'Atmosfer olumlu'

Alman Marshall Fonu uzmanı Ian Lesser, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Washington ziyaretinin, özellikle İran ve Filistin meseleleri ile Kafkaslar'daki karmaşık sorunlar gibi kilit konulara dair iki tarafın bakış açısı ve yaklaşımlarındaki önemli farklılıklar arasında köprü kurmaya katkısının az olduğunu" savundu.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyaretini değerlendiren bir yazıyı kaleme alan Alman Marshall Fonu uzmanı Ian Lesser, farklılıklar sürse de hem Türk hem de Amerikan bakış açısından, ziyaretin başarılı olarak görüldüğünü, Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasındaki atmosferin de olumlu olduğunu kaydetti. İki ülke arasında, İran ve Türk-Ermeni ilişkileri gibi kilit konularda bakış açılarının farklılık göstermesine rağmen, göze çarpan bir anlaşmazlığın bulunmadığını belirten Lesser, ziyaretin, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğine dair "cevaplardan çok, açık sorular ürettiği" görüşünü dile getirdi.

Obama-Erdoğan görüşmesinin somut sonuçlarından birinin, büyük ölçüde jeopolitik ve güvenlik işbirliğini temel alan ikili ilişkilerin nispeten geri kalmış ekonomik boyutunun geliştirilmesi kararlılığı olduğunu dile getiren Lesser, Obama yönetiminin, 2003 yılından bu yana büyük zarar gören ilişkileri onarmak için hatırı sayılır derecede çaba ve zaman harcadığına işaret etti.

Lesser, Türk-Amerikan ilişkileri için kullanılan ve Erdoğan'ın da ziyareti sırasında defalarca atıf yaptığı "model ortaklık" ifadesinin ne anlama geldiğini sorguladığı yazısında, "Bu büyük ihtimalle, Türkiye'nin neden önemli olduğuna dair esas ölçütün, Türk sisteminin kendi doğasından ziyade, (iki ülke arasındaki) işbirliğinin derecesi ve karakteri olduğu anlamına geliyor. 'Stratejik ortaklığın' katı yapısından çok, işbirliğinde daha esnek standartlar öngörüyor da olabilir" ifadesini kullandı.
 

Ziyaretteki 4 ana konu

Erdoğan-Obama görüşmesinin gündeminin 4 ana konu üzerinde yoğunlaştığını ifade eden Lesser, bu konuları Afganistan, İran, Ortadoğu barış süreci ve Ermenistan ile yakınlaşma süreci olarak sıralarken, Afganistan konusunun nispeten basit, diğerlerinin ise çok daha karmaşık ve belirsiz olduğu görüşünü dile getirdi. Yazısında bu konuları masaya yatıran Lesser, Afganistan konusunda Amerikan tarafının, Türkiye'nin bu ülkeye dair bilgi ve deneyiminin değerli olduğunu vurguladığına dikkati çekti. Ankara'nın Afganistan'daki ekonomik kalkınma ve eğitim çabalarına önemli katkı sunmaya devam edeceğini, ancak muharip asker sağlamada diğer NATO müttefiklerinin birçoğundan daha istekli olmayacağını belirten Lesser, Afganistan'a dair sarfedilen sözlerin, Ankara'nın Avrupa'nın bu konudaki teamülleriyle uyumlu olduğunu gösterdiğini kaydetti.
 

'İran konusunda değişen bir şey yok'

