Anılar ve tanıklıklarla Köy Enstitüleri
1880’li kuşağın başlattığı “Kuvayı Milliye”yi izleyen 1890’lı kuşaklı “Kalemli Kitaplı Kuvayı Milliye” hareketi köy, mezra, dağ bayır demeden dolaşır kucaklar Anadolu’yu.
Nurduran DumanYurt. Kurtuluş Savaşı. Ulusal egemenlik. Tam bağımsızlık. Cumhuriyet, devrimler. Çağdaşlık, Aydınlanma… Yeniden biçimlenen sağlık, hukuk, ahlak, din, dil, sanat, kültür, yazın, felsefe, bilim, siyaset… başlıca da eğitim.
1880’li kuşağın başlattığı “Kuvayı Milliye”yi izleyen 1890’lı kuşaklı “Kalemli Kitaplı Kuvayı Milliye” hareketi köy, mezra, dağ bayır demeden dolaşır kucaklar Anadolu’yu. Sonra nice yurdunu insanını seven aydınlanmacı ana ata… ve Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ile Köy Enstitüleri.
BİRLİKTE VE EŞİT EĞİTİM
Köylünün, demek ki yurt nüfusunun çoğunluğunun, acıları, sevinçleri, çaresizlikleri, umutları umutsuzlukları, maddi manevi yoksunluklarını içinde hisseden bu yurttaşlar kurar şimdi içinde dolaştığımız şu hayatı. Çünkü eğitim, Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi, ülke çocuklarının birlikte ve eşit olarak almak zorunda oldukları bilim ve kültürdür.
Köye gerekli tüm ögeleri, sağlıkçı, öğretmen, bucak müdürü, muhtar, tarımcı, kooperatifçi, kö s. / y nalbandına değin tüm meslek üyelerini köy enstitülerinde yetiştirmeyi öneren tasarıyı sundukları meclis oturumunda, Doğuyu da Batıyı da iyi bilen Yücel şöyle der:
“Bu yasayla bizim yaptığımız şey bir kopya değildir. Ama uydurma bir iş de değildir. Biz kendi ülkemizin mevcut toplumsal gerçeklerini dikkate aldık. Bu, bizimdir, kimseden almadık; başkaları bizden alsınlar”.
YAŞAMI İLGİLENDİREN HER ŞEY
Köy öğretmeni ve köye gerekli öteki meslek erbabını yetiştirecek bu kurumlara öğrenciler yine köylerden alınacaktır. Bir eğitim yerleşkesinin içinde neler mi olacaktır? Yaşamı ilgilendiren ne yok ki?
Derslikler, kitaplık, yatakhane, mutfak, fırın, yemekhane, banyo, çamaşırlık, öğretmenevi, toplantı yerleri, işlikler (marangozluk, demircilik, biçki dikiş, yapıcılık, dokumacılık vb.), kooperatif, revir, dinlenme yerleri, uygulama okulu, ahır, tavla, ağıl, kümes, samanlık, spor alanları, yüzme havuzu, su deposu, elektrik santrali, müzik salonu, kireç kuyuları, kiremit tuğla ocakları, bisikletler, motosikletler, balıkçı motorları, kayıklar, ulaşım araçları, tarım araç gereçleri, küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar, basımevi, tarım arazisi, taşınır taşınmaz mal mülk… Olmuştur da.
Nasıl öğrenciler mi yetişmiştir bu kurumlarda?.. Yazar kitabın bir bölümünde birçok kaynaktan derlediği, bu yerleşkelerden boy vermiş, orada öğrendiklerini toplumla paylaşan yazar, şair, gazeteci, yayıncı, sanatçı, sendikacıyı listeliyor; sonraki baskılarda bu listeye eklenecek çok isim çıkacaktır, diyerek.
Adları geçsin geçmesin şimdiki yaşamımızın sağlam temellerini onlara borçlu olduğumuz ortada. Kitapta adı geçmeyen ama köy enstitülü olmak ne demek bana bir tümcesiyle öğreten Ladik Akpınar Köy Enstitüsü 1950 mezunu Halil Özdemirci’yi anabilirim örneğin.
'YÜKSEK SESLE ŞİİR OKURUM TÜM SIKINTIM GEÇER'
“Hani insan canı sıkılınca şarkı söyler, bir türkü tutturur; ben de ezberden yüksek ses şiir okurum tüm sıkıntım geçer” demişliği köy enstitülülerinin aldığı eğitimin (yaşam zevklerine, keder sevinçlerini yaşayış biçimlerine işleyecek denli) niteliğine ilişkin iyi bir örnektir.
Babası köy enstitüsü çıkışlı Atilla Küçükkayıkçı’nın, Adnan Memiş Eğitim, Kültür ve Sanat Vakfı’nın da desteğiyle yayımlanan kitap, konuya bilimsel ve bütünlüklü yaklaşımı bir yana, nesne olarak da cildi, kâğıdı vb. özellikleriyle dikkat çekici. Özenle, dahası sevgiyle kotarıldığı çok belli. Okurun da kimi zaman gözleri dolarak okuyup, kitaplığının en güzel yerine sevgiyle koyması çok mümkün.
Anılar ve Tanıklıklarla Köy Enstitülerinin Kısa Tarihi / Atilla Küçükkayıkcı / 1984 Yayınevi / 294 s. / 2020.