Aşkın Tarifi var mı sahi?

Nereden başlasam bilemedim ama en mantıklısı kızın dekoltesinden menemen yiyen şefin parmağını yaladığı tanıtımdan başlamak. Adım adım gidelim en iyisi.

Elif Aktuğ

TANITIM: Akıllara zarar bir tanıtımdı, çokça eleştirildi zaten. Yok ben cinsellik kokan işlere karşı değilim, iki genç insanın birbirine "hallenmesi", birbirine "kabarması" pek güzeldir de; arkadaş neden menemen? Çikolata falan damlasa daha estetik olmaz mıydı, çilekli pasta da olurdu; yeni nesil bunu mu seviyor yani, bundan mı anlıyor? Menemen seksi bir yemek mi orası tartılışır diyemeyeceğim zira değildir; tanıtımı ilk izlediğimde gözlerime inanamamıştım. Ha bu absürtlüğü konuşulmak için yaptılarsa bravo, başardılar. 

BAŞROLLER HAKKINDA: Kadir Doğulu sempatikliği diye bir gerçek var, onun bakışı gülüşü, tavırları seyirciye pek sıcak geliyor. Sevmeyen yok Kadir'i, hem yakışıklı hem yetenekli, eh bu sebeple şöhret yolunda hızla ilerledi. Kadir'i İstanbul'da işletmecilik yaptığı dönemlerden bilirim, mekandaysa herkesin gözü üstünde olurdu. Güler yüzlü insan o kadar eksik ki gerçek hayatta, gülerken gözleri ışıldayan bu adama daha o zamandan hayrandı İstanbullu.

Serra Arıtürk: Dizide görünce, o Adele şarkısını söylediğinde hayran kaldığım genç kız olduğunu anlayamadım ilkin. Natalie Portman'a benzetiyordum, kalkmış saçları boyatmış, sarı saçlı halini pek beğendim diyemem ama çok güzel kız. Güzel ve yetenekli bir kızın oyunculuğa zıplaması kadar normal bir şey olamaz, buna itirazım yok. Konservatuar mezunu onca oyuncu varken, neden önüne gelen oyuncu oluyor safsatasına takılacak değilim. Dünyada da böyle. Ha buradan yürür gider iyi bir oyuncu olur mu zaman gösterecek, neticede yıllar süren dizilerde kendini geliştiren bir çok oyuncu var. Serra neden olmasın? Ha elbette yapımcı mantığı şu; başroller illa kusursuz güzellikte olacak! Oysa kusur insanı eşsiz yapandır, ama nerede o bakış açısı?

Peki; ikisi birarada olmuş mu, hımm olmuş gibi ama hikaye o kadar aksak o kadar sıradan o kadar saçma ki, daha ne kadar burun buruna baygın baygın bakışırlar ve seyirci bu duruma ne kadar katlanır, eh onu da göreceğiz.

YAN KADRO: Her zaman dizileri götüren, sevdiren yan kadro oluyor. Yan rollere özenildiği kadar hikayeye özenilse zaten ortaya unutulmaz işler çıkıyor. CEM DAVRAN gibi bir nefis adam var mesela, pekala hikayenin başrolü olabilirdi ama gençlik dizisi yapmaya çok hevesli yapımcılar. Belki kendi kaçırdıkları/ıskaladıkları gençlik dönemine özlemlerindendir, bilemem. Bir mantık yok bunda çünkü. Dizileri 18-25 yaş arası izliyor diye bir veriye mi sahipler, yoo değil. Cem nasıl sakin nasıl oynuyor, nasıl iyi oyuncu, küçücük sahnelerde bile adamın farkı görülüyor. YASEMİN BAŞTAN: Kadir Doğulu'nun Antepli teyzesini oynuyor, oyunculuğu tartışılmaz ama hikaye eksik, hikaye maalesef zayıf. Cem Davran ve Yasemin başrolde olsaydı çok daha keyifli bir iş çıkardı ortaya. Ha o zaman Şener Şen ve Türkan Şoray'lı İkinci Bahar tadında bire dizi izlerdik. Ne güzel olurdu. 

Kadir Doğulu ailesini, iki yakın arkadaşını, mahallelliyi canlandıran oyuncular müthiş, Gülendam rolünde ÜMMÜ PUTGÜL süper, Mirza'yı oynayan ATAKAN YILMAZ da öyle.

Serra'nın ortağını canlandıran İDİL SİVRİTEPE başarılı, senarist romantik ve etkileyici sanhe peşinde ve bunu beceremiyor diye öneride bulunayım. İdil arp sanatçısı gerçek hayatta, dizide de çalsın. Hatta Antepli oğlan zaten ondan hoşanıyor, nefis bir tezat olur; kızı izler hayran kalır. İnanın menemen sahnesinden bin kat iyi romantizm çıkar ortaya. Ancak yine dönüp dolaşıp senaryonun eksikliğine geliyorum ama o birbirinin aynı diyaloglarla nereye kadar yürütecekler işi, yazık olur biterse. Ah ALPER SALDIRAN'ı ve yardımcısını unutuyordum az kalsın, berbat adamları nefis oynamışlar, Alper'in evde Batman gibi ipek sabahlıkla falan dolaşması çok güzel ama artık yetmez mi nefret objesi adam rolü. Bu Alper'in değil, klişeden hoşlanan yapımcının eksiği yoksa Alper dört dörtlük oyuncu.  

SAÇMALIKLAR: Bir bölümde kaç kez, kadın oyuncunun erkeğin kollarına düştüğü sahne yer alabilir? Aşkın Tarifi'nde bunun bir sınırı yok. Kaç kez bakışır, hatta burun buruna, şaşı olacak kadar yakın plan bakışır başrol oyuncuları, bunun da sınırı yok. Kadir ve Serra'nın öpüşme sahnesi peki? Daha abuk bir şey görmemiştim uzun zamandır, akıllarına gelen ilk şeyi yazdıklarından eminim. Ama yine de "yok canım mutlaka akıllıca bir şey çıkacak sonuçta" diyorum, bulamıyorum. Bir sahnede gelin ağlıyor, teselli ediyorlar, yahu makyajı akmaz mı bir insanın o kadar ağlayınca, yok bizim dizilerde akmaz. Maşalı saçlar bozulmaz, sabahtan akşama giydikleri elbiseler buruşmaz. 

EN GÜZEL CÜMLE: Yok aşkla alakalı söylenen klişe cümleleri beğenecek değilim. "Kuytularda büzüşüp kalasıca" en güzel cümleydi. Yerel deyimlerin hastasıyım. 

SONUÇ: Üç bölüm izledim, çok sıkıldım, bunca debdebeye gerek var mı? İlla onun yeğeni, bunun kardeşiyle aşk yaşayacak, illa onun babası bunun teyzesine gönül kaydıracak, illa her şey karman çorman olacak... Hikaye her şeydir, senaryo işin kutsal kitabıdır (Osman Sınav sözüdür bu), illa her sahnede olağanüstü bir şey olmak zorunda değildir. Azıcık sakin, azıcık iyi diyalog...