Atatürk'ün Akaretler'de Oturduğu Ev

cumhuriyet.com.tr

Akaretler'deki evler çok güzel bir şekilde restore edildiler. Bu evlerin güzelleştirilmesi, onların tarihi niteliklerinin silinmesi sonucunu doğurmamalıdır. Bu tarihi evin kapısına, en azından okunaklı, düzgün Türkçe ile, şık ve kalıcı bir levhanın zaman kaybetmeden yapıştırılması ve bu evin eskisi gibi bir müze haline dönüştürülmesi gerekir.

1. Atatürk Müzesi

Ülkemizi düşman işgalinden kurtaran, Cumhuriyetimizin kurucusu, çağdaş Türk devrimlerinin mimarı, ulu önder, eşsiz kahraman Gazi Mustafa Kemal Atatürkün ve özellikle annesi Zübeyde Hanımın, kız kardeşi Makbule Atadan ile Fikriyenin altı yıl süre ile oturdukları, Beşiktaş Akaretlerdeki 76 numaralı binanın, (yeni No: 36) giriş kapısının yanında cümle düşüklükleri bulunan şöyle bir yazı var:

Atatürk, 1inci Cihan Savaşında düşmana karşı İstanbulu koruyup kurtaran, Çanakkale Müdafii, Anafartalar Kumandanı Mirliva Mustafa Kemal Paşa iken bu evde kiracı olarak kalmıştır.

Akaretlerdeki binalar renovasyona tabi tutulurken mevcut orijinal sarı plaket sökülüp atılmış ve bir daha yerine konmamış. Ancak, o sarı plaket yerine, duvarın beyaz dış sıvası üzerine aynen sıvanın renginde, kazıma yolu ile, adeta hiç okunamayan yukarıdaki yazı yazılmıştır. En kısa zamanda bu okunmaz bozuk Türkçeli yazı yerine Atatürkün şanına yakışır, okunaklı, temiz ve kalıcı bir levha asılmalı ve bu ev eskisi gibi bir müze yapılmalıdır.

2. Tarihsel hatıralar

Beşiktaştan Maçkaya doğru çıkarken sağ tarafta kalan ve Akaretler denilen bu evler Sultan Abdülaziz tarafından 1875 yılında saray çalışanları için yaptırıldı. Balkan Savaşlarında Selanikin düşman işgaline uğramasından sonra Mustafa Kemal, Annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule Atadan İstanbula göç ettiler ve 76 numaralı binayı kiralayarak 1912-1918 yılları arasında Akaretlerde oturdular. Bu evde Mustafa Kemal Paşa, dilbilimci Ferdinand Saussurei tanıdı ve ileride hayata geçireceği Dil Tarih Kurumunun ilk nüvelerini burada attı.

Yıllar önce Zübeyde Hanımın her hafta perşembe günleri hatim indirmemerasimine katılan bir annenin anlattığına göre, Mustafa Kemal Paşa Kuranın Türkçe mealine duyulan ihtiyacı ilk önce bu evde dile getirmiştir. Annesinin yanında Kuran okuyan genç bir imama Mustafa Kemal Paşa sorar:

- Okuduğun bu âyetleri Türkçeye de çevir ki, burada bulunan tüm annelerimiz ne okunduğunu bilsinler. Bu annelerimizin hiçbiri Arapça bilmiyor. Genç İmam:

- Paşam, ben sadece ayetleri okuyorum, çevirisini yapamıyorum,

deyince Mustafa Kemal Paşanın zihninde sorunun çözümü şekilleniyor ve iktidara geldiğinde bu köklü soruna bir çare arıyor. Bugün en itibarlı kaynak olarak geçerliliğini koruyan ve üzerine bir ikincisi yapılamayan Türkçe Kuranın Elmalı tefsiri-çevirisi ortaya çıkıyor. İleride, 8 Kasım 1925te Gazi, Kız Numune Mektebini ziyaret ederken bu Türkçe Kuranı bir bayan öğretmene hediye ediyor ve ilk sayfasına Dikkatle okunması ricası ilediye bir not düşüyor. Bu Türkçe Kuran şimdi Ankara Anafartalar Atatürk İlkokulu Kütüphanesinin demirbaşında kayıtlıdır. Nitekim, Atatürk kendi el yazısı ile kaleme aldığı Medeni Bilgilerkitabında, 27.01.1930 Pazartesi tarihini düştüğü sayfa 364, Madde 9da aynen şunları yazıyor: Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din ne Arapların, ne aynı dini kabul eden Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını (bağlarını) gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Hazreti Muhammedin kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu (indirgeniyordu)... Bu Arap fikri, Ümmet kelimesi ile ifade olundu. Hazreti Muhammedin dinini kabul edenler kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasr etmeğe mecbur idiler. Bununla beraber, Allaha kendi milli lisanında değil, Allahın Arap kavmine (ırkına) gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacaatta (yakarışta) bulunacaklardı. Arapça öğrenmedikçe, Allaha ne dediklerini bilmeyeceklerdi. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar, ne yaptığını ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuranı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü.

3. Manevi oğlunun bakıldığı ev

Akaretlerdeki bu tarihi evde, Atatürkün manevi evladı Abdürrahim Tunçak özel bir itina ile büyütüldü. Zübeyde Hanım, bir gün Üsküdara geçerek büyükçe bir sandal ile eve inek getirdi ve evin bodrumunu samanla doldurarak bu ineği yıllarca Abdürrahim Tunçakın süt ihtiyacı için orada besledi. Fikriye Hanım da Selanikten İstanbula göç edince, Mustafa Ağabeyini görmek üzere bu eve geldi ve 1920 başlarında İnebolu üzerinden Ankaraya geçinceye kadar Makbule Atadan ile birlikte Zübeyde Hanımın yanında önce bu evde, 1918in ortalarından sonra da Şişlideki evde kaldı.

4. Piyanist Franz Lisztin evi

Dünyanın herhangi bir ülkesine gidin, ismi, sadece o yaşadığı bölge insanı tarafından bilinen en önemsiz yazar-ressam-müzisyenlerin evleri bile vefatlarından hemen sonra müze olarak hizmete açılır. İşte, Tophaneden Galatasaraya çıkarken sol tarafta Nur-u Ziya Sokağında piyanist Franz Lisztin oturduğu evin kapısındaki altın yaldızlı mermer levha ve müze olan evi bunun en güzel örneğidir. Biz ise milli tarihimize ait bir hatırayı ve tarihi bir müzeyi koruyamıyoruz. Büyük bir dâhinin, kurtarıcı bir devlet adamının en kıymetli hatırasını rahatlıkla silebiliyoruz. Atatürkümüzün bir Macar piyanisti kadar önemi yok mu?

5. Sonuç ve öneriler

Akaretlerdeki evler çok güzel bir şekilde restore edildiler. Bu evlerin güzelleştirilmesi, onların tarihi niteliklerinin silinmesi sonucunu doğurmamalıdır. Ulu önder Atatürkün annesinin, üvey amca kızı ve Fikriyenin, ablası Makbule Atadanın ve manevi evladı Abdürrahim Tunçakın altı yıl oturduğu bu tarihi evin kapısına, en azından okunaklı, düzgün Türkçe ile, şık ve kalıcı bir levhanın zaman kaybetmeden yapıştırılması ve bu evin eskisi gibi bir müze haline dönüştürülmesi gerekir.

 

(Prof. Dr. Semih TEZCAN Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi)