Avrupa’ya kamyonla ‘Demokratik Lüks’ taşındı

Hüseyin Alptekin’in Belçika’daki ilk retrospektifi açıldı. Anvers Güncel Sanat Müzesi’ndeki sergi, terasındaki ‘Türk kamyonu’ ile yine tüm sorumluları dünden yarına bütün ironisiyle ‘topa tutuyor

Evrim Altuğ

Foto muhabiri, filozof ve güncel sanatçı Hüseyin Bahri Alptekin’in (1957 İzmir-2007 İstanbul) Belçika’daki ilk retrospektifi, “Demokratik Lüks” başlığı ile, 15 Ekim akşamı Anvers’teki M HKA Güncel Sanat Müzesi’nde verilen bir davet ile açıldı. Sanatçının bir diğer retrospektifi de daha önce Polonya’da izlenmişti. “Kendini bir stüdyo sanatçısı olarak görmeyip, her daim sürgünde hisseden ve kentsoylu bir Şaman edasıyla, küresel göçebeliğini itiraf etmekten sakınmayan” sanatçının dünyanın üçüncü büyük limanına sahip kentteki sergisi, 31 Ocak 2016’ya kadar yer alacak.

Alptekin’le uzun süre hayatı paylaşan meslektaşı ve eski eşi Camila Rocha danışmanlığında, Nav Haq küratörlüğünde izlenen sergi, Arif ve Leyla Tara Suyabatmaz çiftinin kurdukları ve şu an Esra Sarıgedik’in öncülüğünde projelerine art arda ve profesyonel düzeyde devam eden Rampa İstanbul’la ortaklığın bir sonucu. Yine Alptekin’in yapıtlarını kapsayan eşzamanlı bir sergi de, İstanbul Akaretler’deki Rampa’da, 14 Kasım’a dek yer alıyor.

Sanatçının Anvers retrospektifi Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde, ‘artistik direktör’lüğünü Prof. Hasan Bülent Kahraman’ın icra ettiği Europalia Sanat Festivali ekseninde düzenleniyor. SALT Araştırma’nın arşiv ve bilgi desteğini alarak düzenlenen sergide, Rampa’da da karşımıza çıkan ‘H Faktörü, Atlar ve Kahramanlar’ (2005), ‘Küresel Sindirim’ (1980-2007), ‘Capacity-Capacities’ (1998) ve ‘Kara Kum’ (1995) ya da birkaç parça ile, ‘H Facts’ (2003-2007) gibi işleri görülebiliyor.

Bunlardan, ‘Capacity’ veya ‘Sea Elephant Travel Agency’ gibi özgün fikir, grafik tasarım ve eser taslaklarının da Belçika’ya taşındığı etkinlikte, “Güzellikle bayağılığı ve ikisinin arasındaki ilişkiyi araştırıyorum,” diyen sanatçının Michael D. Morris ile ortak yapımı ‘Heterotopia’ veya politik göndermesi günümüz koşullarında doğrusu hayli görünür vaziyette olan, yeşil, kırmızı ve sarı toplarıyla yüklü, Polonya yapımı kırmızı ‘Türk Kamyonu/ Turk Truck’ da (müzenin terasında!) izlenebiliyor. Sergide başarıyla düzenlenmişş öteki işler arasında ‘Winter Depression’ (1998) ve Michael Morris’le yaptıkları ‘Kara Kum’ ya da ‘Artist in Depression’ da öne çıkmakta.

Sözün bu yerinde, henüz tanımayanlar için, 2007’de Vasıf Kortun küratörlüğünde ‘Şikâyet Etme’ isimli yerleştirmesini Türkiye’yi temsilen İKSV imzası ile Venedik Bienali’ne taşımış düşünür ve sanatçı adına, Rampa tarafından düzenlenmiş şu metin alıntısı, sanırız birçok şeyi açıklıyor:

“Alptekin, 1990’ların başından itibaren fotoğraflar, heykeller, enstalasyonlar, neon metinler, video ve kolajları içeren geniş bir sanatsal üretim yelpazesine odaklandı. Bu, uluslararası kapitalist serbest piyasanın yarattığı ‘küresel ıvır zıvırın’ sıradan maddi nitelikleri üstüne düşünen bir ‘plastik sanat’tı.”

Sürpriz konuşma

Yine, sergi açılışında konuşan ve 20 yıl önce Belçika’ya siyasi mülteci sıfatıyla yerleşen ödüllü Kürt asıllı belgesel yönetmeni Bülent Öztürk’ün müze direktörünün ısrarıyla yaptığı konuşma da, hayli anlamlıydı ve büyük alkış topladı. 24 Ekim’e dek Belçika’da yer alan Gent Film Festivali’nde, Pelin Batu’nun da rol aldığı yeni çalışması ‘Gölge’ ile öne çıkan Öztürk, özetle şunları aktardı:

“Kim bilir, yas zamanlarında susmak, sadece susmak yaralarınız, acılarınız için iyi olabilir... Ama sizlerin böyle, sessiz ve sakin, sabır içinde durduğunuza şahit olduktan sonra, burada düşmanca bakışların üstümde olmadığı ve aranızda kendimi güvende hissettiğimden dolayı, birkaç şey söyleyeceğim. Ben, birkaç gün öncesine kadar, Alptekin’in şehri İstanbul’daydım. Ülkenin başkentinde iki bomba patlamış. 100’den fazla, barış için bir araya gelmiş yaşamla dolu insan, hayatından oldu. İstanbul’daki insanlar, ayrımcı, düşmanlaştırıcı politikalarından dolayı, Erdoğan’a kızıyorlardı. Geldiğimden beri de, buradaki (Belçika) insanlar ondan bir ‘diktatör’ olarak bahsediyorlar ve buradaki Kral’larına, Erdoğan’a ödül verdikleri için kızıyorlar. Evet, olanlardan ben de korkuyorum. Korkuyorum, çünkü sadece kalplerini değil, akıllarını da başlarından kaçırmış yönetici insanlardan bahsediyorum. Bu korku, yapacaklarıma engel mi? Hayır. Tam tersine daha çok, insanların duygularına hitap edebilmek için sanat yapmaya devam edeceğim.”

Açılışa katılan Antwerp’tan sorumlu üst düzey siyasetçi Luk Lemmens ise, katılımcılara sergi adını referans vererek, şu mesajı dile getirdi:

“Ben hep, bir hükümetin ‘sanat yapmaması’ gerektiğini söylerim; ama aynı hükümet, kendi kariyerlerini geliştirecek sanatçılara bu yeteneğin gelişeceği ortamı sağlamakla yükümlüdür. Bu anlamda, bu ‘Demokratik Lüks’, çok önem taşıyor.”

Anvers ile ilgili olarak son bir not yerine, Museum Aan de Stroom tarafından düzenlenen, küratörlüğünü mimar Murat Tabanlıoğlu’nun yaptığı Port City Talks / Istanbul-Anvers sergisi de, geçmişten bugüne İstanbul’un gelişiminde suyun oynadığı rolü ve bu bölge ile ortaklıklarını ele almak üzere, 24 Ekim’de açılıyor olacak. Bilgi için: www.muhka.be