Avrupa Afrika'dan güneş enerjisi ithal edecek
Akdeniz Ülkeleri Birliği'nin en önemli projelerinden ''Akdeniz Güneş Planı'' ile Afrika'nın güneşi Avrupa'yı aydınlatacak.
cumhuriyet.com.trFransa tarafından önerilen ve Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen ''Akdeniz Güneş Planı''nın öncelikli hedefleri arasında 2020 yılına kadar Akdeniz'in güneyi ve doğusundaki güneş zengini ülkelerden 20 gigavatlık güneş enerjisi sağlamak bulunuyor. Bu rakamın yaklaşık 20 nükleer santralden elde edilecek enerjiye eşit olduğu belirtiliyor. Kuzey Afrika'dan Avrupa'nın güneyine uzanacak hattın güzergahında bulunan ülkeler arasında Türkiye'nin de adı geçiyor.
''Akdeniz Güneş Planı'' çerçevesinde oluşturulan ''Transgreen'' ve ''Desertec'' gibi projelerde enerjinin Akdeniz üzerinden taşınması için Fas'tan İspanya'ya Cebelitarık Boğazı boyunca, Cezayir'den Fransa'ya Balear Adaları yoluyla, Tunus'tan İtalya'ya, Libya'dan Yunanistan'a ve Mısır'dan Türkiye'ye Kıbrıs üzerinden uzanacak hatların yerleştirilmesi planlanıyor. Dünya çöllerine 6 saat içinde güneşten gelen ışınım enerjisinin, tüm dünyanın bir yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak boyutta olduğu belirtiliyor.
Yerleşime ve tarıma uygun olmayan güneş enerjisi deposu bu geniş alanlardan halen hiçbir şekilde yararlanılamadığı ifade ediliyor.
Transgreen
Akdeniz çevresinde karbon oranı düşük özellikle güneş enerjisinden elektrik üretimini yaygınlaştırmayı hedefleyen Fransa, ''Transgreen'' projesinde Cebelitarık Boğazının altında iki kıta arasında 1400 megavat gücünde elektrik akımı sağlayacak çift yönlü ağ kurmayı planlıyor. İlk etapta deniz altında büyük çaplı bir elektrik ağının kurulabilmesi için fizibilite çalışmaları yapmak amacıyla konsorsiyum kurma çalışmalarına başlandı. Konsorsiyumda, enerji şirketleri, şebeke operatörleri ve yüksek gerilim ekipmanları üreticilerinin bir araya getirilmesi planlanıyor. Almanların Desertec projesi ile tamamlayıcı olması beklenen Transgreen'in 25 Mayıs'ta Kahire'de 43 ülkenin enerji bakanlarının katılımıyla düzenlenecek Akdeniz Birliği toplantısında tanıtılması planlanıyor.
Desertec projesi
Avrupa'daki elektrik tüketiminin yüzde 15'ini karşılamak için 40 yıl içinde Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da rüzgar ve güneş panelleri kurmayı amaçlayan projede, Sahra Çölü'nde üretilen enerjinin, iletim kayıplarını yüzde 10'un altında tutacak 20 tane yüksek gerilim hattıyla Avrupa'ya ulaştırılması öngörülüyor. Kapasitesinin 100 gigawatt olması planlanan Desertec güneş enerjisi santrali, 100 tane kömür santralinin ürettiği kadar enerji üretebilecek. Alman Uzay Araştırmaları Merkezi tarafından hazırlanan, Roma Kulübü tarafından oluşturulan TREC'in (Trans-Mediterranean Renewable EnergyCorporation) desteklediği ve Desertec Vakfınca hazırlık çalışmaları finanse edilen ''Clean Powerfrom Deserts: The Desertec Concept for Energy, Water and Climate Security'' isimli projede, Kuzey Afrika ve Orta Doğu çöllerinde güneş enerjisinden üretilecek elektrik önce kaynak ülkelerin kullanımına sunulacak.
