Atalay hakkındaki gensoru reddedildi

CHP'nin İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmelerde önergenin gündeme alınması reddedildi.

cumhuriyet.com.tr

CHP'nin, eski DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'e "Habur'da teslim olacak PKK'lılar serbest bırakılacak" sözü verdiği iddia edilen İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında verdiği gensoru önergesinin TBMM Genel Kurulu'nda ön görüşmeleri yapıldı. Tartışmalarla dolu görüşmelerin ardından CHP'nin gensoru önergesi reddedildi. Oylamaya 460 milletvekili katıldı. 146 kabul oyuna karşılık, 310 milletvekili önergenin reddi yönünde oy kullandı. 4 milletvekilinin oyu ise ''mükerrer'' olduğu gerekçesiyle geçersiz sayıldı.

 

AKP'li Özcan'dan kabul oyu

AKP Ankara Milletvekili Zekai Özcan, CHP'nin İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin oylamada "kabul" oyu kullandı. Özcan, Hükümetin açılım sürecini sert sözlerle eleştirmiş ve açılım sürecine bir an önce son verilmesini istemişti.

Öte yandan Ankara Bağımsız Milletvekili Emrehan Halıcı ret oyu kullandı. DP Rize Milletvekili ve eski Başbakan Mesut Yılmaz kabul oyu verdi, BDP milletvekilleri oylamaya katılmadı. Geçtiğimiz günlerde AKP'den istifa eden Elazığ Bağımsız Milletvekili Feyzi İşbaşaran da önergenin kabulü yönünde oy kullandı.

 

"Başbakan Yüce Divan'dan kurtulamayacak"

Meclis Genel Kurulu'nda, CHP'nin İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında verdiği gensorunun gündeme alınıp alınmaması görüşülürken, önerge sahipleri adına konuşan CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, Kürt açılımı olarak başlayan projenin adının defalarca değiştiğini, projede değişmeyen tek ismin ise İçişleri Bakanı olduğunu söyledi. Bakan Atalay'ın 17 Ekim'de kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk'le yaptığı 'gizli' görüşmeyi sakladığını, basına yansıması üzerine 23 Ekim'de itiraf etmek zorunda kaldığını belirterek "Görüşmede Adalet Bakanı müsteşarı da orada mıydı, değil miydi, net cevap bekliyoruz" dedi. 19 Ekim'de 30 teröristin Habur'dan giriş yaptığını, müsteşarlar, valiler, savcılar tarafından karşılandığını ifade eden Okay, Başbakan'ın Habur girişinden sonra partisinin grup toplantısında 'Habur'da yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü, iyi şeyler oluyor, umut verici gelişmeler oluyor' dediğini hatırlattı. "Hakimin Habur'da ne işi var" diye soran Okay, Ceza Muhakemeleri Kanunu'na göre, yakalanan kişinin cumhuriyet savcısı tarafından bırakılmazsa soruşturmanın tamamlanması için en yakın hakim veya mahkemeye gönderileceğini belirterek "Hakim teröristin ayağına gitmez, hakim hiç kimsenin ayağına gitmez ama terörist hakimin ayağına gelecek. Kimileri İmralı'yı kimileri Silivri'yi örnek göstermek istiyor. Orası ilk ifadedir sorgu ifadesidir, sorgu ifadesiyle yargılamayı karıştırmayalım" dedi. Okay, Habur'dan giriş yapan teröristlerin 'pişmanım' demediğini ama haklarında TCK'nin etkin pişmanlık maddesinden işlem yapılarak 'sen pişmansın' denildiğini de ifade ederken AKP'nin açılımla ilgili kitapçığında da Habur karşılamasının eleştirildiğini belirtti. Bunun 'yanar döner, takiyye' politikası olduğunu söyleyen Okay, "Siyasetin meşruiyet kaynağı hukuktur, hukuk siyasete araç haline gelmiş hukuka güven azalmıştır. Bunun sorumlusu bakandır. Koordinatör bakan olduğu için bu gensoruyu verdik" diye konuştu.
 

"Yüce Divan'dan kurtulamayacak"

Başbakan Erdoğan'ın partisinin grup toplantısında gensoru için dediği 'yalama oldu' ifadesini de hatırlatan Okay "Bu Meclis'te beşinci kez görüşülen gensoruya kimse yalama diyemez. Türkiye'de bir şey yalama olmuştur; hukuk yalama olmuştur. İçişleri Bakanı, Sayın Başbakanın yalama diye ifade ettiği, zaten kabul edilmeyecek dediği bu gensorudan belki kurtulacak ama bu ayarlama işlerinden dolayı Yüce Divan'dan kurtulamayacak" diye konuştu.

