Anne yazılır...
Haydar Ergülen
cumhuriyet.com.trSIZLAYAN BİR YÜREK...
Metin’den önceydi, Hasan Ocak kimsesizler mezarlığında bulunmuştu. “Balım oğul, balım kız”lar “kayıp oğul, kayıp kız”lar oluyordu. Dilin kıyamadığı, elin kıyamadığı, sözün, gözün kıyamadığı, “her biri vazgeçilmez cihan parçası” olan evlatlara zorbalar kıyıyordu. Anne yazılıyor, direniş diye okunuyordu. Türkçenin şiir annesi Gülten Akın, 12 Eylül karanlığında mahpus oğlunun peşinde şehir şehir geziyor, o hapishaneden bu hapishaneye dolaşıyor, bir yandan da bu günlerin tanıklığını şiire yazıyordu: “öyle bakıyorsun/içinde dolaştırdıkları o karışık ayna/senin çıplak gözlerine/ne kadar ne kadar yabancı”. Anneler toplanıyor Cumartesi oluyordu. İstanbul’un ortasında sızlayan bir yürek olarak Galatasaray Meydanı’nda oturuyorlardı: “Benim annem Cumartesi”. Onlar kayıp anneleriydi. Oğul acısıyla dağlanmış yürekleriyle şehit anneleri de vardı. Aslında hepsi “Eylül anneleri”ydi. 12 Eylül rejiminin 40 yılda, adım adım yarattığı, yol açtığı karanlığın, faşizmin, gericiliğin ‘Yeni Türkiye’si kaybediyordu, alıyordu çocuklarını ellerinden.
Hiçbiri unutulmaz
Sonra Gezi geldi. Gezi günlerinde genç ruhlar kendilerini ırmağa, çiçeklere, bulutlara sunar gibi ölüme gittiler. Tam 7 genç, adları Ahmet, Mehmet, Abdullah, Muhammed, Ethem, Ali İsmail olan 7 fidan, sanki bir “Bahar Ayini”ndeymiş gibi göğe yükseldiler. Hasan’ın annesinin, Metin’in annesinin yanına, Mehmet’in, Ethem’in, Ali İsmail’in anneleri de gelip durdular. Yalnızca evlatlarının değil, tüm kayıpların, katledilenlerin annesi oldular, acıdan bir ulu “anne dağı” oldular. Güzel çocuklar, güzel ruhlar. Ali İsmail, o toz konduramadığım şehrimde, Eskişehir’de katillerin ellerinden kurtulamadı. Kaşları kuştan Berkin Elvan avcıların hedefi oldu. Hiçbiri unutulmadı, unutulmaz. Anneler unutmaz çünkü, unutturmaz: “suya düşmüş arıyı gözleyen/bu dünya düşündürmez mi/ kimin hayatı kimin umurunda/oysa sarmalandın, paylaşıldın/ortasında sen gibi bir kalabalığın”. Benim Gül annem de 3 haziran önce kardeşlerin en karagözlü, güzel yüzlü, ince sözlüsünü, Halil oğlunu yitirdi: “Genc idin, tez idin, sıra bilmezdin”lerden. Sonra anneler günü geldi. Kızlarını, oğullarını yitirmiş tüm anneler için o ilahiye sarıldık: “Anneler olmasa kim kimi severdi/saklı tuttun o insanı insana bağlayan güvenci/ yollar boyu, eskitilmiş alanlarda/solgun bir bedeni gezdirmedin Metin’in annesi”. Anne yazılır, evlat diye okunur. Anne
PAZAR DERGİ