"Anayasa tartışmaları zamanı verimsiz kullanıyor"
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, "Anayasa değişikliğiyle ilgili yaşanan şu son tartışmalar dahi, zamanın ve enerjinin nasıl israf edildiğinin, verimsiz bir siyaset kültürümüz olduğunun en açık örneğidir" dedi.
cumhuriyet.com.trMilli Prodüktivite Merkezi'nin(MPM) 49. Genel Kurulu gerçekleşti. Genel Kurulda MPM Yönetim Kurul Başkanı Akasel Koç, Türkiye Ziraat Odaları Birliği(TZOB) Yönetim Kurulu Üyesi Nuri Sorman, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Arif Parmaksız, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu(TÜRK-İŞ) Başkanı Mustafa Kumlu, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu(TİSK) Başkanı Tuğrul Kudatgobilik birer konuşma yaptı.
Genel Kurulun açılışında konuşan Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, gündemde olan Anayasa değişikliği konusuna değindi. Ergün, "Anayasa değişikliğiyle ilgili yaşanan şu son tartışmalar dahi, zamanın ve enerjinin nasıl israf edildiğinin, verimsiz bir siyaset kültürümüz olduğunun en açık örneğidir. Korkulara teslim olan, sadece tehditlere odaklanan ve ufku dar bir Türkiye hazırlanan Anayasalar, Anayasamız, dünyadaki gelişmeler karşısında etkinliğini kaybetmiş ve ihtiyaçlara cevap veremez duruma gelmiştir" şeklinde konuştu. Artık vizyon ve zihniyetini değiştirmiş, kabuğunu kırmış, ufkunu genişletmiş, uluslararası arenada aktif bir ülke haline gelmiş Türkiye'nin bu kadar köklü bir değişim yaşamış bir ülke olduğunu ifade eden Ergün, "Türkiye'de Anayasada değişiklikler olması kadar doğal ne olabilir ki" dedi.
"Bazen Anayasa'nın yorumu kendisinden daha kötü olabiliyor"
Yargı bölümünde hazırlanan Anayasanın AB ile katılım müzakerelerini sürdüren Türkiye'nin sahip olduğu birçok önemli kaynağı daha verimli kullanmanın önündeki önemli engellerden bir tanesi olduğunu belirten Ergün, "Anayasayı bir tahlil etsek, bir Anayasanın kendisinden kaynaklanan sorunlar var, ruhundan kaynaklanan sorunlar var" dedi. Ergün Anayasanın ayrıca kötü metnin, yazılışı ve kötü yorumlarından kaynaklanan sorunlar olduğunu söyledi. Ergün, "Bazen Anayasanın yorumu kendisinden daha kötü olabiliyor" dedi. Ergün, Anayasanın yanlış ve eksik ruhu itibariyle özgürlükçü olmadığını ifade ederek, şu ifadelere yer verdi:
"Metin itibariyle bir bakıyorsunuz bir sayfa bir cümle. Anlayabilirsen anla yani. Bir sayfa bir cümle, cümle hiç kopmamış virgül, virgül, virgül sonunda ancak ifadeleriyle dolu. Özgürlük veriyor, veriyor, veriyor, veriyormuş gibi duruyor sonuna ancak koyuyor ve o ancak hepsini götürüyor. Böyle bir yaklaşımla bir yere varma imkanımız yoktur. Dolayısıyla ayrıntıya indiğiniz zaman Türkiye'nin kaynaklarına insan potansiyelini verimli kullanmaya engel unsurdan birisi olarak karşımızda durmaktadır. Mevcut anayasamızın hem ruhu, hem metni hem de zaman zaman karşılaştığımız yorumları."
Türkiye'nin, verimlilik kavramına gereken önemi vermesi gerektiğine işaret eden Ergün, Türkiye'nin buna dayalı politikalar üretmesi ve bu politikaları hayata geçirmesiyle, çağın gelişmiş ülkeleri arasındaki yerini en kısa sürede alacağını kaydetti.
