Aslı Eti'den 'Unutma Beni'
Aslı Eti’nin kaleme aldığı masalsı çocuk romanı “Unutma Beni”, mitoloji ve felsefenin cömertliğini barındırıyor.
Mavisel YenerRomanın kahramanı İda, işte böyle bir yolculuğa çıkar. Onun yaşadığı köyde kışlar sert geçer, heybetli dağların geçit vermediği uzak bir diyardır orası. İda bir gün tüm yasakları unutup özgürlüğe doğru evden çıkıp gidince dünyası ummadığı bir biçimde değişir. Yolda karşılaştığı, karların altından fışkırmış kar lalesiyle karşılaştığında onun dünyanın en güzel çiçeği olduğunu düşünür. Tam kopartacakken lalenin konuştuğunu duyar: “Yapma!” Lale, koparmaması için İda’ya yalvarsa da sonuç değişmez; İda var gücüyle kar lalesini çekip koparır, kökünü toprağından ayırır. Laleyi evinde saklayacaktır. Fakat kısa süre sonra, yolunu kaybettiğini ayrımsar. Köyün yolu sanki buharlaşıp yok olmuştur. İda yönünü bir türlü kestiremez. Karşısına çıkan çoban, kehanetten söz edip iyiliğin çiçeğini her kim toprağından kopartırsa lanetin başladığını anlatır. Bu laneti durduracak tek şey, çiçeği toprağına götürüp yeniden dikmektir. Fakat o topraklara yeniden ulaşmak öyle pek de kolay olmayacaktır. Hiç varamayıp yaşam boyu sonsuzlukta dönüp durmak da vardır işin içinde.
DAĞ METAFORU
İda, bu yolculukta pek çok şey öğrenir. Bunlardan biri, dünyanın bir yerinde kötülük varsa er geç bundan bütün dünyanın etkileneceğidir. “Biz” olmayı hissetmekle kurtuluş adımlarını atması gerekir İda’nın. Çünkü bir çiçek hüzünlenirse insanlar da hüzünlenir hayvanlar da… O derece bağlıdır her şey birbirine. Çoban ona gideceği yönü gösterir. İda’nın aşması gereken yüksek bir dağ vardır. Dağ, kitapta önemli bir metafor olarak karşımıza çıkıyor. İda’nın dağı aşması, zorluklara katlanması, köklerinden koparıp aldığı çiçeği yeniden yerine götürebilme yolculuğu, kitabı bir felsefi duruş olarak sarmalıyor.
İda yürümekten çok yorulsa da sırtındaki çantayı bir türlü bırakamaz. Çiçek, onlara gereksinimi olmadığını, bir bölümünü sırtından atması gerektiğini söyler. Yazar, sırt çantasında taşınan yüklerle gereksiz yere yüklenilenlere göndermeler yapar. Hep daha fazlasını isteyen açgözlü insanı, çiçeğin gözünden eleştirir. Bir çiçeğe güneş, toprak, su yeterken insanların hiçbir şeysiz kalma korkularını gösterir okura. Aslında kâinat, insanı asla hiçbir şeysiz bırakmaz, iletisini verir. İda kimi zaman bir ağacın meyvesiyle karın doyurup onunla konuşur, kimi gece o güne değin hiç fark etmediği yıldızları seyre dalar.
BİRBİRİMİZE GÖRÜNMEZ İPLERLE BAĞLIYIZ
Evleriyle birlikte gezen çingene çocuklarına rastlayınca İda’nın zihninde yeni bir pencere açılır. Çingene çocuğu Jal ile bilge ninesi Patia, onun kulağında yaşam felsefesiyle ilgili ilginç şeyler fısıldar. Böylelikle İda gönül gözüyle görmenin anlamını çözmeye başlar. Bir daha başkasının yaşamı hakkında karar vermemesi gerektiğini öğrenir. Kar lalesinin yaşamına yaptığı müdahalenin yanlışlığını anlar. Çingene çocuğu Jal’ın ablası Fifika’nın iyi bir şair ve kuş eğitmeni ile düğününün yapılacağı gece İda da davetliler arasındadır. Dünyanın en güzel müziklerine, rengârenk elbiselerine orada tanık olur. Yeryüzü çingenelerin evidir. İda, başka türlü yaşamların da bulunabileceğini ve işbirliğini, “bir” olmayı çingenelerden öğrenir.
Kar lalesinin kendisini affettiğini öğrenen İda, affetme erdemi üzerinde de okuru düşündürür. Yuvasından uzaklaşmış bir leylekten ne çok öğreneceğimiz vardır. Büyük bir fırtına bazen bizi yaşlı bir bilgeye götürebilir. Bu bilge bize “Kendini iyileştirmeye başkalarından başla!” der belki, kim bilir… Birbirimize görünmez iplerle bağlı olduğumuzu anlatan bu tümceyi yüreğimize taşır kitap.
Romanın başında kar lalesini koparıp alan bencil İda gitmiş, o başka biri olmuştur sonunda. Romanda karakter gelişiminin iyi bir örneğini görüyoruz. İda karakterinin değişim ve dönüşümü “Giden ve dönen aynı kişi değildir asla” (s. 135) tümcesiyle vurgulanır.
ÇOCUK KİTABINDA YALNIZLIĞIN TARİFİ
Pek çok yazar, şair yalnızlığı tarife çalışmıştır. Çoktandır, Aslı Eti’nin tarifi gibi beni yüreğimden yakalayanı olmamıştı. “Yalnızlık, eve dönmeyi deli gibi isteyip de artık orada bir ev olmadığını fark etmektir!” (s. 142)
Romanı üçüncü kişi anlatımından okurken son bölüm İda’nın dilinden seslenir. “Günlerden bir gün, eski bir zamanda, uzak bir diyarda, çoğunuzun inanılmaz bulacağı bir yolculuğa çıktım” (s. 146) sözleriyle kendi gözünden aktarımlar yapar. Bu bölüm, yazarın neden kar lalesini seçtiğini açıklar. Anadolu’nun ağlayan lalesine dair, mitolojik öykülerin cömertliği ile bezeli pek çok efsane vardır çünkü. Romanın kahramanının adının neden İda olduğunu bulmak ise okurun işi!
Şamanik bakışın da satırlara sindiği bu kitabı felsefesi, akıcı dili, serüven dolu yolculuğu ile çocukların ilgiyle okuyacağını biliyorum. Unutmayalım diye okuyor, yazıyoruz belki de… En yüksek dağın bile sanıldığı kadar büyük olmadığını, bir damla suyun orman doğurabildiğini, hiçbir şeyin yok olmadığını, iyiliğin sonsuz olduğunu, hayal etmezsek hiçbir şey olmayacağını…
Unutma Beni / Aslı Eti / Kırmızı Kedi Yayınları / 148 s. / 2017 (Üçüncü Basım) / 9+