Andres Breivik Deli mi?..
cumhuriyet.com.trOlumlu / olumsuz yargılarımız, medyanın oluşturduğu çoğunluk görüşüne bağlı. Güçsüz azınlık akıllı, güçlü çoğunluk deli olabilir. Evrensel veya bilimsel bir ölçütü yok. Son yıllarda, “Manyak, paranoyak” diye tanıtılan “ilkel”lerin akıllı uslu toplumlar olduğu anlaşıldı. Hitler, Huntington, Bush deli miydi? Kaybettiler. Ya kazansalardı?
Oslo’daki saldırının sanığı Anders Breivik deli mi? Savunma avukatı Lippestad’ın basın toplantısını canlı olarak CNN’de izledim. İngilizce “evet, hayır ve bilmiyorum” diye verdiği kısa yanıtlar şöyle özetlenebilir:
* Çok soğuk (anlaşılması, ilişki kurulması zor) bir kişi(lik),
* Demokratım diyen herkesten nefret ediyor,
* Saldırı sırasında ölmeyi, öldürülmeyi göze almıştı,
* Norveç’teki sağcı örgütlerle (hücrelerle) ilişki içindeydi,
* Saldırıdan önce ilaç almıştı (uyuşturucu kullanıyordu),
* Toplumsal tepkinin pek farkında değilmiş gibi davranıyor,
* Davasını (savaşını) sürdürmeye kararlı görünüyor,
* Deli olduğunu söylemek için çok erken...
Şu çılgın ve şaşkın dünyamızda kim akıllı, kim deli ki? Kestirmek gerçekten zor.
Olumlu / olumsuz yargılarımız, medyanın oluşturduğu çoğunluk görüşüne bağlı. Güçsüz azınlık akıllı, güçlü çoğunluk deli olabilir. Evrensel veya bilimsel bir ölçütü yok. Son yıllarda, “Manyak, paranoyak” diye tanıtılan “ilkel”lerin akıllı uslu toplumlar olduğu anlaşıldı. Hitler, Huntington, Bush deli miydi? Kaybettiler. Ya kazansalardı?
Avukat haklı; kim, nasıl karar verecek? Karar, azınlığın ya da çoğunluğun nice güçlü olduğuna bağlı. İçerdekiler, bazen bir yolunu bulup dışardakileri içeri atabiliyor.
***
Krakow Sanat Festivali’nde tanıştığım Norveçli bir tarihçi, “Avrupa’nın merkezinde ne hakla, ne aradığımı” sormuştu. Breivik belki deli değil ama ses getirecek bir ırkçı ve faşist. Nilgün Cerrahoğlu, medyadaki üç vadeli manifestosunu incelemiş, “Norveç usulü Mein Kampf” diyor (Cumhuriyet, 26 Temmuz) ve bildik yandaşlarını adlarıyla sayıyordu.
Britanya Sosyal Demokrat Partisi ve eski Dışişleri bakanlarından Lord David Owen, İspanya’daki bir UNESCO toplantısında, “Müslümanların Avrupa Birliği’nde asla yeri olmayacağı” güvencesini verirken, biz Türklere de İsrail ile ortaklık kurmamızı öneriyordu. Kişisel görüşü olabilirdi ama AB adına konuşuyordu.
Aynı soylu kişi, Saraybosna savaşında AB’nin atadığı arabulucuydu. Sırp komutanlar yargılanırken, “sosyal demokrat lord” kimseye hesap vermeden yaşıyor. Bilge Edgar Morin’in tanısıyla “iki mantıklı Avrupa” gerçeğine çarpıcı bir örnektir.
Irkçı Anders Breivik’in davasında hiç de yalnız olmadığını söylemeye çalışıyorum.
Nobel ödülüne aday gösterilmiş yazar Yukio Mişima, geleneksel Japon kültürünün değişmesini protesto amacıyla kılıçlı bir intihar saldırısı düzenleyerek sesini dünyaya duyurmuştu. Mişima, romantik hatta fanatik bir milliyetçi olabilirdi ama en liberal eğilimli Japonlar bile hayatını feda etmekten çekinmeyen ozanı saygıyla anarlar.
“Ölmek öldürmek kolaydır / Güç olan yaşamak yaşatmaktır” dizesini yazan ozan Vladimir Mayakovski kolayı seçip intihar etmişti. Bu örnekler dikkate alındığında Breivik sıradan bir teröriste benzemiyor. 2083 projsiyle Avrupa’yı peşinden sürükleyebilir. Bomba olayının delilik ya da terrör olarak yorumlanması, Breivik’in bir akıl hastanesine veya hapishaneye kapatılması büyük bir gaflet olabilir.
Küreselleşen dünya yanılgısı sonrasında art arda sarsılan AB topluluğu içinde demokrasiden nefret eden, sarı saçlı mavi gözlü, Nordik faşisti Avrupa’nın kurtarıcısı olarak gören, Breivik projesini destekleyen güçlü kurumlar var.
Endüstri Devrimi tarihini yazan Karl Polanyi’ye göre, (1954, Türkçesi 1984), “Hasta ekonomilerin gürbüz çocuğu olan faşizm, hiçbir toplumun tekelinde değildir. Her yerde, her zaman, boy verebilir.” Bombanın en varlıklı bir ülkenin en sakin başkentinde patlatılması anlamlıdır. Uluslararası medyanın bomba olayına gösterdiği duyarlığın gerisinde, Türk–Müslüman nefretini çok çok aşan, bilinçli ya da bilinçaltı bazı kaygıların varlığı seziliyor. Yargılama kısa sürede sonuçlanabilir. Oysa, yankıları ve tartışmaları sürecektir. Bomba olayının sonunu görmek, geleceği önceden kestirmek gerçekten zor ama gelin biz ciddi bir fıkrayla noktalayalım yazımızı: Nevada çölünde yapılan atom bombası denemesini uzaklardan izleyen Amerika yerlileri, mantar şeklinde yükselen kara dumanın anlamını merak edip sormuşlar. “Bilmiyorum” demiş Büyük Şef, “ama her ne diyorsa, onu ben söylemek isterdim.”
Bombalı mesaj ilk kez verilmiyor. Eğer bombadan yükselen duman doğru okunabilirse, insan varlığını, geleceğini tehdit eden bazı karanlık gelişmeler belki önlenebilir.