Avro Bir Hayaldi!

cumhuriyet.com.tr

ABD’de patlak veren İkinci Dünya Krizi’nin sarsıntısı geçmeden, dünya AB’de patlak veren Avro krizi ile karşılaştı. Yunanistan’ın mali iflası ile ortaya çıkan bu kriz, Avrupa Ekonomik ve Parasal Birliği (EMU) konusu üzerinde düşünenler için bir süpriz olmadı, çünkü EMU’nun kuruluşu ve Avro’nun (Euro) tek para olarak kullanılmaya başlanılması ekonomik gerçeklerden çok siyasi ihtiraslara dayanıyordu. Bu nedenle tek para sistemi daha başında yürümeyeceği belli olan bir sistemdi. Bunun sebeplerini kısaca hatırlayalım.

Avro, Avrupa Birleşik Devletleri’ni kurma hayalinin bir aracı olarak görüldü. AB’nin kurucuları, Soğuk Savaş yıllarında bir taraftan ABD’nin diğer taraftan Sovyet Rusya’nın baskısı altında bunalmış ve kurtuluşu bir araya gelip federal bir devlet kurmakta aramıştı. Kendilerine ABD’yi örnek aldılar. Bu yanlış bir örnekti. ABD’de elli iki devlet vardı, fakat bu devletlerin hepsinin tek bir bayrağı, tek bir dili, tek bir tarihi, tek bir anayasası ve tek bir kültürü vardı ve kime sorsanız “Ben Amerikalıyım” diyordu. AB’de, şu anda yirmi yedi devlet var ve bunların hepsinin ayrı bayrağı, ayrı dili, ayrı tarihi, ayrı anayasası ve ayrı kültürü var ve insanlarının bir kısmı, “Ben Almanım”, bir kısmı “Ben Fransızım”, “Ben İtalyanım”, vb. diyor. AB’nin birinci hatası “milliyet” kavramının önemini küçümsemiş olmasıdır. Milliyet bilinci, tıpkı bir dini inanç gibi, insan düşüncesinden çıkarılıp atılamaz.

AB’nin ikinci hatası, yukarıda kısaca değinilen uluslararası karmaşık yapının “tek para” sistemine uygun olmadığını kabul etmemesiydi. Teknik deyişle, AB bir “optimal para bölgesi” değildi. Piyasaların yapısı farklı olduğu gibi, üretim faktörlerinin ülkeler arası mobilitesi, özellikle emeğin, çok sınırlıydı. Birbirlerinden büyük farklarla ayrılan ülkelerde tek para sistemini uygulamak olanaksızdır.

Her ulusal paranın arkasında bir ulusal devlet vardır. Avro her ne kadar on yedi üye devlet tarafından ulusal para olarak kullanılıyorsa da, bu on yedi devletten hiçbiri Avro’nun sahibi değildir. Bu nedenle literatürde Avro’ya “devleti olmayan para” adı verilmiştir. Avro’yu yöneten Avrupa Merkez Bankası da hiçbir üye devlet ile organik bir bağa sahip değildir. Bu nedenle Avro sadece bir değişim aracı olarak kalmış, üye ülkeler ekonomilerinin gereklerine göre ayarlayabilecekleri bir para politikası aracından yoksun kalmışlardır.

Bu durumun bir başka sakıncası, uluslararası ilişkilere yansımıştır. G-8, G-10 ve G-20 gibi uluslararası forumlarda ve IMF’de AB tek sesle temsil edilememekte AB’nin her üyesi kendi ulusal çıkarını savunmaya öncelik vermektedir.

Kısacası Avro, kum üzerine kurulmuş, gösterişli bir anıt gibidir: Er ya da geç çözülmeye mahkûmdur. Yunanistan’ın Avro’dan çıkması ve onu İtalya, İspanya, Portekiz ve İrlanda’nın takip etmesi kaçınılmaz görünmektedir. Çözülmeyi önlemek için harcanan trilyonlarca Avro’nun, çözülme sonrası ortaya çıkacak ekonomik kayıpları karşılamada kullanılması daha akıllı bir politika olacaktır.