“Anayurt Oteli “ yenilendi
Yusuf Atılgan’ın romanından Ömer Kavur’un sinemaya uyarladığı Anayurt Oteli (1987) 30 yıl sonra Groupama tarafından yenilendi. En İyi 10 Türk Filmi arasında yer alan psikolojik dram 36. İstanbul Film Festivali’nde izleyiciyle yeniden buluşuyor.
Aslı Selçuk
Yusuf Atılgan çağdaş Türk yazınının en önemli yazarlarından biridir. Aylak Adam (1957-58) kitabındaki öykülerle edebiyat dünyasına girdi. Bodur Minareden Öte’den (1960) sonra Anayurt Oteli’ni (1973) yazdı. 1950’lerin sonları 1960’ların başlarına ait olan kahramanları kent ve köy arasında gezinen karakterlerdir. Varoluş sorunu, yaşamın anlamsızlığı, belirsizliği, karmaşık insan ilişkileri, rastlantılar, yalnızlık, yabancılaşma, iletişimsizlik yapıtlarında işlediği ana temalardır. Özgün yazın dünyasında Atılgan, umutsuzluğu sıkça işler. Yalnızlık ona göre insanı doğumundan ölümüne dek izleyen bir olgudur. Tüm yapıtları bu evrensel soru çevresinde gelişir.
Anayurt Oteli, dolaylı yoldan varsıl bir ailenin kasabadan göçüp kente yerleşmesini betimler. Ülke, İmparatorluk dönemini geride bırakıp Cumhuriyet dönemine geçmiştir. Kente yerleşen aile kasabadaki mal varlıklarını uzak bir akrabalarına bırakır. Eski konak aile tarafından otele dönüştürülür. Şanlı bir geçmişin izleri günden güne otele gelip giden orta sınıf müşterilerin izleriyle silinir. Otelin katibi Zebercet, sadık bir hizmetlinin oğlu, ailenin evlatlığı gibidir. Zebercet, ergenliğinden beri genç, güzel bir kadına tutkundur, hep onu bekler. Bir gece, gecikmeli Ankara treniyle bu kadın gelir, otelde bir gece kalıp gider. Bu gizemli kadının gelişiyle birlikte Zebercet’in tekdüze yaşamı aniden değişiverir.
Türk Sineması’nın En İyi 10 Filmi arasında yer alan Anayurt Oteli’nde Ömer Kavur, özgün, yetkin, gerilim dolu bir atmosfer yaratır. Zebercet’i canlandıran Macit Koper gerek fiziği gerek performansıyla çifte kimlikli bu antikahramanı başarıyla yorumlar. Filmde değerli yönetmen Ömer Kavur eksiksiz bir bütünlüğe ulaşır. Anayurt Oteli’ni onun en iyi filmi olarak tanımlayabiliriz.
“Anayurt Oteli’ni Yusuf Atılgan’ın o olağanüstü romanının getirdiği zengin imkanların yanı sıra, kendimi yine de en fazla bulabildiğim filmlerimden biridir. Bütünlüğe ulaşılmış bir film olarak niteliyebilirim. Romanı okuduğumda –Ben bunu yapmak istiyorum, başka bir şey yapmak istemiyorum- duygusuna kapılmıştım. Yusuf beyin senaryo çalışmasına dahil olmasını istedim- “Bu benim işim değil” dedi.
Ona şunu sordum: Size bu romanı yazdıran nedenler neydi ? Niye bu romanı yazdınız ? “.Bana bir hikaye anlattı. Kendi geçmişiyle ilgili çok özel bir hikaye. O hikaye bana ışık tuttu. Üç yıl boyunca bir otelde çalıştım, gece bekçiliği yaptım (1968–1970 yıllarında Paris’te sinema eğitimi yaptığı sırada çalıştığı otel) Zebercet’in duygularıyla kendi duygularım arasında bir örtüşme söz konusu değil ama ben beklemek nedir bilirdim. Gelen bir müşteri varsa o müşteriyle ilgili tahmin yürütmeyi bilirdim. Hayal kurmanın ne olduğunu bilirdim. Elimde çok güçlü bir metin vardı, çok iyi oyuncularla çalıştım, iyi bir mekan buldum. Gişede beni en çok korkutan filmim oldu, ama ilk gösterimden itibaren muazzam bir ilgi gördü. Bana göre hiç iş yapmaması gereken bu film, o yıl en çok gişe yapan ikinci film oldu” diyor ustam Ömer Kavur. Ömer Kavur’a Kırık Bir Aşk Hikayesi, Anayurt Oteli, Gece Yolculuğu, Gizli Yüz filmlerinde yönetmen yardımcılığı yaptım.
