Avrupa krizi duruşma salonuna yansıdı... Mahkeme başkanı: Onlar bizi ülkelerine almıyorsa...

Güneydoğu Anadolu’daki çatışmalı sürecin sonlandırılması için “Bu suça ortak olmayacağız” isimli bildiriye imza atmaları nedeniyle bir süre tutuklu kalan akademisyenler Esra Mungan, Meral Camcı, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya'nın yargılandığı davada, mahkeme başkanı dayanışma için yurtdışından gelen akademisyenleri duruşma salonuna almadı.

CANAN COŞKUN

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşma öncesi mahkeme heyetinin yurtdışından gelen akademisyenleri mahkeme salonuna almayacağını duyurması üzerine gerginlik yaşandı. Daha önceki duruşmalarda yurt içinden ve yurt dışından gelen akademisyenlerin de izleyebildiği duruşmada mahkeme başkanı Bülent Dalkıran, "Onlar bizi ülkelerine almıyorsa biz de onları almayız" dedi.

Akademisyenler Esra Mungan ve Kıvanç Ersoy ve avukatlarının katıldığı duruşmada, avukatlar Meriç Eyüpoğlu ve Oya Öznur, Adalet Bakanlığı'ndan Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinde düzenlenen “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçundan yargılama yapılabilmesi için gereken iznin beklenmeksizin beraat verilmesini istedi. Avukatların taleplerini reddeden heyet, bakanlığa izin için yazılan müzekkereye yanıt verilmediğinden duruşmayı 18 Temmuz'a erteledi.

Demokrasi için 'Hayır'

Duruşma ardından adliye önünde basın açıklaması yapan akademisyenler, “Hocama dokunma” ve “Barış talebimizde ısrarcıyız, bu suça ortak olmayacağız” pankartlarını açtı. Akademisyenler Esra Mungan ve Kıvanç Ersoy tarafından okunan basın metninde ise 16 Nisan referandumuna dikkat çekilerek, “16 Nisan günü demokratik ülkelerde görülmeyen tipte bir OHAL ortamında referanduma gidiliyor. Dev binalardaki, caddelerdeki devasa afişlerle bizlere tek bir seçenek dayatılmaya çalışılıyor. İste tam da bu dayatmaya karşı mücadelemizi ısrarla ve inatla sürdüreceğiz. Tek adam hegemonyasına hayır. Savaşa hayır. KHK’lar ile idare edilen bir ülkeye hayır. Ölüme değil yaşama, savaşa değil barışa tarafız. Herkesin farklılıklarıyla birlikte ve eşit yaşayabilmesi için nefes alabilmek için, barış için, demokrasi için hayır” dedi.

Sözlü sataşma yaşandı

Duruşmayı izlemek için Münih Üniversitesinden gelen Prof. Dr. Christoph K. Neumann ise “Bilim evrensel değil ama küresel. Almanya, Belçika ve Fransa gibi ülkelerden gelmiş akademisyenler olarak dayanışmayı ifade etmek istiyoruz. Akademik hürriyet ve ifade hürriyeti olmazsa bilim de olmuyor. Biz demokrasinin yavaş yavaş öldüğü bir ülkeye geliyoruz” diye konuştu. Bu sırada birinin “Demokrasi yoksa neden geliyorsunuz” diyerek Neumann’a tepki göstermesi üzerine, Neumann “Meslektaşlarımızla dayanışma içinde olmak zorundayız. Bilim özgürlüğü bir yerde olmazsa başka bir yerde de olmaz. Koridorda bekledik bizi almadılar. Türkiye çoktan Avrupa’nın bir parçası olmuştur. Siyasi olarak değil ama sosyal ve kültür olarak. Avrupa için de Türkiye’yi kolay kolay Avrupa’dan ayırmak mümkün olmayacak” diye yanıt verdi. Sözlü sataşmada bulunan kişi, polisler tarafından uzaklaştırıldı. Belçika’dan gelen akademisyen Veronuque Fentaine ise “Akademik özgürlükler konusunda endişeliyiz. Bildiri imzaladıkları için akademisyenlerin karşı karşıya kaldıkları şeyler anlaşılır değil” dedi.

Kirli işleri var

CHP milletvekili Mahmut Tanal da “Temel hak ve özgürlüklerin güvencesi hukuk devletidir, yargının siyasallaşmamasıdır. Anayasa 141. madde vatandaş yabancı ayrımı yapmaz herkese açıktır. Yargı, siyasi iktidarın gölgesinde çalışmak istemiyorlarsa ya maddeyi tanısın ya da o cübbeleri indirsin. Duruşmaları gizli yapıyorlarsa demek ki kirli bir işleri var. Kirli bir ağ içindeler. Tamamen siyasileşmiş zihniyetlerini kınıyoruz. Madem yabancılara tavır koyuyorlar önce İncirlik üssündeki askerleri sınır dışı etsinler. Satın aldıkları yerleri satsınlar, yurt dışında satın aldıkları otomobiller var başsavcılar bile ithal araçlara biniyor, onları satsınlar” diye konuştu.