Arkadaşlarından İdil Eser'e: Bu da geçer yahu

Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden ‘can arkadaşları’, ‘eksantrik ve özel biri’ dedikleri Eser’den sanki kardeşlerinden bahsediyor gibiydiler.

CANAN COŞKUN

Büyükada’da stresle baş etme ve dijital güvenlik eğitiminden gözaltına alınarak tutuklanan hak savunucusu Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser, tutulduğu Silivri Cezaevi’nde birinci dereceden akrabası olmaması nedeniyle haftada 1 gün 1 saat avukatı haricinde kimseyle görüşemiyor. Aynı cezaevindeki diğer hak savunucuları Özlem Dalkıran ve Nalan Erkem’le aynı hücrede kalmasına da izin verilmiyor. Eser’in gazetelere “İdil, seni çok seviyoruz. Can arkadaşların” şeklinde ilan veren arkadaşlarından Supsun, Canan, Şeniz, Gamze, Özgül, Dilvin, Zeynep ve Nilgün, “Yeşilçam’daki artistlerin hayatından İngilizcedeki bir sözcüğün etimolojisine, antropolojiden kahve falı bakmaya kadar geniş bir yelpazesi olan” İdil Eser’i özlem ve kahkahaların eşlik ettiği bir sohbetle Cumhuriyet’e anlattı.

‘Dokunmayı sever’

Dilvin: İdil’i yatılı okulda ilk senesinde elini tutarak uyuduğunu hatırlıyorum. Çok sever insana dokumayı.

Supsun: Mesela eve gelir. Ben tek çocuğum bu yüzden sarmaş dolaş biri değilim. İdil gelir, kapıda “Sana bir sarılayım” der. Ben “İdil tamam” derim. “Ama neden” der bir daha sarılır.

Canan: İdil 16 yaşında babasını kaybetti, sonra da annesini. Bizim de aslında bu anlamda kader birliğimiz var onunla. Ben de 16 yaşımda babamı kaybettim. Babasının ölümünden sonra annesiyle hayatı birlikte başarmışlar. Aslında 2 insan birbirine sarılarak bir hayat mücadelesi veriyordu ben onları tanıdığımda. Annesi de onun için hep çok özel oldu. Ben de sarılmaya yatkın biri olmamama rağmen geldiğinde o sıkılacak benden. O kadar çok sarılma ihtiyacım var ki.

Canan: İdil’in bizlerden kimseyi göremiyor oluşu bence büyük bir talihsizlik. İdil dokunmayı sever. Uzaktan ne kadar ilgimizi, sevgimizi yollasak da elini tutabilmek ona gerçekten farklı bir dayanma gücü sağlayacak. En hızlı bir şekilde gerçekleşmesini umuyoruz. Belki yanındakine ve gardiyanlara da sarılıyordur. İletişime geçtiği hiçbir insan onu unutmayacaktır. Herkes gibi en büyük dileğim ona sarılabilmek.

‘Sözlük istedi, İngilizce öğretecek galiba’

Canan: İdil bizim için Google’dır aslında. Bir şey olduğunda İdil’i ararım. O 24 saat ulaşılabilir bir insandır istediği sürece. İngilizce sözlük istemiş. Sanırım yanında kalan kişiye İngilizce öğretecek. Ayrıca cezaevinin kütüphanesine çeşitli yayınevlerinden bağış ayarlanmasını istemiş.

Supsun: Evden bir şeyler istemiş onları almaya gittim. Bir liste yazmış, 50 tane kitap var listede ve adlarını bile duymadığım şeyler var. 7 bin tane kitabın olduğu bir kütüphanesi var.

'Kelepçeli gitmeyi reddediyor'

Dilvin: İdil’in bağırsakları ve rahmi ile ilgili kanser riskli tümör takibi var. Bununla ilgili avukatı Erdal Doğan da girişimde bulundu ama herhangi bir sonuç alamadı. Bunun için de dertleniyoruz. Supsun: Kolonunda da kalınlaşma var. Annesini böyle kaybetti. Dışarıya çıkarırken kelepçe takıyorlarmış. Henüz kelepçe ile hastaneye gitmeye hazır hissetmiyorum diyerek doktora gitmiyor.