Anayurt Oteli’ni çekerken ekipçe çok uyumlu bir çalışma gerçekleştirdik. Nazilli’de eskiden Demirci Efe’nin konağı olarak bilinen, 1986’da Ankara Palas Oteli olan, günümüzdeyse Nazilli Müzesi’ne dönüştürülen mekanda kaldık. Yatılı okul öğrencileri gibiydik. Tüm ekiptekilerin bu filme ait çok güzel anıları olduğundan eminim. Zebercet’in siyah kedisini oynayan kara kedileri deneyimli set amiri Erdal Sümer, Nazilli sokaklarından buldu. Birine Agfa ötekine Fuji adını koyduk. Rolleri gelene kadar Erdal Sümer onlara otelde baktı, besledi. Sanat yönetmenimiz Şahin Kaygun siyah peluşla kedi maketini yaptı. Kedileri bayıltmak ve ayıltmak için setimizde hep bir veteriner bulundu. Işık şefimiz Recep Biçer, Agfa ve Fuji’yi Nazilli’den İstanbul’a getirdi. Agfa’nın çocukları oldu, anne hatta anneanne oldu. Ekipçe yemeklerimizi birlikte yediğimiz esnaf lokantasındaki garson Oberjin Ahmet’i, ne Ömer ağbi, ne Macit ağbi ve ne de ben hiç unutmadık.
Değerli ustam Ömer Kavur (1944-2005) artık sevenlerinin yüreklerinde filmleriyle yaşamayı sürdürüyor. O, Türk edebiyatının önde gelen etkili adlarının (Refik Halit Karay, Yusuf Atılgan, Füruzan, Onat Kutlar, Selim İleri, Barış Pirhasan, Orhan Pamuk) yapıtlarını, özgün senaryolarını sinemaya aktardı. İnsanın evrensel boyuttaki yalnızlığını, iletişimsizliğini, umarsızlığını yetkinlikle yansıttı. Karakterlerinin iç devinimlerini zaman– mekan–insan ilişkisinin iç içe geçen yapısını titizlikle deşti. Onun anti kahramanları (Yatık Emine, sokak çocukları Yusuf’la Kenan, kamyon şoförü Kamil, fahişe Cevahir, şarkıcı Nalan, otel katibi Zebercet) zamanın durdurulmazlığını değişmez yazgıları olarak kabullendiler. Kavur, sinemasal anlatımında süsten arınmışlığı yeğledi, amacı zamanı başat alarak onun engellenemez trajik akışını duyumsatmaktı. Sinemada çok ender rastlanan kendi ritmini, Ömer Kavur sinemasını yarattı. Sinemaya, sanat öğelerini, görsel bütünlüğü, estetiği taşıdı. Kavur’un sineması ilk bakışta bireyi anlatıyor gibi görünse de bireyi kuşatan dünyanın acımasızlığını, duyarsızlığını vurgular. Disiplinli, titiz, ayrıntıcı, ekibiyle, oyuncusuyla tek tek ilgilenen, dikkatli bir yaratıcıydı.
Anayurt Oteli’nin Groupama tarafından 30 yıl sonra yenilenen kopyası 36. İstanbul Film Festivali’nde 10 Nisan Pazartesi ve 11 Nisan Salı günleri izleyiciyle yeniden buluşuyor. Yusuf Atılgan’ın ve Ömer Kavur’un ailesi, Cengiz Ergun, Macit Koper, Serra Yılmaz, Şahika Tekand, Orhan Oğuz, Sadık Deveci, Mevlut Koçak, Kemal İnci, Songül Ülkü, Cengiz Sezici, Şener Kökkaya, Recep Biçer, Remzi Biçer, Erdal Sümer, Recai Sümer, Nur Bulça, Adem Ayral, Aslı Selçuk, Mehmet Tekirdağ, Erkan Aktaş, Ersan Uysal hepimiz Anayurt Oteli’nin bu özel gösterimine katılıp aramızdan ayrılan Yusuf Atılgan, Ömer Kavur, Osman Alyanak, Orhan Çağman, Şahin Kaygun, Attila Özdemiroğlu, Ülkü Ülker, Yaşar Güner, Osman Çağlar, Arslan Kacar, Salim Burgucu, Tuncan Okan, Adnan Şahin’i sevgiyle, saygıyla anacağız.