada trajik bir boyutu var ama, dramatürji giderek gerilimi azalan bir çizgi izliyor. Ayrıca arşiv görüntülerine de yer veren, kimi bölümleri deneysel nitelikli bir film “Kings”...
Üçüncü proje hazır
Gerçek ilk filmi “Mustang”ın tozlu raflardan indirerek can verdiği; onca zahmetin, acının boşa gitmesini önlediği bu ikinci ilk filmden daha çok söz edeceğiz. ABD’de gelecek bahar gösterime girmesi planlandığından, “Kings”in olası bir ikinci Oscar yarışı için 2019’u beklemesi gerekecek... Deniz Gamze Ergüven’in üçüncü projesi de hazır. Türkiye’de, 1900’lerin başında geçen ama günümüze göndermelerde bulunacak bir film olarak özetliyor bu aşamada.