Antiaging mucize değil
Uzmanlar, antiagingin, yüzde derin çizgiler oluştuktan sonra peşine düşülen pahalı kozmesötikler, aşırısının yapacağı zararlar düşünülmeden içilen bitkisel çaylar, acımasız diyet uygulamaları ya da ağır egzersizlerle ileri yaşlarda bir çırpıda başarılabilecek ve devamı kendiliğinden gelecek bir mucize olamayacağı söylüyor.
cumhuriyet.com.trAntiaging alanındaki yeni gelişme ve bilimsel araştırmaların Kasım ayında Antalya'da düzenlenen I. Antiaging ve Estetik Tıp Kongresi'nde ele alındı.
Antiaging ve Estetik Tıp Derneği Başkanı Prof. Dr. Çimen Karasu yürütülen kongrenin ana teması olan ''Sağlıklı Yaşam ve Sağlıklı Yaşlanma''nın son yıllarda büyük önem kazandığını ifade etti. Karasu, sağlıklı yaşlanma olarak algılanması gereken ''antiaging'' kavramının halk arasında genellikle yanlış algılandığını söyledi.
Karasu, ''Ne yazık ki 'antiaging' adı altında, abartılı yaklaşımlar, bilimsel verilerle tam olarak kanıtlanmamış bazı uygulamalar, hatta bazen şarlatanlıklar, daha genç görünme ve gençleşme adına halkı kontrolsüzce yanlışa yönlendiriyor'' dedi.
Antiaging ve Estetik Tıp Derneği Başkanı Prof. Dr. Karasu, şöyle devam etti:
''Antiaging denince hala birçoğumuzun zihninde sadece kırışıklıkların giderilmesi, yüz gerdirme, selüloitlerden kurtulma, botoks gibi dermatolojik uygulamalar, masaj-spa, vitamin tüketme zorunluluğu, zayıflama programları canlanıyor. Antiagingin, yüzde derin çizgiler oluştuktan sonra peşine düşülen pahalı kozmesötikler (ilaç karakteristiklerine sahip olan, fakat bunun için gereken kriterlerin hepsini taşımayan, kozmetik ürünlere benzemekle beraber kozmetik tanımına da tam olarak uymayan ürünler), aşırısının yapacağı zararlar düşünülmeden içilen bitkisel çaylar, acımasız diyet uygulamaları ya da ağır egzersizlerle ileri yaşlarda bir çırpıda başarılabilecek ve bundan sonra devamı kendiliğinden geliverecek bir mucize olamayacağı yeterince bilinmiyor.''
Kongrede, bilimsel olarak kanıtlananlar dışında, güvenilir olmayan antiaging uygulamalarının sakıncalarının da ortaya konduğunu ve önerilerde bulunulduğunu anlatan Karasu, şunlara dikkati çekti:
''Antiaging, 'sağlıklı yaşam biçimi' olarak algılanmalı ve sağlıklı yaşlanma modeli doğumdan itibaren benimsenmelidir. Sağlıklı yaşlanmayı olanaklı kılacak doğal tedbirler, aslında kişinin genetik yapısına da uygun bir biçimde, metabolizmayı zorlamayacak dengeli beslenme alışkanlıkları geliştirmekle başlar. Beslenmede, temel besinlerin yanı sıra, fonksiyonel gıdalar ve gıda bütünleyiciler mümkün olduğunca doğal kaynaklardan temin edilmelidir. Özellikle son yıllarda Batılı ülkelerde günlük ihtiyaçların vazgeçilmezleri arasında yer alan vitaminler, vitaminler dışındaki antioksidanlar, eser elementler, esansiyel yağ asitleri ve diğer yardımcı faktörler, aslında 'popterapi' olarak değerlendirilmemelidir.''
Bunların sağlıklı yaşamın ''olmazsa olmaz'' parçacıkları olmakla birlikte, olabildiğince bitkisel ve hayvansal gıdalar kapsamında temin edilmesi gereğine işaret eden Karasu, ancak, bunların gerektiği hallerde ilaç formunda alınabileceklerini de bildirdi.
Vitaminler, vitaminler dışındaki antioksidanlar, eser elementler, esansiyel yağ asitleri ve diğer yardımcı faktörleri içeren preparatların, zorunlu hallerde oldukça küçük dozlarda, periyodik ve kombine olarak alınması gerektiğinin altını çizen Karasu, ''Eğer bunların eksikliği ciddi boyutlarda ve hastalık oluşturacak düzeydeyse, zaten ilaç kapsamındaki tabletler şeklinde ciddi hekim kontrolünde önerilir'' diye konuştu.