Lesser, İran konusunda ise, ABD ile Türkiye arasındaki sürtüşme potansiyelinin, ziyaretten sonra da değişmiş gözükmediğini savundu. İran'ın nükleer programının hızı ve yönüne ilişkin değerlendirmelerdeki olası farklılıklar bir yana, Türk hükümetinin İran siyaseti konusunda Batı ve Körfez'deki ortaklarıyla arasındaki görüş farkının giderek büyüdüğüne değinen Lesser, şöyle devam etti: "Bölgesel riskleri de beraberinde getirebilecek, nükleer silah sahibi bir İran, Türkiye'nin çıkarına değil. Ankara ve Washington, Tahran ile diyalog arzusu konusunda da aynı sayfada yer alıyor. Ancak, stratejik bağlam ve bir sonraki adıma dair bakış açıları keskin farklılık gösteriyor. BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a yaptırımlara dair gelecek ay ya da o civarda bir oylama yapılması ihtimali ufukta görünürken, Ankara zor tercihlerle ve çeşitli tarafların yeni baskısıyla karşılaşabilir... İran'ın nükleer programı konusunda 'saati geri almak' için kuvvet kullanımına başvurulması, Türkiye'nin İran'ın tehdidine doğrudan maruz kalmadığı sürece, Ankara ile Washington arasındaki farklılıkları 'kriz moduna' sürükleyebilir"
 

Ortadoğu barış süreci ve Türk-İsrail ilişkileri

Türk-İsrail ilişkilerinin, Erdoğan'ın Washington ziyaretinin odaklandığı ana konulardan biri olmamış olabileceğine, ancak Türkiye'nin İsrail'e karşı duruşunun Türk dış politikasına dair tartışmalarda sürekli ele alındığına dikkati çeken Lesser, Başbakan Erdoğan'ın Filistin konusundan bahsederken, diğer konularda olmadığı kadar duygusal yaklaştığına, Türk kamuoyu ve AK Parti yönetiminin de Filistinlilerin görüşlerini desteklediğine işaret etti.
İsrail ile ilişkilerde gözlenen değişimle birlikte, Gazze konusunda yeni bir kriz olasılığının, Türkiye'nin, Atlantik ötesindeki hakim tavırla yine bir keskin uyuşmazlık yaşaması potansiyelini içinde barındırdığını ifade eden Lesser, Amerikan dış politikası elitleri ve fikir üreticilerin, Türkiye'nin Orta Doğu konularındaki tutumunun tonu ve içeriğine karşı çok dikkatli bir yaklaşım sergilediğini kaydetti. Lesser bununla birlikte, Erdoğan'ın Washington ziyaretinin, Obama yönetiminin, Arap-İsrail meseleleri de dahil olmak üzere, tarafların rızasının alındığı durumlarda Türkiye'nin kolaylaştırıcı rol oynamasına yönelik açıklığının altını çizdiğini belirtti.
 

Türk - Ermeni normalleşme süreci

Erdoğan'ın ziyaretinin Türk-Ermeni yakınlaşmasının merkeziliğini de vurguladığını dile getiren Lesser, Obama yönetiminin sürpriz olmayan bir biçimde, normalleşme sürecinin tamamlanması konusunda Türkiye'ye baskı yaptığını ve Ankara'nın tavrının aksine, protokollerin hayata geçirilmesiyle Yukarı Karabağ meselesini birbirinden ayırmaktan yana olduğuna değindi.

Lesser, protokollerin uygulanmasında yaşanacak bir başarısızlığın, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir sürtüşmeye kolaylıkla yol açabileceğini ve Erdoğan'ın ziyaretinin bu konuda yeni bir taahhütü ortaya koymuş gözükmediğini ifade etti. Son olarak, Erdoğan'ın ziyaretinin havasının olumlu olduğunu ve her iki tarafın potansiyel anlamda zor konuların üstesinden gelindiğine dair ikna olmuş gözükebileceğini kaydeden Lesser, şunları belirtti: "Ancak ziyaret, başta İran ve Filistin konuları ve Kafkaslar'daki karmaşık sorunlar olmak üzere kilit konulara dair bakış açısı ve yaklaşımlardaki önemli farklılıklar arasında köprü kurmada az katkı sağladı. İlişkinin geri kalmış ekonomik boyutunun geliştirilmesi taahhüdü faydalı, ancak bu alanda da çetin zorluklar bulunuyor. Her iki taraftaki siyasetçiler ve gözlemciler, yakın ve orta vadede yeni model ortaklığın gidişatını biçimlendirebilecek, çözümlenmemiş açık sorunlar listesiyle karşı karşıya."