"Aşılamaya hemen başlamalı"

Hacettepe Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilm Dalı İnfeksiyon Hastalıkları Ünitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Akova, domuz gribi aşısının Türkiye'ye gelmesinin ardından hemen aşılamalara başlanması gerektiğini bildirdi.

cumhuriyet.com.tr

Türk Tabipleri Birliği (TTB), kış mevsiminin gelmesiyle birlikte Kuzey Yarım kürede yayılmaya başlayan Domuz Gribi (H1N1 Virüsü) ile ilgili olarak, TTB Merkez Konseyi Binası'nda basın toplantısı düzenledi.

Domuz gribine ilişkin bilgilendirmelere ve önerilere yer verilen toplantıya, TTB Genel Sekreteri Eriş Bilaloğlu, Hacettepe Üniversitesi (HÜ) İç Hastalıkları Anabilm Dalı İnfeksiyon Hastalıkları Ünitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Akova ile Ankara Üniversitesi (AÜ) Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alpay Azap katıldı.

Prof. Dr. Murat Akova, H1N1 virüsünün en önemli farkının, daha önce insanlarda bir bağışıklığın olmamasından kaynaklandığını, virüsün, daha önceki virüslerden yapısının tamamen farklı olduğunu belirtti.

Akaova, ''domuz gribinin hafif bir hastalık olduğu, çok fazla ciddiye alınmaması gerektiği yönünde basında yer alan haberlerin gerçeği yansıtmadığını'' ifade ederek, ''Hastalık şu an hafif seyirlidir, ancak hızlı yayılma özelliği taşımaktadır. Hastaneye ağır hastalık nedeniyle yatanlarda domuz gribine bağlı ölüm oranı yüzde 7.5'lara kadar çıkmaktadır. Bu yüksek bir orandır'' diye konuştu.

''Domuz gribi aşısı yaptırılmalı"

ABD'deki istatistiklere göre Nisan ile Temmuz ayları içerisinde H1N1 virüsü nedeniyle ölenlerin sayısının, geçtiğimiz yıllarda normal grip nedeniyle ölen çocuk sayısından fazla olduğunu'' ortaya koyduğunu ifade eden Akova, ''Bu nedenle, koruyucu tedbirlere dikkat edilmeli, önlemlerin uygulanması ve aşının Türkiye'ye gelmesiyle birlikte aşılamaya hemen başlanılmalı'' dedi.

Prof. Dr. Akova, toplum içindeki hareketliliği açısından 2-25 yaş arasındakilerin en riskli grubu oluşturduğunu ifade ederek, bu nedenle aşının öncelikle bu kişilerde, sonrasında gebelerde, 25-65 yaş arasında altta kronik bir hastalığı olanlarda ve hizmetlerin aksamaması için sağlık çalışanlarına, itfaiye ve güvenlik görevlilerine yapılması gerektiğini vurguladı.

Akova, bir gazetecinin, aşının etkinliğin ne kadar olacağı yönündeki sorusu üzerine, ''Geliştirilen aşı şu anda Kuzey Amerika ve Macaristan'da kullanılmaya başlandı. Bir yıl öncesinin aşısı, her yıl influenza için geliştirilen aşıdır. Domuz gribi ise Nisan başında izole edildi ve Temmuz başında aşı üretilmeye başlandı ve yaklaşık 5 bin civarında çocuk ve erişkinde denendi. Dolayısıyla, şu anda Türkiye'ye gelecek olan aşı ilk kez domuz gribi için üretilmiş aşıdır'' dedi.

