'Aşık olma yeteneğini kaybetme hastalığına tutuldum'
Nurgül Yeşilçay... Rol aldığı İran yapımı ‘Güzel Cin’ filminden, sektörün içinde olup da saklamayı ustalıkla başardığı özel hayatına kadar birçok konuyu Vatan Pazar'dan Burak Kara'ya anlattı.
cumhuriyet.com.trKendimi Sünger Bob’a benzetiyorum
Siz, üniversitede mesleğinizin eğitimini de almış bir oyuncusunuz. Yeni nesil oyuncu adaylarına ne tavsiye edersiniz?
Ooo çok enteresan bir soru. Bunun ucu herkese dokunur (Gülüyor) Televizyon, bilgisayar, sinema ve tiyatro farklı insan tiplerinin ve yaş gruplarının vakit harcaması için kullanılan araçlar. Her şey insanların güvenli bir şekilde vakit harcamalarına hizmet ediyor sadece. Hiçbiri birbirinden daha önemli değil. Buna da show business. Yeni nesil oyuncu adaylarına Sünger Bob’u izlemelerini tavsiye ederim ki ben kendimi bu dünyanın içinde biraz ona benzetiyorum. Her gün Bay Yengeç’in para kazanması için mutlu bir şekilde işe gider, işini önemser, mutlu olur. Bir okullu arkadaşlar var, bir de okullu olmayanlar. Okullu arkadaşlarda gözlemlediğim bazı mecraları diğerlerinden daha üstün görmeleri. Okullu olmayanlarınsa zeki olanları, bunun çalışmadan olmayacağını anlayıp işinde ilerliyor. Diğerleri de zaten kendiliğinden eleniyor. Ben her zaman seyirciyi kendi yerime koyup en iyisini sunmaya çalıştım onlara.
Güzel hayallerin içinde olmayı seviyorum
Bir yandan Atıf Yılmaz, Fatih Akın gibi yönetmenlerin filmlerinde oynarken, diğer yandan Özcan Deniz projesinde sizi görmek mümkün. Gişe filmi ve festival filmi, sizde hangisi hangi tatmini yaratıyor?
Yönetmen size bir hayaller gelir, size anlatır düşüncelerini. Siz kabul edersiniz ya da etmezsiniz. Ben güzel hayallerin içinde olmayı, güzel insanlarla beraber çalışmayı seviyorum. Gişe ya da festival filmi olması önemli değil. Filmi anlayıp ona göre oynamayı önemsiyorum. Her filmin dili, içeriği, anlatım biçimleri farklıdır çünkü ve bu benim bildiğim en büyük heyecan.
LAUBALİ OLMAYAN RAHATLIĞI SEVİYORUM
İkinci Bahar’daki Nurgül’den bugüne şöhret hayatınızda ya da kişiliğinizde neleri değiştirdi?
Çok daha çabuk olgunlaştırdı. Şakası yok, elinin ayarı da yok şöhretin. Evrene mesaj göndereceğime, kendime göndermeyi öğretti. Hayal kurmanın da bir donanım gerektirdiğini öğretti, öyle kafana göre hayal kuramazsın. Bir gün çıkıp soruyor hayat, ‘Sen bu hayali hak etmek için ne yaptın?’ diye. Sonra çalışırken ve hayata karşı öğrendiğim en önemli şeyi öğretti. Gergin olmayan ciddiyet, laubali olmayan rahatlık seviyorum ben.
Yeşilçam’da ‘dört yapraklı yonca’ çok meşhurdu. Sizi de Türkan Şoray’ın varisi olarak görüyorlar. Günümüzde dört yapraklı yonca olsa, diğer yapraklar kimler olurdu?
Bu benim için çok büyük bir onur. Türkan Hanım’ı çok seviyorum çünkü. Dört Yapraklı Yonca kendi zamanında çok güzeldi. Hepsi birbirinden değerli dört sanatçı ve hepimiz onlara saygı duyuyoruz. Ben soruyu biraz değiştirip yeni nesilden en beğendiğim oyuncuları söyleyeyim size... Mesela Hazal Kaya, Ayça Ayşin Turan ve Ecem Uzun. Bunların sektöre büyük katkı sağladığını düşünüyorum.
AŞKSIZ BİR HAYAT OLUR MU?
Oğlunuz artık yetişkin olma yolunda, ilişkiniz nasıl bir hal aldı bu dönemde?
Nejat’la vakit geçirmekten çok keyif alıyorum. Ne bileyim, gün sonunda yaptıklarımızı anlatıyoruz birbirimize. Onun ilgilendiği şeyler Lego, Playstation gibi... Hepsini büyük bir dikkatle dinliyorum. Ayrıca ergenlik dışarıdan bakılınca çok eğlenceli bir şeymiş ve gitgide de daha eğlenceli olacak gibi duruyor.
Sizi sürekli çocuğunuzla birlikte görüyoruz kendinizi ilişkiye kapatma durumu söz konusu mu?
Aşksız olur mu? Kısa süreli de olsa ”aşık olma yeteneğini kaybetme” hastalığına tutuldum galiba. (Gülüyor) Erich Fromm ne diyor: “Aşktan başka her şeyle daha çok ilgileniyoruz, bu yüzden aşık olamıyoruz” Bence zirvede bırakalım röportajı... (Gülüyor)