 

"Başbakan Habur'un arkasında duramadı"

Önerge üzerine BDP Grubu adına söz alan Grup Başkanvekili Bengi Yıldız konuşmasına "Gönül isterdi ki, bu Meclisin çatısı altında ülkemizin en netameli meselelerinden biri olan Kürt sorunu bütün boyutlarıyla masaya yatırılsın, ortak akıl ve uzlaşma sağlanarak, Türkiye'nin önünü açacak çözüm projeleri ortaya konulsun" sözleriyle başladı.

Önergenin amacının saptırıldığına dikkat çekerek, "Habur'daki gelişmelerin özünü saptıran, Türkiye'yi yeniden çatışmalı bir ortama doğru sürüklemeye çalışan çatışmacı bir siyaset anlayışıyla karşı karşıyayız. Oysa, Habur doğru okunsaydı, doğru sonuçlar çıkartılsaydı belki de ülkemiz bugün bu noktada olmayacaktı" dedi.

Yıldız, Habur süreciyle ilgili olarak o gün yaşananları şöyle anlattı:
"Barış Grubu, çatışmasızlık ortamının kalıcı gelmesi, Türkiye'de barış sürecinin tesis edilebilmesi ve demokratik açılım sürecinin önünü açmak amacıyla gelmişlerdir. Akan kanın durması ve insanlarımızın ölmemesi için atılan önemli bir adımdı. Nitekim kendiliğinden harekete geçen yüz binlerce insan, Barış Grubu'nu; barışa duyduğu özlem adına ve çocuklarının artık sağ salim döneceği umutları adına büyük bir coşku ve sevgi seliyle karşılamış, sahiplenmiştir.
Bu tablo, barışın bu topraklarda yeşerecek olmasına duyulan büyük inanç ve özlemin bir ifadesi olmuştur. Nitekim barış grubunun serbest bırakılması bu umutları ve beklentileri daha da arttırmıştır. Ancak halkın bu coşkusuna bile tahammül edemeyen muhalefet partileri, toplumsal barış adına ilk kez doğru işleyen hukuku mahkûm etmeye çalışmış, şimdiye kadar yaşanan hukuksuzluğun devamından yana bir tavır ortaya koymuştur. Muhalefet açıkça, barış grubu üyelerinin sağ değil ölü olarak Türkiye'ye girmesini savunmuştur."

Yıldız, Habur'da yaşananları eleştirenlere tepki göstererek, "Haburda yüz binlerce kürdün sevinmesine üzülen, bu sevinçten rahatsız olan Türk halkı mıdır yoksa seçkinci elit tabaka mıdır?" diye sordu.

Yıldız, AKP'nin açılım adı altında sunduğu başlıklara bakıldığında CHP'nin Kürt sorununa yönelik önerilerinin onda birini bile karşılamadığını söyledi. Yıldız, "Ya CHP'nin o günkü raporları yanlıştı, bölücüydü. Ya da Bugünkü CHP zihniyeti yanlış yerde duruyor" dedi.
Yıldız, Başbakan Erdoğan'ın, "Güzel gelişme" dediği Habur'un arkasında duramadığını savunarak, süreci halka doğru anlatamadığını ifade etti.

 

"AKP Habur'da teröre teslim olmuştur"

CHP İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter, "(Habur'a) Oraya devlet taşınmıştır. Devlet Habur'da teröristlerin ayağına götürülmüştür. AKP Habur'da teröre teslim olmuştur" dedi. Serter, Başbakan'ın Habur'daki tabloyla ilgili 'umut verici' ifadesini kullandığını belirterek "Bu bir sevinç tablosu değil utanç tablosudur. Bu tablo Türkiye'nin tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Türkiye'nin yüreğini kanatmıştır, şehit ailelerinin yaralarını dağlamıştır" diye konuştu.

Meclis kürsüsünden Taraf Gazetesi'nin, Habur girişlerinden bir gün önce manşetten verdiği '4 saatte bırakılacakları' yönündeki haberi de gösteren Serter, "Habur'da Adalet Bakanlığının müsteşarı ne aramaktadır? Müsteşar bu ayarlama işini gerçekleştirmek için mi oraya gönderilmiştir? Yoksa biz pişman değiliz, Öcalan'ın talimatıyla geldik deyip ona övgüler dizenlerin ifadelerinin tutanaklarda yer almasını engellemek için mi gönderilmiştir?
Oraya devlet taşınmıştır. Devlet Habur'da teröristlerin ayağına götürülmüştür. AKP Habur'da teröre teslim olmuştur"
diye konuştu. Başbakan Erdoğan'ın Habur girişlerinden sonra partisinin Meclis grup toplantısında söylediği 'umut verici gelişmeler' şeklindeki sözlerini de eleştiren Serter "Bu bir sevinç tablosu değil utanç tablosudur. Bu tablo Türkiye'nin tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Türkiye'nin yüreğini kanatmıştır, şehit ailelerinin yaralarını dağlamıştır" dedi.

