Arınç'tan Kılıçdaroğlu'na gözdağı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Ergenekon davası kararlarına tepki gösteren Kılıçdaroğlu'na "Bu beğenmediğin mahkemelerin karşısına çıkmak durumunda kalabilirsin" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Bursa'da partisinin il başkanlığı tarafından Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen bayramlaşma törenine katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Arınç, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Ergenekon Davasındaki kararı gayrimeşru olarak değerlendirmesine yönelik eleştirilerde bulunarak, "Ne olur, Sayın Kılıçdaroğlu bak! Bu sözlerden vazgeç. Sonra keser döner sap döner. Öyle bir söz var. Bak sonra ne olur biliyor musun? Bu beğenmediğin mahkemelerin karşısına çıkmak durumunda kalabilirsin" dedi.Konuşmasına kendisini görüntüleyen gazetecilere seslenerek devam eden Arınç, "Hadi televizyonlar işaret koyun, sizin de ekmeğiniz çıksın buradan. Bu arkadaşlarımız da emekçi. Onları da düşüneceğiz. Akşama haber flaş flaş diye başlayınca herkesin Bursa'daki bayramlaşmadan haberi olsun, hiç olmazsa! Türkiye'nin haberi olsun" dedi.Daha sonra konuşmasında Silivri davasına değinen Arınç, dava bittikten sonra hükümet sözcüsü olarak açıklama yaptığını ve kendilerine düşen insani davranışı sergilediklerini söyledi.

"YARGIYI TOPTAN YOK SAYAMAZSINIZ"

Bunun bir yargı kararı olduğunu hatırlatan Arınç, "Bundan sonra temyiz vardır. Yargı safhatından geçer, kesinleşmiş karar olursa buna diyecek bir şeyimiz kalmaz. Ak Parti ve Başbakanımız hep bunu söyledi. Bakan arkadaşlarımızıda bunu söyledi. Bu önemli bir dava. Son 11 yılda böyle bir dava ve bunun benzeri davalar açıldı. Daha önce Türkiye, bu tür davalar görmedi, göremedi.Niçin o zamanlar görmedi de şimdi görüyor? Bunu herkesin anladığını zannediyorum. Çünkü Türkiye demokratikleşiyor. Çünkü Türkiye'de sivil-asker ilişkileri Batı normlarında çağdaş bir yere oturuyor. Çünkü Türkiye özgürleşiyor. Unutmayın 27 Mayıs darbesini yapanlar o zamanın Genelkurmay Başkanını rahmetli Rüştü Erdelhun'u yargıladılar ve müebbet hapse mahkum ettiler. Rütbelerini söktüler. Açlık içinde bıraktılar. Rüştü Erdelhun'un o zaman ki ordu içindeki lakabı 'Namazcı Rüştü'ydü. Büyük bir kabahati varmış demek ki! İhtilal, darbe yapılmasına karşı çıktı. Erdelhun'lar yargılandı, daha sonra 3-5 sene evvel Deniz Kuvvetleri Komutanı yargılandı. yolsuzulkutan vesaireden dolayı. Onun'da rütbeleri söküldü. Arada bunun örnekleri var. Bizim dönemimizde de gizli-açık tehditler, cuntacılık olaylarının olduğunu savcıların iddianamesinden ve yargılamalardan anladık.

'Efendim içlerinde Genelkurmay Başkanı var.' Doğurudur. 'Muazzaflar var, emekliler var.' Doğrudur. 'Niye bu kadar ağır cezalar aldılar?' şunu düşüneceğiz. Kararı biz vermedik, sizler de vermediniz. Kim verdi? Yargı verdi. Peki bu hakimler uzaydan mı indi? Türkiye'yi bilmiyorlar mı? Ortada hiç iddianame yok mu, hiç delil yok mu? Oturupta kendileri böyle bir hayali karar mı yazdılar? Hayır? Bunların hepsi kıdemli hakim. Bunların hepsinin önünde bir iddianame var, delil var ve onlara göre bir karar verdiler. 'Yanlış bu karar' diyebilirsiniz. Size katılırım. Bu yanlışlığı düzeltecek mekanizmalar var. 'Çok fazla oldu. Aslında bu deliller yeterli değildir' Bunların hepsi temyizde, daha sonra bireysel Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda değerlendirilebilecek şeyler ama yargıyı toptan yok sayamazsınız" diye konuştu.

