Anayasanın Hazırlanma Süreci ve Öncelikler
cumhuriyet.com.trAnayasa, devletin temel kuruluşunu, işleyişini, kişilerin hak ve özgürlüklerini düzenleyen ana kanun olarak, bir toplum sözleşmesi niteliği taşır. Bu açıdan bakıldığında anayasanın toplumda yer alan her siyasi örgütlenmenin, her kesimin, grubun, kişinin benimseyebileceği bir metin olmalıdır.
TBMM’de yeni bir anayasa hazırlanması sürecini yaşıyoruz. Belirli bir amaç için oluşmuş ve belirli bir siyasal düşünceyi benimsemiş olan sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin ve baroların, sendikaların ve en önemlisi parlamentoda temsil edilmeyen siyasal partilerin ve bilim kuruluşlarının, üniversitelerin yeni anayasa hakkındaki görüşleri ve önerileri dikkate alınmalıdır. Ancak bu şekilde evrensel ve bilimsel kurallara göre hazırlanmış, bütün toplumun benimseyebileceği bir anayasadan söz edilebilir.
Yukarıda anılan kuruluşların önerilerini yazılı olarak sunmalarının yeterli olmadığını, kuruluş temsilcilerinin anayasanın hazırlanma ya da görüşülme sürecine katılmaları ve görüşlerinin kamuoyuna açık olarak tartışılması bir toplusözleşmenin oluşması için gereklidir.
Yüzde 10 barajı
Yüzde 10 gibi çok yüksek bir seçim barajının uygulanmakta olduğu ülkemizde, her konuda bütün görüşlerin müzakere sürecine katılmasının ve tartışılmasının zaman alıcı bir usul olduğu açıktır. Kanunların yasalaşma sürecinde yapıldığı gibi, yukarıda anılan yüzlerce kuruluşa “yeni anayasa hakkında görüşlerinizi bildirin” biçiminde bir yazı gönderilecek ve binlerce sayfalık cevabın komisyonca değerlendirilmesi ile yetinilecekse, ortaya çıkacak metin kanımca komisyonun görüşlerinin yansıtıldığı bir metin olacaktır.
30 yıl önce yürürlüğe girmiş, 16 defa değişikliğe uğramış olan 1982 Anayasası, askeri darbe döneminde terörü önlemek amacı ile özgürlükleri kısıtlayan, yürütmeye aşırı yetkiler veren, “devlet için birey” anlayışını öne çıkaran bir anayasa olduğu için yenilenmeliydi. Toplumdaki değişme ve yeni ihtiyaçlara cevap verebilme açısından özgürlükçü, hukuk devleti ilkelerini güçlendirecek yeni bir demokratik anayasanın yapılması konusunda toplumda fikir ağırlığının oluştuğu görülmektedir. Amaç hak ve özgürlükleri genişleterek güvence altına almak, kuvvetler ayrılığını gerçek anlamda sağlamak, düşünce özgürlüğünü hayata geçirmek, hukuk devletini güçlendirmek olunca, tabii ki yeni bir anayasaya heyecanla evet demek gerekiyor.
220 yıl önce “Hakların güvence altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının sağlanmadığı bir toplumda anayasa yok hükmündedir” diyen Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin, bir anayasanın temel felsefesini açıkladığını ve insan onuruna saygının ifadesi olduğunu unutmayalım. Aradan bu kadar yıl geçtikten sonra dahi olsa, aynı felsefeyi, insan odaklı bir anayasayı amacına uygun olarak yasalaştırmak yüce Meclis’in onurlu bir görevi olacaktır.
Yurttaş olarak yıllar boyu kalitesini yükseltmek için mücadele verdiğimiz demokrasiyi, daha da otoriterleştirecek, bağımlı bir yargı sistemine kapı açacak, toplumun ortak paydası olan Cumhuriyetimizin temel değerlerini, laikliği unutturacak bir anayasa düzenlemesi ise bir geriye gidişin ifadesi olacaktır.
Hemen belirtmek gerekir ki, yeni bir anayasa bugün ülkede yaşayan sosyal, kültürel, hukuksal, siyasal sorunların çözümünde bir anahtar değildir. Anayasa, temel kuralları ve ilkeleri belirler. Bu ana kuralların hayata geçmesi uyum yasaları ve uygulamaya, uygulayıcıların demokrasi kültürüne bağlıdır. Yeni anayasaya rağmen, özgürlüklere engel oluşturan ve sorun doğuran yasalarda, yürütmede ve yargıda zihniyet değişliği olmadıkça, hayal kırıklığı yaşamamız kaçınılmaz olacaktır diye düşünüyorum.
Antidemokratik uygulamalar
Bugün toplumca yaşadığımız sorunların büyük bir kısmının yasalardaki antidemokratik hükümler ve özellikle antidemokratik uygulamalardan kaynaklandığını görüyoruz. Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine ve örgütlenme özgürlüğüne, basın, iletişim ve düşünce özgürlüğünü sınırlayan hükümlere ilişkin yasalar, siyasi partiler ve seçim kanunları ve diğerleri bu konuda sayılabilir.
Öncelikle bu yasalara ilişkin değişikliklerin hayata geçmesi ve gergin olan toplumsal havanın yumuşatılması sağlanmalıdır. Anayasanın hazırlanıp yürürlüğe girmesi ve çok sayıda uyum yasasının kabul edilmesine kadar geçecek uzun süre içinde, toplumsal ve siyasal sorunların süregelmesi beklenemez. Toplumu derinden etkileyen sorunlar için çözüm getirecek yasa değişikliklerinin ivedilikle sonuçlandırılması, yeni bir anayasadan daha da önemlidir.
*Prof. Dr. Aysel Çelikel / ÇYDD Genel Başkanı