Askeri Casusluk davası görülüyor
İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, suç örgütünün koordinatörlerinden biri olduğu ileri sürülen ve "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "Kişisel verilerin kaydedilmesi", "Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ile 9 yıl hapis cezası istenen tutuklu sanık Coşkun Başbuğ savunmasında hakkındaki suçlamaları reddetti.
cumhuriyet.com.trİzmir'deki 49'u muvazzaf asker 79'u tutuklu, toplam 357 sanığın yargılandığı, kamuoyunda Askeri Casusluk Davası olarak bilinen "Gizli belgi ve belge bulundurma" davasında sanık savunmalarının alınmasına başlandı.
Davada, mahkeme Başkanı Atilla Rahman, bugün iddianamedeki sıraya göre Bilgin Özkaynak, Coşkun Başbuğ, Hakan Oğuzhan, Narin Korkmaz, Safiye Köten'in savunmasının alınacağını söyledi. Rahman, 23 Mayıs'a kadar tutuklu sanıkların, 27 Mayıs-5 Haziran arasında diğer sanıkların savunmalarının alınmasının planlandığını belirtti.
Suç örgütünün elebaşı olduğu ileri sürülen ve hakkında "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "Kişisel verilerin kaydedilmesi", "Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ile 9 yıl hapis cezası istenen tutuklu Bilgin Özkaynak, suçlamaları kabul etmediğini, hiçbir şekilde suç işlemediğini söyledi.
Bir akşam üstü evinin polisler tarafından basıldığını, avukatları nezaretinde arama yapıldığını ancak suç unsuru bulunamadığına dair tutanak tutulduğunu kaydeden Özkaynak, daha sonra götürüldüğü İzmir Emniyet Müdürlüğü'nde olayın "fuhuş" konusu olduğunun söylendiğini belirterek, "Bu işte yanlışlık olduğunu, ortaya çıkınca serbest bırakacağımı düşündüm. Sapanca'daki çiftlik evimde bazı gizli belgelerin, flaş belleklerin bulunduğu söylendi. Bahsedilen belge ve bilgiler her neyse benimle ilgisi yok, böyle belgeler toplamadım, saklamadım. Emniyette de, savcılıkta da hakim karşısında da suçlamaları kabul etmediğimi söyledim. Davanın askeri casusluk konusu olduğunu mahkemede öğrendim ve tutuklandım" dedi.
Ofis ve bürolarında bir suç unsuruna rastlanmadığını, Bostancı'da 4 katlı evinde detaylı arama yapılmadığını ve "gizli bölme" denilen alanın su deposu olduğunu savunan Özkaynak, şöyle devam etti:
"Sapanca'daki evde ortalıkta, herkesin ulaşabileceği şekilde gizlenmemiş bir durumda yasa dışı örgütün evrakları bulunması mümkün mü? Bununla ilgili parmak izi incelemesi talep ettik ancak yapılmadı, bilgisayar ve taşıyıcı belleklerin imajları da tarafımıza verilmedi. Ele geçirildiği belirtilen taşıyıcı bellekler bana ait değil, Pandora diye bir şeyden haberim, bilgim yok. 9-10 aydır kırılamayan veri tabanındaki konuları basında çıkan iddianameyle ilgili haberlerden öğrendik. MİT müsteşarını fişlemişiz, eğer MİT başkanı bu örgütü bilmiyorsa söyleyecek bir şey yok.
Yılda 6 milyon lira vergi ödüyorum, böyle bir gelire sahipken iddianamedeki gibi başka işlere girmem akıl dışı. Ülkesine faydalı olmaya çalışan, tüm hareket ve davranışları ile bunu gösteren bir adam, 60 yaşına merdiven dayadığı sırada değerlerini, onurunu, hayatını, kariyerini, sosyal yaşamdaki yerini mahvetmek ister?"