‘Bu da geçer yahu’

Dilvin: İdil ile ilgili en önemli şeylerden biri asla ve asla hiçbir şeyle ilgili ayrımcılık yapmaması. İdil’e hiçbir şekilde bu Kürt, bu türbanlı, bu Alevi dedirtemezsiniz. Türbanlıların okula gidebilmeleri ve çalışabilmeleri için ciddi çalışmaları oldu. Kürtlerin ayrıştırılmamaları için çalışmaları ve fikirleri oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hapisliği söz konusu olduğu dönemde İdil’in çok ciddi çalışmaları ve yazıları oldu. Böyle bir insanın böyle olmaz bir sebepten haksızlığa uğraması bizi çok incitiyor. Onun çok sevdiği bir söz vardır: Bu da geçer yahu.

 

‘Baktığı kahve falı çıktı’

Şeniz:  O kadar çok yönlü bir insan ki İdil’in Yeşilçam’daki artistlerin hayatından İngilizcedeki bir sözcüğün etimolojisine, antropolojiden kahve falı bakmaya kadar öyle bir yelpazesi var ki onun için de etrafında her gruptan insan bulunur. 

Dilvin: Çok iyi fal bakar, mutlaka baktırmak da ister. Bu her gün olabilir, günde 2-3 kere de olabilir. Gözaltına alındığı gün sabah ona kahve fincanının fotoğraflarını yolladım. Cevap gelmedi. Tabii haberimiz yok. “Çok ayıp bu yaptığın İdil. Ben sana her gün bakıyorum” dedim. Yine cevap yok. Polisler bakıyordur şimdi falıma.

Gamze: 15 yıl önce bana fal bakıp “Bir yabancıyla birlikte olacaksın” dedi. Ben de “Saat 6’dan sonra işten sonra İngilizce konuşmak istemiyorum” diyordum. 15 sene geçti ve şu an yabancı biriyle birlikteyim. İdil’in baktığı falların hepsinin notu vardır. O da bunu biliyor. Bunu duyunca gülümseyeceğinden eminim.

Entelektüel olurlar

Canan: İdil’in harddisk koleksiyonu vardır. Onların içinde sayısını bilmediğimiz belgeseller, sözlü kitaplar, diziler, filmler var. Hatta evi aradıklarında torbalarca harddisk götürmüşler. Biz hepimiz çok eğlendik. Çünkü dedik ki bunları seyretmeye kalksalar yıllar sürer. Ama acayip entelektüel olur bunu seyredenler.

Cezaevine mesaj

Şeniz: Yılbaşında hazırlayacağın mezeleri bekliyoruz masanın başında. Çok öpüyoruz.

Nilgün: Çok özel bir insan. Herkes sever sevmez ama sevdikten sonra hayatınızdan çıkarması zor bir insandır. Bu olanların İdil’e olması dünyadaki en absürt şeylerden birisi. Çok seviyorum onu. Eksantrik kardeşim Sema da çok seviyor. Kedilerin bütün fotoğrafları bana emanet.

Zeynep: Füsun ile birlikte o makyaj dolabını topladık. Gelince senden kurs istiyoruz. Füsun’un ve benim hiç tanımadığımız malzemeler var orada. Lütfen gelince bizi aydınlat.

Gamze: Seni çok özledim. Eğitim haftandan önce sana kahveye gelecektim. Oraya gelemiyorum, bekliyorum çıkınca geleceğim. Evini toplarken çok fazla sayıda sivrisinek hapı bulduk. Bende bitmişti bir paket aldım, hakkını helal et.

Supsun: Bu arada mumlarına da sulandı ama vermedim. Arkadaşları ayrıca farklı nedenlerle o gün söyleşide olamayan Orly, Dilosh, Füsun, Çiğdem, Sakacı, Mana, Gülseli, Serra ve Ülker’in de özel selamlarını iletti.