"BUNLAR HADDİNİ AŞAN SÖZLERDİR"

Kılıçdaroğlu'nun karar ile ilgili 'Bu yargı, meşru değildir' dediğini ifade eden Arınç, şunları söyledi:"'Bu yargı zulümdür' diyor. 'Bunların hepsi tutsaktır' diyor. 'Silivri zindanları' diyor. Bu çok fazla bir şey. Yerinde laflar değil. Bir siyasetçiye yakışmaz. Bunlar yanlış. neden yanlış. Çünkü Türkiye'de üç tane erk var. Yasama, yürütme, yargı. Yasama meclis, yargı bağımsız mahkemeler, yürütme de hükümet. Yargı da Anayasa'da 6 veya 7'nci maddesinde, bağımsız mahkemeler tarafından temsil ediliyorsa, o mahkeme de buysa, sen nasıl yok sayarsın? Nasıl gayrimeşru, gayri hukuki dersin? Nasıl bir zulüm veya zindan gözüyle bakabilirsin? Bunlar haddini aşan sözlerdir. İki şekilde yanlıştır. Bir, bu yargıyı sizin işinize geldiği zamanlarda yere göğe sığdıramazdınız. Ey Cumhuriyet Halk Partisi! 27 Mayıs darbesini yapanlar, Yassıada'da adına da Yüksek Adalet Divanı denen bir ucubeyi kurup, devrin başbakanını bakanlarını idama mahkum ettiği zaman, siz o hep yüksek yargıyla iftihar ettiniz. 27 Mayıs'ı bir darbe bir devrim olarak gördünüz, mahkemeye de Yüksek Adalet Divanı dediniz. Hepiniz onları alkışladınız, hepiniz onları kucakladınız. Bundan önceki Anayasa Mahkemesini kastediyorum, yani 12 Eylül 2010'dan sonraki yeni Anayasa Mahkemesi'ni değil, her parti kapattığında alkışladınız. Ak Parti hakkında 360'a yakın milletvekili varken, kapatma davası açıldığında hepiniz 'Yargıya söz söyletmeyiz. Yargı bu ülkede bağımsızdır' demiştiniz. Daha önce Refah ve Fazilet partisi kapatılırken, zil takıp oynamıştınız. 'Yaşasın Anayasa Mahkemesi. Türkiye'de iyi ki bu mahkeme var da bu partileri kapatıyor' diye el etek öpmüş, zil takıp oynamıştınız. Unutmayın Recep Tayyip Erdoğan Siirt'te herkesin bildiği bir şiiri okuduğu zaman 12 ay hapse mahkum edildiğinde siz, yine çok sevinmiştiniz. 'Ne yapalım, yargı böyle karar verdi' diye sinsi sinsi gülüyordunuz. Sizin bahsettiğiniz o yargı o başbakanın 4,5 ay cezaevinde kalmasına yol açtı.

Unutmayın, 367 rezaleti için Anayasa Mahkemesi'ne siz gittiniz. O zaman Deniz Baykal vardı ve şunu söyledi. 'Bu mahkeme, bu kararı iptal etmezse, Türkiye'de büyük olaylar yaşanabilir' Anayasa Mahkemesi'ni etki altına almıştınız. 27 Nisan'ı alkışlayan insanlar, Anayasa Mahkemesi ne yapıyorsa, giyotin böyle işlediği zaman alkış tutuyordunuz. Unutmayın, Türkiye'de herşey oldu. 11 madalya alan bir binbaşı, son madalyasını aldıktan üç gün sonra ordudan atılıyordu, eşinin başı örtülü olduğu için. Bütün bu zulümleri 12 Eylül'de yüzde 58'le siz ortadan kaldırdınız. 11 madalyasıyla eşinin başının örtüsünden dolayı ordudan atılan bugün kurmay albay rütbesiyle hamdolsun emekli oldu. Ne zulümler gördük biz. Rahmetli Erbakan Hocam Bingöl'deki bir konuşmasından dolayı mahkum edildi. Yaşı 77 o tarihte. Cezaevine girecek, Yargıtay cezasını onayladı. Acıdık, üzüldük. Başbakanlık yapmış bir insan. Hepimiz üzüldük, cezaevine girecek diye. O zaman 77 yaşında Sayın Erbakan cezaevine girsin diye bekleyen insanlar vardı, bu ülkede"