Aşılardaki etken maddeler

''Üretilen domuz gribi aşılarındaki etken maddelerin farklı olmasının, ciddi yan etkilere neden olup olmayacağına'' ilişkin soruya karşılık Murat Akova, şu bilgileri verdi:
''ABD ve Avrupa'daki aşıların içindeki etken maddeler birbirinden farklı. Aşılar içerisinde üç önemli madde var. Bunlardan birisi, antijen denilen vücutta esas bağışıklığı sağlayacak olan virüsün parçasını içeren kısım. İkinci madde ise ABD'de olmayan ve Avrupa'da olan adjuvan denilen ve aşının bağışıklık yapma gücünü artıran maddedir. Çok uzun yıllar aşılarda alüminyum bu amaçla kullanılmıştı. ABD, buna izin vermiyor. Çünkü, bazı iddialar var, ancak bunlar bilimsel olarak kanıtlanmış değil. Çok nadir olarak alerjik reaksiyonlara yol açtığı, bazı romatolojik hastalıklar gibi istenmeyen bazı yan etkilere yol açtığı öne sürülüyor. Bu nedenle de ABD'de hukuki olarak sorumlu tutulan çok sayıda dava olduğu için bu maddenin aşılara konulmasına izin verilmiyor.
Üçüncü madde ise cıvalı bir bileşik. Aşının, başka mikroplarla kontamine olmasını, bulaşmasını engelleyen koruyucu bir madde. ABD'deki aşıların içerisinde bu da yok. Bunların çok da bir önemi yok. Çünkü, arka arkaya çok dozda aşı yaptığınız takdirde, vücutta birikip özellikle çocuklarda bir takım rahatsızlıklara yol açabiliyor, ancak tek doz yapımında bir sorun yok.

Avrupa'daki aşıların içinde adjuvan maddesi var. 5 büyük firma üretiyor bu aşıları. Türkiye'ye gelecek aşıların içerisinde büyük olasılıkla bu madde olacak. Bunun bulunmasının bir zararı var mı denilirse, bu sorunun kesin cevabı yok. Ama bu sadece Türkiye'ye özgü bir şey değil, ABD dışındaki tüm ülkelerdeki aşıların içerisinde olacak.
Aşıyı adjuvanla birlikte yaptığınız zaman bağışıklık kazanma potansiyeli çok daha yükseliyor. Birisi yüzde 70 bağışıklık kazandırıyorsa, birlikte olduğunda bu oran yüzde 90'a çıkıyor.

Adjuvana bağlı yan etki görülebilir mi denilirse, onu bilemiyorum. Çünkü, dünyada hiç bu kadar çok yaygın bir aşılama uygulanmadı. Nadir olasılıklar olacak diye insanların aşıdan mahrum kalması doğru değildir. Böyle bir yan etkinin olup olmayacağını şu anda bilmek ve bu konu nedeniyle spekülasyon yaratmak doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü, aşının alternatifi hastalığa yakalanmaktır, bunun da sonuçları daha kötü olabilir.''
Akova, ayrıca domuz gribi aşısının kanser riski taşıdığına yönelik iddiaların da kesinlikle doğru olmadığını kaydetti.


Aşının yan etkileri

Doç. Dr. Alpay Azap da, domuz gribi aşısı ile ilgi olarak, ''Aslında eğer 65 yaş altındaki tüm nüfusun bu enfeksiyona karşı duyarlı olduğunu kabul edersek ve aşı ile bağışıklık kazanılacağını da göz önüne alırsak, tüm nüfusun belli bir öncelik sırasına göre aşılanması gerekiyor'' dedi.
''Grip aşısı dünyada 50 yıldan bu yana üretilen bir aşıdır'' diye konuşan Azap, şunları kaydetti:
''Her yaptığınız girişimin bir yan etkisi mutlaka vardır. Bir takım nörolojik yan etkiler ortaya çıkabiliyor. Bunlar çok nadir karşımıza çıkar. Daha çok lokal olan aşı yerinde kızarıklık, ağrı şeklinde görülür. Dolayısıyla, mevsimsel grip aşısında hangi yan etkileri görmeyi bekliyorsak, bu aşıda da benzer oranlarda görmeyi bekliyoruz.
Bu türden büyük kitlesel aşılama, herhangi ortada klinik çalışmalarda görülmeyen bir yan etki ortaya çıkabilir. Önemli olan, bu yan etiklere karşı uyanık olmak ve iyi takip etmektir. Çünkü, aşının vereceği fayda, getireceği olası zarardan fazladır.''