Aslı Aydıntaşbaş Suriye saldırısını değerlendirdi: Tam bir danışıklı dövüş

Cumhuriyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş, ABD, İngiltere ve Fransa'nın Suriye'ye başlattığı hava harekatını yorumladı.

cumhuriyet.com.tr

ABD, İngiltere ve Fransa'nın Suriye'ye yönelik bugün sabaha karşı başlattığı hava harekatını Cumhuriyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş cumhuriyet.com.tr için değerlendirdi. 

Aslı Aydıntaşbaş'ın değerlendirmesi şöyle:

ABD Başkanı Donald Trump’ın günlerdir Twitter üzerinden yaptığı şov sonrası Suriye’ye füzeler yollaması, medyatik bir hamle olmanın ötesinde, ne Suriye’deki savaşın gidişatını değiştirir, ne de ABD’nin yeni bir Suriye stratejisi olduğu anlamını taşıyor.

Arap coğrafyasındaki savaşlara “Yesinler birbirini” diye bakan Trump, Suriye’yi Rusya’ya hediye etmeye çoktan razı.

Bu yüzden operasyon, günler önce boşaltılan 3 askeri üsle sınırlı tutuldu ve hedefler önceden Rusya’yla paylaşıldı. Bu, tam bir danışıklı dövüş. Medya şovu. İçeride FBI’ın Rusya soruşturması yüzünden iyice sıkışan ABD Başkanı, Suriye’ye 100 tane Tomahawk göndererek ‘devlet adamı’ görüntüsü vermek istiyor. Ne Ameri’kan borsası, ne de medyası olaya fazla ilgi gösteriyor. Çünkü Trump’ın, ne Suriye’deki gidişatı değiştirmek ne de müdahil olmak gibi bir niyeti yok.

Bu yüzden de Rusya’dan bir iki itiraz dışında fazla bir tepki beklemeyin. Biraz bağır-çağır olabilir; ancak bu göstermelik Tomahawk gecesinde Rusya’nın büyük tepki vermesini gerektirecek hiçbir neden yok.

Üçüncü dünya savaşı falan çıkmıyor. Dağılabiliriz.

Suriye iç savaşında yarım milyon insan öldü, bunlardan sadece 1900’u ‘kimyasal silah’ yüzünden can verdi. Ne hazindir ki dünyanın ‘kırmızı çizgisi’, katliam ve insan ölümleri değil; klor gazı. Suriye’ye verilen mesaj çok net: ‘Kimyasal silah kullanma da ne yaparsan yap. Ben bakmıyorum.’

Beşar Esad dün sakin sakin sabah iş yerine giriş anını Twitter’da paylaşmış. Rahat çünkü Suriye iç savaşında son dönemece girdiğini düşünüyor. Rusya ve İran’ın yardımıyla muhaliflerin son direniş kalesi sayılan Doğu Guta’da da hakimiyet kurdu. Orada direnen ‘İslam Ordusu’ adlı muhalif grup, Türkiye’nin de içinde olduğu bir anlaşmayla silahlarını teslim etti. 13 bin savaşçı ve aileleri, otobüslere binip kuzeye, bizim sınıra geldiler. Bir bölümü, şu meşhur el-Bab’a, bir bölümü çadır kamplarına ya da Fırat Kalkanı bölgesindeki diğer şehirlere yerleştiriliyor. Böylece Ruslar, Türkiye eliyle palazlanan ‘Sünni muhalefeti’ yine Türkiye’nin yardımıyla bitirmiş oluyorlar. Rejim, asla o insanların yeniden dönmesini istemiyor. Artık onlar, bizim himayemizde.

Saldırıyı Özgür Mumcu yorumladı: Tek bir sebebi var

Hüsnü Mahalli: Harekatın zamanlaması çok enteresan