"GÜN GELİR MİLLETVEKİLLİĞİ BİTER. BUYUR MAHKEMEYE GEL. ANANIN ADI, BABANIN ADI DİYE SORMAYA BAŞLARLAR"

Silivri'deki 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne 'Efendim bu yargılama adil değil. Siz zalimsiniz. Bu insanları zindana tıktınız' dendiğini belirten Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu sözleri söyleyenlerin edepli olmaları gerektiğini kaydetti. Beğenilse de beğenilmese de bu mahkemelerin olacağını vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:"Bu hakimler, bu savcılar olacak. İyi karar verir, yanlış karar verir. Doğru karar verir, eksik olur yanlış olur. Bunların hepsini çek-balans sistemi içerisinde kontrol mekanizmaları var. Yargıtay var. Onun üstünde belki özel kanun yolları olabilir. En sonunda bireysel anayasa mahkemesi başvurusu olabilir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olabilir, hepsi var. Bunlar varken, 'ben bu mahkemeleri gayrimeşru tanıyorum' demek, biraz haddini bilmemezlik olur. Ne olur, Sayın Kılıçdaroğlu bak!Bu sözlerden vazgeç. Sonra keser döner sap döner. Öyle bir söz var. Bak sonra ne olur biliyor musun? Bu beğenmediğin mahkemelerin karşısına çıkmak durumunda kalabilirsin. Allah Allah! Bu adam ne demek istiyor? Hiçbir şey. İki kere iki, dört. Milletvekilleri hakkında dokunulmazlık dosyaları varsa, mesela benimle ilgili fezleke varsa, benim bir tane var. Eminey Ayna'ya bir şey söylemişim de hakaretten dokunulmazlığımın kaldırılmasını istiyorlar. Başımın üstüne. Bugün o sözü 50 defa daha söylerim. Şehitlerimizin kanlarının hatırı için. Biz milletvekili olduğumuz sürece, zaman aşımı da işlemez. Gün gelir milletvekilliği biter. Buyur mahkemeye gel. Ananın adı, babanın adı diye sormaya başlarlar. 'E bu koskoca Kılıçdaroğlu canım, Bu da mahkemeye çıkmaz herhalde. Milletvekilliği niye sona ersin bu adamın?' diye düşünebilirsiniz. bu işin bir sonu var. Senin için de var. Benim için de var. Bir gün milletvekilliğin sona ererse, sana mahkemeden celp gelir. 'Canım ben koskoca Kemal Kılıçdaroğlu'yum'. diyebilir.

'Gel bakalım Ağar' dediler

Bak arkadaş, ben sana 40 tane ihtimalden üç tanesini söyleyeyim. Aklıma geldiği için. Bak sen bir gün bıkabilirsin. 'Bu parti de hayat yok' diyebilirsin. 'Ne uzuyor, ne kısalıyor kardeşim. Ben eski CHP'yi, yeni CHP'ye çevirmek istedim. Canımı çıkardılar. İstemiyorum be' diye isyan ettin ve siyaseti bırakmaya karar verdin. 'E gel bakalım' diyecekler. 7-8 tane dosyan var. Veya hiç ummadığın bir zamanda ki artık umduğunu zannediyorum, bir başkası gelecek genel başkanlığı elinden alacak, senin. Sana o kadar kızgın birisi olacak ki bu dönemin sonunda seni milletvekili adayı yapmayacak. Ne yapacağız o zaman? 'Gel bakalım. Ananın adı, babanın adı, doğum yeri, doğum tarihi'. Üçüncüsü Mehmet Ağar'ın başına gelmişti. Yüzde 9,5'la baraj altında kalınca 'Gel bakalım Ağar' dediler. 'CHP mutlaka bunun üzerinde kalır. Baraj ne demek' deme kardeşim. Sen 1999'da baraj altındaydın. Onlar önceki seçimlerde de baraj altındaydın. Ben 1995 yılında parlamentoya girdim. Sen yüzde 10.3'le barajı aşmıştın. O 0.3'ün ne olduğunu Allah biliyor ama her türlü ihtimali kafana topla ve 'bu adam bizi uyarmıştı' dersin. Geriye kalan 37 tanesini söylemeyeyim sana. Üç tane ihtimali düşün. Ayağını sağlam yere bas. Bu yargı gayrimeşru deme. Aklın varsa deme. Sonra aman yargı, canım yargı dersin valla kar etmez"