Ankara Katliamı davası... Müşteki Uzatmaz: Cumhurbaşkanı'ndan şikayetçiyim
10 Ekim Ankara Katliamı davasının bugünkü duruşmasında müştekilerin ifadelerinin alınmasına devam edildi. Müşteki Hasan Akdemir ifadesinde "Biz bu iktidarın bizlere karşı olan tavrını çok iyi biliyoruz. Ankara'dan Antep'e tüm kamu görevlilerinden şikayetçiyim. Başbakan ve Cumhurbaşkanı'ndan da şikayetçiyim" dedi.
cumhuriyet.com.trAnkara Katliamı davasına bugün saat 14.00'da devam edildi. Dün duruşma sonunda yaşanan gerilim nedeniyle hakim bugün duruşmanın sanıksız yapılmasına karar vermişti. Müşteki avukatlarının itirazı üzerine uzun süre tartışma yaşanmış, son olarak 'güvenlik' konusunun görüşülebilmesi için kararın bugüne bırakılmasında ortaklaşılmıştı. Sabah saatlerinde hakim, müşteki avukatlarına bilgi vererek; mahkeme heyetinin 11. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda konumlanarak duruşmanın sürdürülmesine, duruşma için 10 ve 11. Ağır Ceza Mahkemeleri'nin duruşma salonları arasındaki paravanın kaldırılarak 2 salonun birlikte kullanılmasına; duruşmaya sanıkların getirilmesine ve duruşma sırasında çevik kuvvet polislerinin görevlendirilmesine karar verildiğini bildirdi.
Davasının bugünkü duruşması kimlik tespitleri yapılmayan müştekilerin kimlik tespitiyle başladı. Ardından ifadelerin alınmasına başlandı.
Müştekilerin ifadeleri şöyle:
Müşteki Ogün Uzatmaz:
Başından beri kurgulanmış olan bu katliamdan Ankara Valisi, Emniyet mensupları ve MİT görevlilerinden şikayetçiyim.
"BAŞBAKAN VE CUMHURBAŞKANI'NDAN ŞİKAYETÇİYİM"
Müşteki Hasan Akdemir:
2002'de iktidar olan AKP ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, toros tehdidinde bulunmuştu. 7 Haziran öncesi Diyarbakır'da kaybettiklerimiz bir işaretti. AKP iktidara gelmezse devam eder dediler. 7 Haziran sonrası Suruç'ta gençlerimizi yitirdi. Hemen ardından 10 Ekim'de bu memleketin aydınlık yüzleri olan sendika ve meslek odaları barış mitingi için çağrı yaptı. Bunun için illerimizde çağrılar yaptık. Malatya'daki küçük bir açıklamaya onlarca sivil polis geliyor. 10 Ekim öncesi hareket ettik. Eskiden Malatya çıkışında her seferinde kontrol edilirken; GBT'ye tabi tutulurken; 9 Ekim'de hiç bir polisin olmadığını gördük. Malatya'dan Ankara'ya kadar müdahale olmadı. Bizler de rahat bir yolculuk sürdürdüğümüzü düşündük. Meğer bizim ölüm yolculuğumuzmuş. İndikten sonra alana girerken de önlem yoktu. Kendi kortejimize giderkenbomba patladı. Ardından 2. bomba patladı.
Malatya'dan genç arkadaşlarımızı kaybettik. Ben yere yığıldım, ayaklarım parçalanmıştı. Ambulans sesleri geliyordu. Daha sonra gaz bombası atıldı. Kaybettiklerimiz bize siper oldu. Gaz bombasını ve üzerimize gelen polisleri gördük. Sağlık emekçileri bize yardım etmek için polislere yalvardı. Orada 15 dakika gelen olmadı. Pankartla dışarı çıkarıp hastaneye götürdüler.
15 Temmuz gazilerine gösterilen ilgi ve alaka bize gösterilmedi. Sanki eylem yaptığımız için suçluymuşuz gibi davranıyorlardı. Bazı sağlıkçılar bize kinle bakıyordu. 15 Temmuz'da ölenler için söylenenler bizim için söylense böyle muamelelere maruz kalmazdık. Bizleri tam tersi ötekileştirmek adına farklı ifadeler kullandılar.
Biz bu iktidarın bizlere karşı olan tavrını çok iyi biliyoruz. Ankara'dan Antep'e tüm kamu görevlilerinden şikayetçiyim. Başbakan ve Cumhurbaşkanı'ndan da şikayetçiyim.
Müşteki Sündüz Kızılçay:
Benim oğlumu suçsuz yere kaybettiler, şikayetçiyim. Ben yavrumu öldürenlerincezalandırılmasını istiyorum. Ben yavrumu kaybedince gözlerim görmez oldu. Yavrumun bir suçu yoktu. Emekli oldu köye gelmişti. Köye gitmişti,yinegelirimdemişti. Bir de duydum ki böyle olmuş... Öldürenlere ceza vermek sizin elinizde. 5 tane yetim çocuk kaldı. Elinizden gelini yapın katillere.
"PATLAMADAN SONRA POLİSLER ALAN GİRDİ, GAZ VE COPLARLA SALDIRDILAR"
Müşteki Aziz Mustafa Şimşek:
Önlemsizlik hem bizim hem de diğer illerdengelen arkadaşlarımızın dikkatini çekmişti. 20-30 kişilik açıklamalara bile 2 otobüs çevik kuvvet polisi gelirken; bu mitingde kimse yoktu. Kortej oluştururken patlama oldu. İnsanlar kaçarken daha şiddetli 2. patlama oldu. Yaralandım. Yerde yattığımda yanıma gelerek biri diz üzerinden bacağımı bağladı.