400 milyar avro değerindeki proje için aralarında Deutsche Bank, Siemens, ABB, RWE, Münich Re, MAN Solar Millenium, HSN Nordbank'ın da yer aldığı 12 büyük şirket, ''EU-MENA Desertec Industry Initiative'' adı altında bir girişim grubu oluşturdu. Proje tamamlandığında Afrika üzerinde ışıldayan güneş, temiz bir enerji kaynağına dönüştürülerek Avrupa'ya iletilebilecek. Desertec adı verilen bu girişimin enerji, su, yiyecek sıkıntılarına ve karbondioksit salımları gibi küresel sorunlara çözüm olması da bekleniyor.
Girişim grubu, Alman Yasalarına göre 31 Ekim 2009'da bu projeyi hayata geçirecek şirketi kurmak üzere mutabakat anlaşmasını imzaladı.
Kullanılacak teknoloji
''Akdeniz Güneş Planı'' kapsamında uygulanacak teknoloji, uzun süreden beri ABD ve İspanya'da başarıyla uygulanan güneşten ısıl yolla elektrik enerjisi elde etmeyi sağlayan ve Yoğunlaştırılmış Güneş Gücü (CSP) olarak bilinen denenmiş bir teknoloji. Üretilen enerji, dünya nüfusunun önemli bir kısmının yaşadığı Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Avrupa ülkelerine Yüksek Gerilimli Doğru Akım (HVDC) iletim tekniği ile taşınacak. HVDC iletim tekniği, Yüksek Gerilimli Alternatif Akım (HVAC) tekniğine göre elektrik enerjisinin daha az kayıpla uzak mesafelere taşınmasında kullanılan yeni bir teknoloji. Bu sistem, HVAC'ye göre aynı kablo kesitinde daha fazla akım iletebildiğinden, daha az magnetik kirlilik yarattığından ve daha güvenli bulunduğundan tercih ediliyor. Ancak, tesis maliyeti HVAC'ye göre kısmen daha yüksek.
Enerjinin yoğun kullanılacağı Avrupa ülkeleri esas alındığında, toplam uzaklık yaklaşık 3 bin kilometre olacak ve bu mesafeye toplam yüzde 9 kayıpla enerji taşınabilecek. Bu teknolojinin zaman içinde olgunlaşmasıyla kayıplar yüzde 5'e kadar çekilecek ve tesis maliyeti de düşecek. Buhar üretimi için ihtiyaç duyulan su, deniz suyundan tatlı su üreten tesislerden sağlanacak. Ayrıca tesiste üretilecek ucuz enerji sayesinde, nano membranlı arıtma tekniğini kullanma imkanı doğacak, kimyasal yöntemlere başvurulmadan deniz suyundan içme, kullanma ve tarımsal amaçlı su da elde edilebilecek.
Proje, AB'nin Kyoto şartlarını sağlamasında önemli bir avantaj
Güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları çevreye zarar vermemelerinin yanı sıra ekonomiye yaptıkları katkılardan dolayı da son yıllarda giderek önem kazanıyor.
Yoğunlaştırılmış güneş enerjisi santrallerinin en önemli özelliği, kömürle çalışan santraller gibi karbondioksit salımına sebep olmaması. Kömür, petrol, doğal gaz ve uranyumun kullanılabilir yakıt haline dönüştürülebilmesi için ayrıca yoğun bir proses enerjisi tüketiliyor. Oysa, güneş enerjisi doğrudan kullanılabiliyor. Dolayısıyla güneşten elde edilecek her kilowatt saatlik enerjinin aslında küresel enerji bilançosu bağlamında daha değerli olduğu ve küresel iklim değişikliğini önlemede en etkili çözüm olduğu ifade ediliyor. Gerekli önlemler alınmadığında, küresel ısınmaya yol açan karbondioksit konsantrasyonunun 2050 yılında iki katına yükselmesi bekleniyor.
Bu proje, 2050 yılında tamamlandığında EU-MENA ülkelerinin toplam karbondioksit salımı 2000 yılındaki seviyelerinin yüzde 38 altına düşürecek. Bu projeler ise özellikle AB ülkelerinin Kyoto Protokolü şartlarını sağlamada önemli bir avantajı olacak. AB ülkeleri 2020'ye kadar toplam enerji tüketimleri içinde yenilenebilir enerjinin payını yüzde 20'ye çıkaracak enerji planını kabul etti. 2012'de başlayacak yeni süreçte bu oran daha da yükseltilecek. Bu gelişmeler söz konusu mega projenin gerçekleşme şansını artıracak.