Aşık Mahsuni Şerif: Türkülerle gömün beni
Türk Halk Müziği'ne çok önemli katkı sağlayan büyük halk ozanı Aşık Mahzuni Şerif'i vefatının 19'uncu yılında anıyoruz.
cumhuriyet.com.trKonuk yazar: Emel Seçen
Bedel ödeyenleri anlamak zaman alıyor, yaşarken kıymet bilmemek bizim toplumun ayıplarından biri. Mayıs ayının bereketi kozalağındaki hüzünde saklıdır, açıldı mı içinden önce bir Hıdrellez sabahında Deniz, Mahir, Sinan, Hüseyin, Yusuf; yaşı büyütülerek Erdal çıkıverir, narin kelebekler misali yaşamlarına son verdiğimiz. Bir dönemdir ki ahı alınmayan aydını kalmamış. Âşık Mahzuni, Başbakan Nihat Erim hükümetine öfkesini 45’liğine koyduğu sözlerle açığa vurur: “Erim erim eriyesin. Sürüm sürüm sürünesin” ve Nihat Erim’in şikâyetçi olması üzerine açılan davalardan dört yıl ceza beklenirken şaşırtıcı bir sonuç olur; Nihat Erim “Bir halk ozanı, başbakanı sevmek zorunda değildir” diye şikâyetini geri çeker ama beraat yerine cezası on aya indirilir. Ne var ki yazara, ozana, intikam gecikmez, 1970’li yılların ortalarına gelindiğinde, en ağır cezayı alır. Tam sekiz yıl sahneden uzak, yurtdışına çıkışı yasak kalacaktır. Çok ağır gelir bu sevgi dolu insan yüreğine, üstelik ömür küfesinde geçim derdi de vardır. Sırf müzikten uzak kalmasın diye küçücük bir dükkânda plak satmaya başlar. Bu yasağın kendi ruhunda tutuşturduğu ateşi şu sözlerle açıklayacaktır: “Türkü söyleyememek beni çok üzüyordu. Canlı bir balığı tutun ve kumun üzerine atın; o balık o denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum.”
SARI SAÇLIM, MAVİ GÖZLÜM
Tam on dokuz yıl önce onu fiziken kaybettik ama önümüzde 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı var. Onun sözleri ile “Sarı saçlım mavi gözlüm, neredesin?” Gün ve gün onlara hasretlerimiz artarak çoğalıyor. Bugün yiğitler aç, müzisyenler yokluktan kendini asıyor, kadınlar şiddet görüyor ülke günden güne karanlık çukurlara çekiliyor.
İşte o yüzden tırnakları sökülen, ağır bedeller ödeyen, sağlık sorunları yaşadığında tedavisi için yurtdışına gönderilmeyen tıpkı Ruhi Su gibi, Âşık Mahsuni Şerif candır, kandır. Ve bir gün olsun bu acıları söz konusu etmemiş, bunun sistemin parçasında yıpratma politikası olduğunun bilincinde olarak; “Eğer gerçekten halk ozanı iseniz yaşadığınız toplumsal gerçeklere dikkat çekmek ve o acıları paylaşmak zorundasınız” der ve en önemlisi, “Devlet sanatçısı teklifi almadınız mı” sorusuna yiğitçe ve halk ozanı kimliği ile “Devlet benim ödülümü sıkıyönetim dönemlerinde tırnaklarımı çekerek verdi!” diye cevaplayacaktır.
Buradan bakmak lazım sanatçı ve aydın olabilmek, kavramlarına... Türkiye Cumhuriyetinde, herkes çeşitli nedenlerle susmayı seçerken bir sanatçı ve aydın olarak: “Katil, Amerika!” diyen gerçek vatanperver ve Atatürk âşığı bir insandır. Zulme karşı direniş bayrağıdır. Sazı ile yaşama tutunmuş, Türk halkının vazgeçilmez değeridir. Aydın ve bedel ödemek ne demekmiş! Fersah fersah ödemiş. Sözlerinin arkasında durmuş, adam gibi adamdır.
Âşık Mahzuni Şerif usta’nın sayısız eserlerinden bazıları: Yuh Yuh, Dom dom kurşunu, Çeşmi Siyahım, Merdo, Dostum Dostum, Han Sarhoş Hancı Sarhoş, Yalan Dünya, Oy Bizim Eller, Sivas Dramı, Acı Doktor, Yedin Beni, Fadimem, Gül Yüzlüm, Ciğerparem, Mevlam Gül Diyerek, Ağlasam mı? Abur Cubur Adam, Katil Amerika, Bu mezarda bir garip var, Ekmek Kölesi ve Sarı Saçlım Mavi Gözlüm gibi birçok eseriyle tanınan Âşık Mahzuni’nin türkülerini, Zeki Müren dahil birçok sanatçı yorumladı. Ardından 453 plak, 58 kaset ve yayımlanmış 8 adet kitap,TRT tarafından çekilmiş 2 adet belgesel kaldı. Selam olsun, aydın, sanatçı, insan ve yiğide...