AKP'nin açılım konusundaki 'kafa dağınıklığı'nın başından beri belli olduğunu, bunun açılımın adının sürekli değişmesinden de anlaşıldığını söyleyen Serter, kafa karışıklığının sadece bununla sınırla olmadığını belirterek Başbakan Erdoğan'ın Kürt sorunuyla ilgili 2002'den bu yana söylediği sözleri hatırlattı. Erdoğan'ın 24 Aralık 2002'de "Türkiye'de Kürt sorunu yok. Sorun var diye inanacaksan sorun olur yok dersen sorun ortadan kalkar" dediğini, iki gün sonra aydınlarla yaptığı toplantıda, 'ister Kürt sorunu deyin ister Güneydoğu sorunu deyin' dediğini kaydeden Serter, Başbakan'ın Hakkari'de 'tek vatan tek millet tek bayrak demeyenlerin bu ülkede yeri yok" dediğini de hatırlatırken bugün "Hazmettire hazmettire kabul ettireceği"ni söyleme noktasına geldiğini ifade etti. Serter Tokat'ta verilen yedi şehidi unutmadıklarını belirterek AKP'yi PKK'yi aklamaya çalışmakla suçladı. 

 

"Bakan'ın yalnızlığının açılımın başarısızlığını gösteriyor"

TBMM Genel Kurulunda, İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında verilen gensoru önergesi üzerinde MHP Grubu adına konuşan Oktay Vural, ''Atalay'ın Komisyon sıralarında yanında iki bakan ile birlikte oturduğunu'' belirterek, ''Bakan'ın yalnızlığının açılımın başarısızlığını gösterdiğini'' ifade etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''gensoru yalama oldu'' dediğini kaydeden Vural, ''Yalama olan gensoru değil, hakkında önerge verilen bakanlıklardır. Yalama olan kamu yönetim anlayışınızı sorgulamanız daha iyi olur. Millet adına burada bulunuyoruz, millet adına sorguluyoruz. Bu iradeyi kullanırken kimseden icazet alacak da değiliz, size soracak da değiliz. Millet adına kullanılan bu yetkiyi hakir görmeniz, sizin demokrasi anlayışınızın deşifresidir. Size göre yaptığınız her şey doğrudur, başka herkes haksızdır. İşte bu zihniyet, fişçi zihniyettir, hazımsızdır, saygısızdır'' dedi.

Vural, gensoru vesilesiyle, ''ülkenin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden açılım adlı pis bir oyunun Habur'da sergilenen gala töreninin içyüzünü bütün boyutlarıyla ortaya koyacaklarını, millet adına oyunun başrol oyuncularını sorgulayacaklarını'' anlattı. ''Habur aslında açılımın özüdür, amacıdır ve hedefidir'' diyen Vural, azdan çok şey anlamalarını gerektiren bir olay olduğunu vurguladı. Habur çözümlemesinin açılımın yol açacağı uçurumu ortaya koyduğunu kaydeden Vural, şöyle konuştu:

''Habur, ABD Başkanının TBMM'de yaptığı konuşma sonrası dışarıda hazırlanmış senaryoların fiiliyata geçirildiği bir uygulama alanıdır. Aslında demokratik açılım olarak sunulan süreç içerisinde hazmettirmek istenen, Habur'da yaşanan gelişmelerle ortaya çıkan sonuçlardır. Bu bakımdan Habur, tesadüfen ortaya çıkmış bir gelişme değildir, planlanmıştır, düzenlenmiştir ve uygulanmıştır. Orada bir suçüstü hali vardır. Bunun kimlere, milletin hangi değerlerine ve hukukuna karşı yapıldığını ve kimlerin seyirci kaldığını deşifre etmeye devam edeceğiz. Bu olayın baş aktörünün sorumluluğunu hatırlatmak, milletimizin verdiği bir görevdir. Habur'u vicdanlarınıza sığdıramadığınızı biliyorum. O yaşanan kara gün, Türk milletinin hafızasından silinmeyecektir.''
Vural, 19 Ekim'de Kandil ve Mahmur'dan gelen terör örgütü üyelerinin Habur'dan ''davulla zurnayla giriş yaptığını, devletin görevlilerince karşılandığını, ardından kurulan mobil mahkemeyle salıverildiklerini'' ileri sürdü. O günün ülke adına gensoruyla bile geçiştirilemeyecek kadar vahim bir olay olduğunu savunan Vural, ''O gün bermuda şeytan üçgeninde birçok değerimiz sorgulanmıştır, milletimizin vicdanı yaralanmıştır, bölücü terörle mücadelemiz yara almıştır. Bölücü terör örgütü muhatap alınmıştır. Millet adına yargı, teröristlerin ayağına gönderilmiştir'' dedi.
 

