Arif Sağ: Halk türküleri direnişin simgeleri
Yeni; Arif Sağ'ın sazı, Sabahat Akkiraz'ın sesiyle can bulan “Turap”, toprak demek. O yüzden yaşamdan ölüme her şey var bu albümde.
Ali Deniz Uslu / CumhuriyetArif Sağ'ın sazı, Sabahat Akkiraz'ın sesiyle can bulan “Turap”, toprak demek. “Turap Soma'da maden işçisinin emeği ve mezarı” deniyor albümde de. Arif Sağ “kritik meseleleri sloganlaştırıyoruz. Böyle olunca içi boşalıyor, çabuk tükeniyor. Dolayısıyla derdimiz de eriyip gidiyor. Biz ise not düştük slogan atmadık! Bir hatırlatmada bulunduk geleceğe. Bu albüm yıllar sonra da olacak, Soma'da yıllar sonra hatırlanacak” diyor.
Arif Sağ'ın sazı, Sabahat Akkiraz'ın sesi 18 yıl aradan sonra “Turap” albümünde buluştu. Bu özel yoldaşlık dinleyiciyi umut dolu bir müzik serüvenine çıkarıyor.
Turap, her dinleyende ve her dinleyişte yeniden keşfedilecek bir albüm. On iki eserden oluşan albüm, gelenekselden, geleceğe Anadolu müziğinin kalbinde atıyor. Arif Sağ’ın sazını, Sabahat Akkiraz’ın sesi ile duymak ise tarif edilemez.
-Arif Sağ ve Sabahat Akkiraz 18 yıl aradan sonra yeniden buluştu. “1996 Yiğit İnsanların Türküsü”nden sonra şimdi de “Turap”la bir araya geldiniz. Nasıl bir yoldaşlık sizinkisi?
Sabahat Akkiraz; Bu 18 yılda elbette konserler oluyordu, biraraya geliyorduk ama bunun anlamı başka, bize özel. Hayatın ve meşkalelerimizin zoruyla başka yerlere savrulsak da hiç kopmadık. Turap ise özlem dolu bir yoldaşlık oldu, istediğimiz lezzeti yakaladık. Eserlerimizi özenle seçtik. Hocam beni hoş bir yolculuğa hazırladı. Sonra da birlikte o yolculuğa çıktık. Beni epey de zorladı, hırpaladı bu yolculukta... Epey azar işittim tabii! Tüm bunlar bize heyecan verdi. Albümde Sivas'tan okuduğumuz uzun hava ise benzersiz bir serüven, sinema filmi gibiydi.
Arif Sağ; Sabahat özel bir ses, tonu ayrı, ruhu ayrı. Gırtlak yapısı için seçtiğimiz parçalar da bu anlamda çok özeldi. Ne parça sanatçının ne de sanatçı parçanın önüne geçmeliydi. O yüzden Sabahat'ın içinde yoğuracağı, içine sindireceği eserler üzerinde yoğunlaştık. Dengeyi tutturmamız gerekliydi. Parçalarla bütünleşip tek bir duyguyu yakalamak istedik.
- Albüm ismi “Turap” yani toprak...
A.S: Evet, turap toprak demek. Ayağına toprak olurum demek, geldiğimiz yer gideceğimiz yer demek turap. Engin, dünya, hayat ve ölüm demek. Toprakta buluşur herkes, hepimizin ortak paydası toprak.
-Albümün girişinde bir de hatırlatma var; “Turap Soma'da maden işçisinin emeği ve mezarı”
A.S: Hayat çok hızlı akıyor ve kötü alışkanlığımız da kritik meseleleri sloganlaştırıyor oluşumuz. Böyle olunca içi boşalıyor, çabuk tükeniyor. Dolayısıyla derdimiz de eriyip gidiyor. Biz ise not düştük slogan atmadık! Bir hatırlatma kurduk gelecekle. Bu albüm yıllar sonra da olacak, Soma'da yıllar sonra hatırlanacak... Bu albüm Soma'yı unutturmuyor. Zaten kimse ertesi gün unutacağımı sözler etmemeli.
