Aslı Erdoğan'ın annesi Aydostu: O vicdanın ta kendisidir
Aslı Erdoğan için dün annesi, doktoru, avukatı, eski yayıncısı ve bir sanatçı dostu basınla buluştu. Annesi Aydostu ‘Aslı bir barış sevdalısıdır’ dedi.
Ezgi Atabilen17 Ağustos’ta gözaltına alınıp 19 Ağustos’ta tutuklanan ve şu an dilbilimci Necmiye Alpay’la birlikte Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan yazar Aslı Erdoğan için İstanbul İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) dün bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya yazarın annesi Mine Aydostu, avukatı Erdal Doğan, Tabipler Odası’ndan tıp hekimi İncilay Erdoğan, edebiyat eleştirmeni Semih Gümüş ve tiyatro sanatçısı Defne Halman katıldı. Halman’ın, Aslı Erdoğan’ın anti-militarist ve şiddet karşıtı bir yazısını ve Erdoğan’ın kadın vicdani retçi olarak açıkladığı vicdani ret metnini seslendirdiği toplantıda konuşmaların yapıldı masanın ardındaki panoyu pek çok slogan renklendirdi. Tahir Elçi’nin fotoğrafının da yer aldığı panoda yer alan mesajlar şu şekildeydi: “Aslı Erdoğan içerideyse hiçbirimiz dışarıda değiliz”, “Savaşa Karşı Barış”, “Savaş Değil Hemen Şimdi Barış!”, “Yaşam Hakkı Üzerindeki Her Yetki Cinayettir”, “OHAL’e Hayır”. Konuşmacıların “Aslı Erdoğan içerideyse hiçbirimiz dışarıda değiliz” yazılı tshirtler giydikleri toplantıdan satırbaşları şöyle...
‘Hukuksuzluk yörüngesi’
Erdal Doğan (avukatı): “Hukuk yok. Ama hukukçuya düşen mücadelemizi sürdürmek. Pes etmiyoruz. Var olan tüm itiraz yollarını deniyoruz. Şimdi Türkiye yeni Avrasya kavramı içerisinde mevcut olan tüm uluslararası evrensel hukuk ilkelerinden koparılıp uzaya fırlatılmış, kendi hukuksuzluk yörüngesinde yürüyen bir ülke gibi algılatılmak isteniyor. Olağanüstü hal rejiminde bile uygulanması gereken temel ilkelerin uygulanmadığı bir dönemdeyiz ve uygulanmamaya devam edecek bir döneme girmekteyiz. Biz avukat olarak bu hukuksuzlukla hukuki itirazlarımızı yaparak, ayrıca gerekirse sadece ülkemizde değil uluslararası alanda da teşhir ederek mücadele edeceğiz. Çünkü Türkiye’de yapılan hukuksuzluklar insan haklarına dairdir ve tüm insanlığı ilgilendirir. Aslı Erdoğan hem Türk olduğu hem de Kürt bölgesindeki haberleri insan hakları üzerinden haberleştirip yazdığı için, aynı Necmiye Alpay gibi, o tutuklanırken Türk aydınlarına bir gözdağı verilmek istendi. Bunu yalnızca Aslı Erdoğan’a değil, Türkiye’deki düşünce ve ifade özgürlüğüne, hukuka ve aynı zamanda yaşam hakkına karşı bir ihlal olarak görmek lazım.”
‘Kadersiz bir ülkenin insanlarıyız’
Semih Gümüş (edebiyat eleştirmeni): “Ne yazık ki bugün Aslı Erdoğan’ı yazdıklarıyla değil, tutukluluğuyla konuşuyoruz. Bu ülkenin kaderi bu. Kadersiz bir ülkenin insanlarıyız. Biz bu ülkede aslında istediğimiz gibi bir hayatı bir gün bile yaşayamadık. Şimdi Aslı Erdoğan bundan daha kötü koşullara mahkûm edilmiş durumda. Şiddet yanlısı olmakla suçlanıyor, aslında bütün yazdıklarında şiddete karşı çıkarak barıştan yana olduğunu göstermiştir. Bir yazarın yazdıkları nedeniyle, değil cezaevinin dört duvarı arasında tutulması, yargılanması bile kabul edilemez. Hem Aslı Erdoğan hem Necmiye Alpay özelinde, yazan her insanın bir an önce özgürlüğüne kavuşması gerekiyor.”
"ASLI BİR BARIŞ SEVDALISIDIR"
Mine Aydostu (annesi): “O insan olduğu için, vicdanlı olduğu için cezaevine girdi. Vicdanın ta kendisidir o. Aslı şiddet yanlısı bir terör örgütü üyeliği ve propagandası yapmaktan tutuklandı. Halbuki onun şiddet karşıtı ve barış sevdalısı olduğunu onu tanıyan, tanımayan, okuyan herkes bilir...”
"Sağlığı devletin sorumluluğunda"
İncilay Erdoğan (hekim): “Aslı Erdoğan içeride çok büyük bir sağlık hakkı mücadelesi veriyor. Aslı Erdoğan çok ciddi sindirim sistemi problemleri olan, pankreas yetmezliği yaşayan, bu nedenle diyabet adayı olabilecek durumda, ayrıca kendisinin astım problemi var, boyun omurlarında çok ciddi problemleri, daha önceden geçirilmiş operasyonları var. Fiziki koşulları itibarıyla tutsak tutulmasının uygun olduğunu düşünmemiz mümkün değil. Aslı Erdoğan gibi diyabet riski olan hastaların diyetle beslenmesi gerekiyor. Ancak bir süre sonra diyete geçildiği zaman bir hafta boyunca patatesle sınırlandırılmış. Her gün aynı besinle sınırlandırılınca normal beslenmeye geri dönmek zorunda kaldı. Bugün cezaevlerinde oluşabilecek her türlü hastalık hali devletin sorumluluğundadır. Ayrıca kişinin gizlilik hakkını ihlal eden kameralar yerleştirilmiş durumda cezaevinde. Banyolara kadar giren kameralar olduğu iddiaları da var maalesef...”