''Böyle kara günü nasıl tasarlayabildiniz?''

TBMM'nin böyle bir proje içinde yer alınmasına yönelik iradesi olup olmadığını soran Vural, ''Böyle bir görev vermediğinize göre, içişleri Bakanı bu projeye hizmet edenlere açılım yaptırırken kimin iradesini kullanmaktadır? Kime hizmet edilmektedir?'' diye konuştu.

19 Ekim'de yaşananların, TBMM'nin verdiği sınırötesi operasyon yetkisinin neden etkin şekilde kullanılmadığını ve asıl amacın siyasi çözüm olduğunu ortaya koyduğunu iddia eden Vural, 5 Kasım 2007'de Başbakan Erdoğan'ın ABD Başkanı Bush ile yaptığı görüşme sonrasında, terörle mücadelede siyasal çözüm arayışlarının başlatıldığını söyledi.

Habur'daki gelişmelerin sonucunda PKK'nin muhatap alındığını savunan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Gelenler, İmralı canisinin gönderdiği sözde barış elçileridir. Terörist başı; barış gruplarının açılım sürecini devam ettirmek için Türk devletine bir çağrı ve mesaj gönderdiğini ifade etmiştir. Bu elçiler, açılım meyvesi olarak Hükümet tarafından pazarlanmıştır. İmralı muhatap alınmış, ondan medet umulmuştur. Sayın Bakan, hangi cüretle bir terörist başının size elçi göndermesini hazmedebiliyorsunuz. Siz kimle masaya oturduğunuzun farkında değil misiniz? Siz hangi yetkiyle terör örgütünü muhatap alıp, sözde elçiler için devleti ayaklar altına alıyorsunuz? Bu tablo, terör örgütünü muhatap almaya yönelik girişimlerin nasıl başarıya ulaştığını ortaya koymuştur. PKK'yı bertaraf etmek için Hükümete verdiğiniz yetkide müzakere etmek, muhatap almak var mıdır? Hükümet, bu yetkiyi kullanmamış, PKK'yı muhatap almak için bu yetkiyi etkin kullanmaktan imtina etmiştir. Gelenler teslim olmak için değil, Türk devleti ile pazarlık yapmak için gelmiştir. Egemenliğimizi ve üniter yapımızı bölecek talepleri muhatap alma görevini size kim verdi? Siz nasıl olur da bu talepleri yapanları muhatap kabul edersiniz? O gün şehit ve gazilerimiz hançerlenmiş, analarımız ağlamıştır. Önceden hazırlanan bu karşılama töreninin milletimizin vicdanını sızlatacağını düşünmediniz mi? Nasıl olur da böyle kara günü tasarlayabildiniz? TBMM size nasıl güvenecek? O gün Habur'da devletin üst düzey görevlileri, terör örgütü mensupların girişlerini kolaylaştırmak için maalesef teşrifatçı konumuna düşürülmüştür. Siz bu yönetim anlayışınızla ülkede huzuru nasıl sağlayacaksınız? O gün terörle mücadele eden askerimiz, polisimiz terörist kurşunuyla değil, merasim töreniyle kurşunlanmıştır.
Habur'da, hukuk rezaleti yaşanmıştır. Bu ayar değil de nedir? Habur'daki gibi bir yargı oluşturmak için bir reform peşindeler. Bölücülüğü siyasallaştırmak isteyenlerin önünde, hukukun üstünlüğünü sağlayacak yargı bir engeldir, o zaman hukukun üstünlüğünü değil, açılımın üstünlüğünü sağlayacak bir yargılama süreci oluşmalıdır. Yargı reformundan beklenen budur.''

 

 

İlgili haberler içini tıklayınız:

SAKIK'TAN CHP HAKKINDA ŞOK İDDİA

ATALAY'DAN GENSORUYA YANIT

BAYKAL'DAN SAKIK'A YANIT