"Belgeler, ben tutukluyken oluşturulmuş"
İddianamenin "hayal ürünü" olduğunu, okunduğunda hiçbir suçunun olmadığının anlaşıldığını savunan Özkaynak, telefon görüşmelerinde kadınlarla ya da fuhuşla ilgili tek bir kaydın olmadığını, örgütün yöneticilerini dahi tanımadığını, davada adı geçenlerin çoğuyla ilk kez karşılaştığını öne sürdü.
İddianamedeki çoğu belgenin tutuklu olduğu dönemde 31 Mart 2012 olduğunu savunan Özkaynak, her bilginin artık internetten öğrenilebileceğini, saklamak istediği gizli bir belge için sahibi olduğu gemileri tercih edeceğini kaydederek "Bu kadar büyük bir askeri casusluk olayı 2 yıl devam etmiş MİT'in ve diğer askeri birimlerin haberi yok. Bunu da anlayabilmek imkansız" şeklinde konuştu.
Özkaynak, dava sebebiyle kendisinin, ailesinin ve çalışanlarının çok mağdur olduğunu, bir an evvel hakkındaki tüm suçlamaların düşmesini beklediğini ifade etti.
Davada, suç örgütünün koordinatörlerinden biri olduğu ileri sürülen ve "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "Kişisel verilerin kaydedilmesi", "Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ile 9 yıl hapis cezası istenen tutuklu sanık Coşkun Başbuğ savunmasında hakkındaki suçlamaları reddetti.
Yaklaşık 1 yıldır tutuklu olduğunu belirten Başbuğ "Binlerce kişinin şerefini onurunu haysiyetini ayaklar altına alan bir iddianameye karşı savunma yapacağız. Ortada net bir suç olsa bunu savunalım. Fakat hayali bir örgüt ve kurgu bir senaryo bizi zorluyor" dedi. Önlerine "Pandora" denen bir kutu konulduğunu, kutunun içindeki kirli olayların bir iddianameyle sunulduğunu ifade eden Başbuğ, "Birbirini tanımayan kişilerle bir arada adliyeye getirildik" diye konuştu.
Bir örgütün gerçekte var olması durumunda kişilerin işbirliği içinde hareket etmesi gerektiğini, fakat dalga dalga süren operasyonlara rağmen kaçak bir kimsenin olmamasının tezatlık oluşturduğunu kaydeden Başbuğ, "Casus albay damgası yedim. Ne iddianame okudum ne de bir itirazım oldu. Bana bağlı olduğu öne sürülen örgüt üyelerinin hiçbirini tanımıyorum. Bu benim savunmam değil, silahlı kuvvetleri savunuyorum. Çünkü bu yaşanan hadise silahlı kuvvetlere hakaret. 400 tane casusun olduğu bir TSK, ülkede var olamaz. Askerlere her şey denilebilir ama casus demek yakışmaz. Cumhuriyet tarihinde bunun örneği bir tanedir" dedi.
Başbuğ, iddianameden cinsel ifadelerin kaldırılmasından sonra geriye sadece kim tarafından konulduğu belli olmayan askeri belgeler ve isim listesinin kaldığını, anlatımlarda çok tekrarların bulunduğunu söyledi.
Narin Korkmaz'ın gerçekte maddi durumu vasatın altında, belediye otobüslerini kullanan, akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan, sempatisinden dolayı askerlerle bir araya gelen kişi olduğunu savunan Başbuğ, "İddianamede ise her yerde her şeyi konuşan, birçok kişiyle cinsel ilişkisi olan, askeri tesislere girip çıkan, emrinde amiraller, generaller bulunan tüm zamanların en büyük casusu, bir Mata Hari olarak gösteriliyor" ifadesini kullandı.
Başbuğ'un savunmasının sona ermesi üzerine mahkeme başkanı Atilla Rahman, yarın tutuklu sanık Hakan Oğuzhan'ın savunmasına geçileceğini belirterek oturuma ara verdi.