Arınç'tan Deniz Feneri savunması

Eski TBMM Başkanı, AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Almanya'daki Deniz Feneri Derneği davasının iddianamesinde ve yargılama sürecinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı suçlayabilecek bir şey olduğuna inanmadığını belirterek, ''İki serserinin böyle bir laf etmesi, Türkiye'de Başbakan'ı suçlamaya yetecek bir delil mi?'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Eski TBMM Başkanı, AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Meclis Başkanlığı döneminde, Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği'ne Üstün Hizmet Ödülü verilmesi ve Meclisin eski mutfak malzemelerinin, bu derneğe gönderilmesine ilişkin TBMM'de basın toplantısı düzenledi.

Kendisine atfen ''Almanya'daki Deniz Feneri Derneği yöneticileri eğer yoldan çıktılarsa, Allah belalarını versin'' şeklinde çıkan haberin yanlış olduğunu söyleyen Arınç, bela okumanın kendilerine yakışmayacağını söyledi. Arınç, ''Bazen ağızlardan kaçar ama herhalde en doğrusu, (Allah cezalarını versin) demektir'' dedi.

Bir gazetecinin, ''Böyle iddialar karşısında Allah'a mı havale etmek gerekir yoksa adli makamların harekete geçmesini mi beklemek gerekir?'' sorusuna Arınç, ''Allah cezasını, belasını versin, halkın ağzından sık sık çıkan sözlerdir, çok fazla kullanılmaması lazım. Bir kısım insanlar kendilerini savunurken, işi Allah'a havale ederler, bu yeterli ve doğru değildir. Cezalarını versin derken, maddi cezalardan da bahsettim. Her suç, iddia araştırılmalı, yasalara aykırı işlem yapanlar, cezalarını görmelidir, bu ceza hukuku anlamındadır. Sadece beddua, temenni etmekle bu işler geçiştirilmemelidir'' karşılığını verdi.Arınç, ''Başbakan'ın, adeta bu haberleri yazanların Allah cezasını versin şeklinde bir tutumu var. Başbakan'ın bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' diyen bir gazeteciye, ''Şunun veya bunun davranışlarını yorumlayacak, hüküm verecek durumda değilim, yaparsam nezaketsizlik olur'' yanıtını verdi.

Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği'ne, özellikle Ankara'daki şubesine, geçmişten bu yana yaptıkları hizmetlerden dolayı bir sevgisi olduğunu dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Buradaki arkadaşları tanıyorum, faaliyetlerine şahidim. Ama bu bireysel sevgi veya ilgi, kurumsal olarak yaptığımız işlerde bizi yanlışlığa sevk etmemelidir. Meclis Başkanlığı dönemimdeki tüm işlerin hesabını verecek durumdayım. TBMM'de kullanım dışı kalan malzemelerin, kimlere, nasıl verileceği konusunda Maliye Bakanlığı açısından bazı yönetmelik hükümleri ve TBMM Başkanlık Divanı kararlarımız var."

 

İşbirliği yapmadım

Bülent Arınç, 2007'de 14 milletvekilinin önerisiyle, Deniz Feneri Derneği'ne Üstün Hizmet Ödülü verdiklerini söyleyerek, ''11'e yakın yardım vakfıyla birlikte bu derneğe de ödül verildi. Almanya'daki Deniz Feneri Derneğinin kurucularını, yaptığı çalışmaları bilmem... Bu insanlarla hiçbir irtibatım, karşılaşmam olmadı, hiçbir işbirliği yapmadım. Türkiye'deki Deniz Feneri de Almanya'daki kuruluşla sadece isim benzerliği olduğunu söylüyor'' diye konuştu.
 

Merkel - Erdoğan benzetmesi

Arınç, bir gazetecinin, ''Davada, AK Parti'ye yakınlığı olan kişilerin söz konusu olmasına rağmen, AKP'nin asıl üzerine gidilmesi gerekenleri değil, basın ve muhalefeti suçladığını'' ifade etmesi üzerine, medyanın dava konusundaki bazı tutumlarının eleştirilebilineceğini bildirdi.

Yargı süreci sonuçlanmadan, insanları peşinen suçlu kabul etmenin doğru olmadığını ifade eden Arınç, manşetlerde, Erdoğan veya AKP'nin suçlanmasının, siyasal amacının olabileceğini savundu. Arınç, bir gazetenin, elde ettiği bilgi kırıntısını teyit etmeden, manşete çekmemesi gerektiğini vurgulayarak, ''Suç ortağı gibi gösterilen kişinin, Türkiye'nin Başbakanı olması fevkalade üzücü bir olaydır'' dedi.

Almanya'daki yargılama sürecinin devam ettiğini belirten  Arınç, bununla ilgili Türkiye'de bir tahkikat yapılması gerektiğini vurguladı. Arınç, şunları kaydetti:
''Başbakan ile ilgili olarak, söylenen şey, oradaki bir kişinin 'al şu parayı filana ver, filan da filana götürsün...' 3 kişi var, 3. kişi Başbakan ama ne buraya gelen, ne para verdiğini söyleyen, ne paranın verildiğine dair belge var. Çok çirkin bir şey. Ceza davasının temel ilkesinde, birinin 'ben bu suçu işledim' demesi yeterli değil. Bir adam 'ben şunu öldürdüm' dese, yeterli değildir, maddi delil aranır. Türkiye'de bir Alman üzerinde 10 kilogram eroinle yakalansa, 'Bana bunu Angela Merkel verdi, Türkiye'ye vermemi söyledi' dese, ne düşünürsünüz. Siz, Merkel'i, böyle bir suçun faili olarak kabul edebilir misiniz? Türkiye'de 100 YTL'ye hayatını pazarlayanlar var, bunun eline 10 bin verseniz, 'Toplumun en itibarlı saydığı kişiyle her gün bir arada oluyorum' dese, ne düşünürsünüz? Herkes bir şey söyleyebilir. Geçmişte bu oldu, bir milletvekili yurt dışında yakalandı, eroini geçmişte, Türkiye'de başbakanlık yapan bir kişiden aldığını söyledi, yargılama sonucunda iftira olduğu ortaya çıktı.''

Başbakan nasıl suçlanabilir?

Almanya'da iki kişinin, kendi aralarında böyle bir şeyi konuşmuş olsa bile bunun Erdoğan ile ilgisinin ne olabileceğini söyleyen  Arınç, şöyle devam etti:
''Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı nasıl suçlanabilir, aleyhinde nasıl bir delil olarak gösterebilirsiniz? Bu vicdansızlık, hukuksuzluk değil mi? Başbakan'ı sevmeyebilir, görüşlerine muhalif olabilirsiniz ama iki serseri böyle bir laf etti diye, Türkiye'de Başbakanı suçlamaya yetecek bir delil olması mümkün mü? Vicdanlı olalım. Ceza hukuku, kendi prensipleri içinde bile böyle bir şeyi kabul etmez. Bu davanın iddianamesinde ve yargılama sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ını suçlayabilecek bir şey olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Bu irtibat kurulacaksa da savcılar, yargı yapacaktır.''
 

RTÜK Başkanı Zahid Akman ile ilgili bir soru üzerine Arınç, Akman'ın elindeki mahkeme kararlarına itibar edilmesi gerektiğini belirtti.

Cumhurbaşkanlığı da  Çankaya Köşkü’ndeki ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde, Dışişleri Konutu’ndaki tadilatlar sırasında çok sayıda eşyanın Deniz Feneri Derneği’ne bağışlandığı iddialarını yalanladı.