S.A: İnsanlara özel bu unutma hali, belki de acıyı yaşanır kılıyor. Ama yeni dünyada zaten her şey başka işliyor. Biz katliamları unutmuyoruz.
A.S:Madımak, Çorum, Maraş, Kerbela unutulmuyor. Unutulmaması için de doğru anlamak gerekli. Soma'nın tehlikesi siyasi arenanın ortasına düşmesi. Çok insani ve vicdanı bir durum bu, o yüzden toplum vicdanında muhafaza etmek gerekir Soma'yı.
S.A: Soma'da çok acı gördüm, “bu kadar sorumsuzluk olur mu?” diye sordum kendime. Yanıt bulamadım! Ne televizyona ne gazetelere bakasım var, neredeyse orada hayatını kaybedenler suçlu bulunacaklar. Neresinden tutsak elimizde kalıyor bu dava...
-Politikanın yok belli ki ama müziğin vicdanı hep var. Bu albüm de o anlamda özel, yeniden biraraya gelmeniz de bana yıkılmaz bir cephe gibi geliyor.
A.S: Kendinden olanı korumak lazım, böyle başlar mücadele. “Turap” halk müziği açısından bir inatlaşma albümü. Yozlaşmanın önüne geçmek için bir savaş.
Şimdi yapılanlara halk müziği demeye bin şahit lazım! Revanlar, ağlamalar, salya sümük müzik yerlerde sürünüyor. Halk müziği ağlayan bir müzik değildir, direnişi barındırır. Evet, ağıt söylerken halay çekersin! Ağlarsın ama kabullenmezsin, cesaretlisin, kabullenmiyorsun... Maalesef teslimiyet var artık halk türkülerinde! Biz ağlamaz mıyız, ağlarız, belki de her gece ama hayatımızı ağlamak üzerine kurmayız. Direnişimiz, dik duruşumuz nerede o zaman?
- Halk müziği ile arabesk arasındaki sınırların flulaşması mı bunun nedeni?
A.S:Arabesk müziği getirdiler halk müziğinin ortasına koydular. Halk müziğinin en önemli özelliği önce bireyin sonra da toplumun onu okumasıdır. Kişi okur, toplum cevap verir. Sonra birlikte devam ederler. Çıkışlar inişler ile gönül ritmi yakalanır. Bir halk türküsünü binlerce insan aynı ağızdan söyleyebilir ama arabeski söyleyemez. Yürek ritmi düşer, algı farklılaşır. Peki, o zaman biz nerede buluşacağız? Halk müziğine ihanet var, şaşırmamalı tabii. Çünkü toplumsal direnişe, itiraza taş koymak en önemli politika haline geldi. Bakın fikir üreten, eleştiren, doğruyu arayan herkes devleti bölüyor ya da yıkıyor gibi algılanıyor. Düşünürseniz, üretirseniz eleştirirseniz hesap verirsiniz! İnsan üretmemeli, emirleri yerine getiren bir mahlukat olmalı diye düşünüyorlar. Eğitilmiş insanlardan korkmalarının nedeni bu. Gençlerden zaten ödleri kopuyor. Bozulmamış halk müziği işte bu yüzden önemli, çünkü mayasında direniş var. Hepsinde ihanet görmüş toplum duyguları yatıyor. Elimizde bir tek türküler kaldı, onu da yozlaştırıp yok etmek istiyorlar. Benim de mücadelem bu.
S.A: Halk müziği bir düşüncenin ürünü, planlı programlı değil. Gönülde, ruhta ne varsa onun dışa vurumu, paylaşımı. Hesap, kitap işi değil... Biz böyle bildik, böyle yürüyoruz.
A.S: Halk müziği masada, stüdyoda yazılmaz, muhabbette yazılır. “Turap” halk müziğinin tekrar yola girmesi için yapıldı. Halk müziği popülerliğin içinde sırıtır, sahiciliğini kaybeder. Zaten kendi içinde yüzyıllardır bitmeyen ve çoğalan bir yapısı var, onun popülerliği ayrı ve ulaşılmaz.