Etrafta çok sayıda hastane olmasına rağmen uzun süre ambulans ve sağlıkçı gelmedi. O sırada etraftan toma ve polisler alana girdi, gaz ve coplarla insanlara saldırdılar. Önce bubun bir terör eylemi olduğnu düşünürken, o zaman polis saldırısı olduğnu düşünmeye başladım. Patlama öncesi hiç polis yokken patlama sonrası ortaya çıkıp bize saldırdılar. Ambulanslardan önce akrep ve tomaların gelmesi düşündürücü bir durum. Kamu görevlilerine soruşturma izni de verilmedi.
Katliamcıların nasıl geldiği, nasıl hareket ettiği bilinmiyor. Davutoğlu'nun açıklamalarını hatırlıyoruz.
Sanıkların dini referansla ifade vermeleri ve yaptıklarını inkar etmeleri durumu ortaya koyuyor.
Suriye'ye giriş çıkışları ve diğer ilişkileri bir yerlerden destek aldıklarını gösteriyor.
Sanıkların aileleri de örgütle ilişkilidir. Bu açık biçimde ortadadır. Bir başka gerçekse bu katillerin arkasındaki güçler ortaya çıkarılmıyor.
Barış, demokrasi ve kardeşliği savunanlar bu ilkelerin arkasında durdular. Diğer yandan bunlar gibi piyonları kullananlar, tarihin çöplüğünde çürüyüp gitmişlerdir. Ayrıca Sanık avukatı parmak işaretinin masum olduğunu söyledi. O işaret IŞİD'lilerin katliam işareti olduğunubiliyoruz. Biz o işaretleri Sivas, Çorum ve Maraş katliamlarından da biliyoruz.
Sanıklar ve polisler sürekli duruşma salonunu provoke ediyor. FETÖ'cüler şimdilerde kendilerini şirin göstermek için muhalefete saldırmaktadır. Salondaki saldırgan çevik kuvvet polislerinin de bu örgütle ilişkisi araştırılmalıdır. Bu bombaları patlatanlar ve yardım edenlerin hepsinden şikayetçiyim. Siyasi ve bürokrasi kademesindeki sorumlulardan da şiayetçiyim. Geliş güzergahı üzerindeki polislerden de şikayetçiyim. Alan gaz atma talimatı veren amirlerden de şikayetçiyim.
Müşteki Eylem Sarıoğlu Aslandoğan:
Bu duruşmayı ve davayı önce sonrasındaki gelişmelerden bağımsız ele alırsak amacımıza ulaşamayız. İlk günden beri söylediğimiz sanıkların buradan ibaret olmadığını her gün görüyoruz,Katliama vesile olan kişiler ve politikaları burada tartışmazsak eksik kalır. Siyasetçilerin katliam öncesi ve sonrası açıklamaların bugün de devam ettiğini görüyoruz. Referandum üzerinden bugün yürütülen açıklamalar da bu patlamanın iktidarın politikalarına nasıl hizmet ettiğini gösteriyor. Bu katliamı hükümetin IŞİD'e desteğininbir sonucu olarak görüyoruz. IŞİD'in güçlenmesine vesile olan ve amaçlayan AKP'dir. Suriye sınırlarındangeçişleri, Avrupa üzierinden gelen cihatçıların taşınmasında AKP hükümetinin tuttuğu yeri gazetelerde gördük. Ancak dava süreciyle başka şeyleri de gördük. Dosyada yer alan belgeleri elimize aldığımızda tekrar kahrolduk. Bütün bu yaşananlar önlenebilirdi. Bir sürü yerdeinsanlar ölmeyebilirdi. Bu dosya bize gösterdi. rneğin Metin Akaltın'ın çantasından çıkanlar uzman raporuna göre bomba yapımında eğitim almış kişiler olduğunu gösterdi. BUna rağmen 2 ay müdahale edilmedi. Dosya bütün belgelere rağmen desteklerinörtbas edildiğini gösterdi.Her seferinde Suriye girişinde geri dönüşünde, eğitim aldıklarını bildiğimizde kahrolduk. Şu an hiç birimiz bu acıları yaşamayabilirdik. Artık Türkiye 10 Ekim'den önceki Türkiye değil.Biz de değiliz...
Biz buraya çatışma sürecini eleştirmek için gelmiştik. Benim yanımda 7 yaşında kızım vardı. Biz barışa dair sözlerimizle geldik. Aklımızın ucundan böyle bir şey geçmedi. Bir anda patlayan bombalarla kahrolduk. Vücudumuzun ötesinde yüreğimizde yaralar açıldı.
Patlama oldu ve yaralandık; biz tanımadıklarımıza sarılırken;meğer son sarılışlarımızmış dedik. Sonrasında gaz sıkıldı. Sevdiklerimizi yaralıları demir parmaklıklardan atlattık. Polislerden kaçırdık. Sanıklar bu öfke niye diye soruyordu. Çünkü biz hiç kimsenin yaşamaması gerekenleri yaşadık. Siyasi iktidar, başbakan ve cumhurbaşkanından, ihmali değil kastı olan herkesten ve katillerden şikayetçiyiz.