Atama işi TFF'yi bitirdi

Eski TFF Başkanı Kemal Ulusu, futbolun kurtuluşunu Cumhuriyet için yazdı.

Kemal Ulusu

Türk futbolunun büyük sıkıntılarını değerli Cumhuriyet okurları ve kamuoyu paylaşmış ve en büyük sıkıntının TFF kanununda ve de TFF Genel Kurul yapısında olduğunu belirtmiştim. Son zamanlarda buna bir de Kulüpler Birliği Vakfı eklendi. Nasıl mı?

2000 yılında rahmetli İlhan Cavcav’ın başkanlığında kurulan bu vakfın tüzüğündeki amacını ve bu konuda ne gibi çalışmalar yapıldığını acaba hiç araştıran oldu mu? Ben merak ettim ve de araştırdım. Sonucunda vakfın amacını ve faaliyetlerini incelediğiniz zaman çok ilginç konularla karşı karşıya kalıyorsunuz.

Gerileme var

Mesela kuruluş amacı; ‘Türk futbolunu ve spor kulüplerini geliştirmek’ diye belirtilmiş ve devam edilmiş: Futbol liglerinin asli unsurları olan spor kulüpleri arasında dayanışmayı ve dostluğu sağlamak, böylelikle Türk futbolunu Avrupa ve dünya futbolu içinde hak ettiği yere ulaştırmak.
Peki, vakıf ne yapmış? 9. yılına girerken tam tersine 2000’den sonra Türk futbolunda gelişme değil müthiş bir gerileme olmuş ve yapacağı bu görevinin aksine bir de kulüplerin birbirine girmesine ve de Türk futbolunu uluslararası mecrada bulunduğu yerlerden çok aşağılara düşmesine de seyirci kalmış. Örnek mi? UEFA’da 20. FIFA’da ise 39. sıralara kadar düştük. Demek ki Kulüpler Birliği bu konudaki çalışmasında sınıfta kalmış.

Yine vakfın 4. maddesinde, “Devletin yükünü azaltacak şekilde; ülkemizde futbolun gelişmesi için araştırmalar yapmak, alt yapı ve tesisler oluşturmak, gençlerin spora ve futbola teşvikleri için, yurt içinden ve yurt dışından eğitmenler getirip seminer, konferans ve paneller vermek ve spor faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli girişimlerde bulunmak.

Ülkemizde futbolun gelişmesi için ‘kamuoyu oluşturmak’. Uygulamadaki aksaklıkların düzeltilmesi için ilgili makamlara başvurmak, yasal düzenlemelerin hazırlanması için çalışmalar yapmak ve yasa koyucuya öneriler götürmek. Türk futboluna ve spor kulüplerine hizmet amacıyla projeler hazırlamak, uygulamaya geçirmek. Sporda şiddetin önlenmesine yönelik projeler hazırlamak, uygulamak, eğitimler düzenlemek.”

Çok güzel projeler bunlar da, siz bu yukarıda yazılı faaliyetlerden birini Kulüpler Birliği’nin faaliyeti olarak duydunuz mu? Ben TFF Başkanlığı yapmış bir futbol insanı olarak duymadım.

Kulüpler birliği neler yapmış?

Peki Kulüpler Birliği, yani kulüplerimiz bunları yerine getireceğine neler yapmış?

Devletin yükünü azaltacağına, sırf taraftarlarına şirin gözükmek, şahsi popülaritelerini arttırmak, en önemlisi de hiçbir araştırma ve planlamaları olmadığı için büyük dedikodulara hedef olan menajerlere milyon dolarlar vadettirmişler, birkaçı hariç kulüpler iflas durumuna gelmişler. Bu nedenle de devletin yükünü azaltacaklarına zaten maddi sıkıntıdaki devletimize, SSK ve vergi borçlarını ödememek için kapı kapı dolaşmışlar.

Tabii ki bu büyük maddi sıkıntılar dolayısıyla da futbolun gelişmesi araştırmaları, altyapı ve tesisler oluşturmak, gençleri futbola ve spora teşvik etmek, bunlar için eğitimciler getirerek paneller vs yapmak, gençleri futbola teşvik için tesisler kurmak, turnuvalar düzenlemek, Süper Lig takımlarının iyi temsil edilmesini ve de futbolun ülkemizde gelişmesi sağlamak gibi asli görevler akıllara bile gelmemiş. Eğer böyle değilse kendilerinden açıklama bekliyorum.

İşte bu açıklamalardan sonra Kulüpler Birliği’nin durumu ortadayken onlar ne yapmakta; TFF’ye korkunç baskılarla adeta onu yönetmeye çalışmaktadırlar. Bunda da çok başarılı olmaktadırlar. Sebebi mi? TFF Genel Kurul yapısı 300 kişilik TFF Genel Kurulu’nda 126 delegesi olan Kulüpler Birliği, yanlarına 2. ve 3. Lig takımlarını da alınca tek seçici gibi hem TFF Başkanını, hem yönetimleri, hem de icra kurullarını belirlemektedirler. Özetle bu adeta bir ‘atama’ olmaktadır.

İki başlı yönetim

Bu durumda seçilen Başkan yönetim ve yan kurulları ve onların atadığı MHK’nın, 18 kulübe ne denli otorite sağlayabileceğini sizlerin takdirlerine bırakıyorum. Böylece de dünyada emsali görülmeyecek bir yönetim tarzı da ortaya çıkmaktadır.

Sözde özerk ve seçimle gelen TFF yönetimi ve kurulları, Kulüpler Birliği başkanı ve yöneticilerince, tamamen faal olan kulüp başkan ve yöneticilerinden seçmektedirler. Bunun neticesi olarak TFF göreve başladıktan sonra, Kulüpler Birliği’nin baskısından asla kurtulamamaktadır.

Özetle iki başlı bir futbol idaresi ile ülke futbolu sözde yönetilmeye çalışılmaktadır. Neticesi de net olarak Süper Lig, 1.ve 2. Lig’de oynanan futbol kalitesiyle ve milli takımın son düştüğü feci durum ortadadır. Bu açık ve net durumu devlet büyüklerimizin, TBMM Başkanlığının, Spor Bakanlığının ve hatta çok da takdir ettiğim bazı spor-futbol yazarlarımızın görememesine akıl veremiyorum. Neden acaba bu futboldaki bozuk düzenin devamına ses çıkartmıyorlar? Zira bu olaylar, saha içi ve dışı anarşiye ve de gençlerin kötü örneklerle yetişmesine neden oluyor. Her geçen günde artan şekilde büyüyen bu bozuk düzen, ömrünün yarısından fazlasını hem de hiçbir şey beklemeden Türk futboluna adayan bizleri derinden yaralıyor.

Çaresi mi? Yine gelecek yazıya kaldı, inanın o kadar kolay ki, ama tabii ki ‘Bilen-becerebilecek ve de bitirebilecek’ kişileri ‘büyüklerimiz’in bulacak olması aslında konuyu çözer.