Avrupa demokrasisinde dönüm noktası

Gözler Avusturya'da cumhurbaşkanlığı seçimleri ile İtalya'daki referandumda.

Nilgün Cerrahoğlu

Bugün komşu iki Avrupa ülkesinde “dönüm noktası” görülen iki kilit oylama var. İlki, usulsüzlükler nedeniyle yinelenen, aşırı sağın hayaletinin dolaştığı Avusturya Cumhurbaşkanlığı seçimleri... İkincisi Çizmede merkez sol Matteo Renzi’nin koltuğunu sallamakta olan anayasa reformu referandumu. Avrupa’nın ender merkez sol hükümetlerinden Renzi’nin bugünkü oylamayla düşmesi ve Avusturya da da ilk kez sandıktan çıkan bir aşırı sağ liderin cumhurbaşkanlığına yükselmesi halinde, solun çöküşü hızlanacak.

Brexit-Trump zaferleriyle güçlenen popülist akımlar yeni bir ivmeye kavuşacak. İvmenin ilk etkileri Mart’ta Hollanda genel seçimlerde görülecek; Avrupa aşırı sağınn liderlerinden Geert Wilders’in değirmenine su taşıyacak. Mayıs ayındaki Fransa Cumhurbaşkanlığı seçiminde, eski kıta demokrasilerinin korkulu rüyasına dönüşen aşırı sağ Marine Le Pen’in yelkenleri ardından yepyeni bir rüzgarla şişecek... Aynı rüzgardan 2017 güzündeki Alman genel seçiminde de Alman aşırı sağı Alternatif Parti-AfD- de şüphesiz ki nasiplenecek. İtalya ve Avusturya seçimlerini “dönüm noktasına” dönüştüren olgu, 2017’deki işte bu seçim takvimi.

Genel prova mahiyetinde

Der Spiegel dergisi, Avusturya seçimi için bu nedenle Alman yazar Friedrich Hebbel’den şu alıntıyı naklediyor: “Avusturya, büyük dünya provalarının yapıldığı bir küçük dünyadır.” Hızla de
mokrasi değerlerini yitirerek yabancılaşan, başkalaşan dünyamızda “küçük Avrusturya’nın provası”, “büyük dünyada” sağa kayışın keskinleşmesi ve kalıcılaşması anlamına gelebilecek. Brexit-Donald Trump süprizlerin ardından kamuoyu şirketleri gerçi bugünkü seçimler için bir öngörüde bulunmuyor. Ancak bahisçiler, iptal edilen seçimlerdeki gibi başabaş seyreden adaylardan aşırı sağın ismi Norbert Hofer’i “şanslı”buluyor. Geçen Nisan ve Mayıs,

Trump depremi öncesindeydi. Altı ayda “yeni bir dünya kuruldu”... Kurulan bu yeni dünyada bir Avrupa ülkesinde bir aşırı sağ liderin ilk kez cumhurbaşkanlığına çıkması, statükoya ve ana akım siyasete büyük darbe indirecek. 

Nazizmle kopmayan bağ

Kimilerince damardan “Nazi” ve “faşist” sözleri ile tanımlanan Hofer, düşleri gerçekleşirse… Nazilerce ’50 lerde kurulan bir partiyle (FPÖ) cumhurbaşkanı seçilecek. FPÖ, 2000’lerdeki lideri Jörg Haider ile bir koalisyon hükümetine girdiğinde AB’den yaptırım yağmış, kıyamet kopmuştu. Sonra Haider bir kazada öldü. Parti şimdi Hofer’le, bir yeniden doğuş ve çıkış yaşıyor. Öyle ki bazı gözlemciler; Müslüman-yabancı- göçmen karşıtı partinin Avusturya’da giderek “ana akımlaştığından” bahsediyor. “Avusturya önce Avusturyalılarındır” temasıyla kampanya yapan Hofer ile FPÖ, yeni popülist akımların tümü gibi Rusya ile bağları sıkılaştırmak istiyor; AB’de Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya gibi orta Avrupa ülkeleriyle ortak hareket ederek sınırları denetim altına almayı hedefliyor.

Ünlü Avusturyalı yazar Thomas Bernhard Avusturya’yı “punschkrapfen” isimli ulusal bir pastaya benzetmiş; “Avusturya tıpkı dışı (sosyalist!) kırmızı kremalı, içi (faşist) kahverengi ve her dem (bol likörlü olduğu için) hafif sarhoş ‘punschkrapfen’ (likör pastası) gibidir!” demişti. Thomas Bernhard’ın betimlediği o Avusturya, II. Dünya Savaşı sonrasında kaldı. Hofer’in kazanması halinde bundan böyle karşımızda “dışı kırmızı, içi kahverengi” bir Avusturya değil, bildiğiniz kapkara bir Avusturya olacak.

Renzi'nin güvenoyu

İtalya'da anayasa refeandumuna ilişkin Başbakan Renzi son güne kadar kampanyasını sürdürdü. Renzi hükümeti reformun İtalya’yı yönetilebilir hale getireceği gerekçesiyle anayasanın 139 maddesinden 46’sını değiştirmek istiyor. Yeni anayasa kabul edilirse Senato’nun yetkisi azalacak, Senatör sayısı 315’ten 100’e inecek. Reform paketi İtalya’yı cephelere ayırdı. Deutche Welle’nin haberine göre, siyasi yelpazenin merkezindeki liberal politikacılar reformu destekliyor. 70 yılda 63 hükümet eskiten İtalya’nın istikrarlı hükümete kavuşturulmasını amaçlayan düzenlemeden yana çıkanlar arasında iş dünyası ile sanat, kültür hayatının önde gelen isimleri de bulunuyor. Ret cephesindekiler ise son on yılda hayat standardı düşen, hayal kırıklığı içindekilerle, merkezden ırkçılara uzanan sağcı cephe, popülist Beş Yıldız Hareketi, hatta Renzi’nin Demokrat Partisi’nden kimi isim de var. Muhalif kimi kesim anayasa değişikliğinin kuvvetler ayrılığını sona erdirip ülkeyi otoriter yönetime sürüklemesinden kaygılı. Renzi adeta güvenoyuna döndürdüğü  referandumda hayır çıkarsa koltuğunu bırakacağını duyururken böyle bir durumda erken seçime gidilmesi halinde AB’den çıkış yanlısı Beş Yıldız Hareketi’nin iktidara gelebileceği belirtiliyor.