"Türkiye, verimlilik, ar-ge gibi kavramları yeni yeni hayatına sokmakta"
Türkiye'nin uzun yıllar boyunca, yüksek enflasyon, faiz oranları, bütçe açıkları gibi temel ekonomik sorunlarla mücadele ettiğini ifade eden Ergün, Türkiye ekonomisinin verimlilik, rekabet gücü, Ar-Ge ve inovasyon gibi kavramları yeni yeni hayatına soktuğunu kaydetti. Ergün, son yıllarda artan ekonomik güce paralel Türkiye'de ekonomisinin bu yeni kavramlara daha fazla önem verdiğini, toplumun bu konularda daha fazla hassasiyet gösterdiğini söyledi. Yaşanan küresel kriz ve sonrasında karşılaşılan sürecin, verimlilik kavramının öneminin artmasına neden olduğuna işaret eden Ergün, "Verimlilik, işletme düzeyinde, daha iyi kalitede, daha düşük maliyetle, daha çok üretim ve daha çok gelir sağlarken, işverenler ve çalışanlar, verimlilik artışı ile yakalanan düşük maliyetin karşılığını ücret ve kar olarak alıyorlar" diye konuştu.
Rekabet üstünlüğünün sağlanmasının çeşitli yolları olduğunu kaydeden Ergün, "Ürettiğiniz ürünü daha ucuza üretebilirsiniz, daha kaliteli üretebilirsiniz, piyasaya yeni ürünler sürersiniz veya yeni pazarlarla temas sağlarsınız. Bu yolardan hangisini tercih edersek edelim, rekabet üstünlüğü kazanmak için, verimlilik temeli üzerine inşa edilmiş bir iş hayatı ve çalışma kültürü oluşturmalıyız" şeklinde konuştu.
"Diğer ülkeler bir adım atıyorsa biz üç adım atmalıyız"
Önümüzdeki süreçte gelişmiş ülkelerle aynı adımların atılmasının dahi yetmediğini ifade eden Ergün, geçmiş zararların telafisinin edilmesi için, diğer ülkeler bir adım atıyorsa, Türkiye'nin iki adım, üç adım atması gerektiğini vurguladı. Gelişmiş ülkelerdeki ekonomik büyümeyi sağlayan kaynakların verimliliğe dayalı olma halinin yüzde 60-70 seviyesinde olduğun belirten Ergün, Türkiye'de 2000'li yıllara kadar tek haneli rakamlardan yukarıya çıkamayan bu oran, son yıllarda hızla artarak yüzde 15-20 seviyesine kadar yükseldi. Ancak bu ilerlemeye rağmen, gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda hala çok gerilerde olduğumuzu da ifade etmem gerekiyor. Bu nedenle, 2010-2012 dönemini kapsayan 'Orta Vadeli Program'da hedefimizi yüzde 35 olarak belirlediğimizi de belirtmek istiyorum" ifadelerini kullandı.
"Dış pazarlardaki payımızı yükseltmeliyiz"
Teknolojiye ve yeniliğe yatırım yapmakla işin bitmediğini vurgulayan Ergün, "zira 'verimlilik' bir defalık uygulamaların bir sonucu olarak ortaya çıkan bir durum değildir" dedi. Yeni yatırımları ve istihdamı artırmanın, Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan işsizliğe çözüm üretmenin ve Türkiye'nin yeterince iyi kullanılamayan insan kaynağının üretim sürecine dahil edilmesinin büyük önem taşıdığına dikkat çeken Ergün şöyle devam etti:
"2009 Aralık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, yaklaşık 1 milyon kişi iş sahibi olmasına rağmen, işsizlik oranımızı sadece yarım puan aşağı çekebilmişiz. İşsizlik oranını daha makul seviyelere çekmek için, yüzde 7 gibi büyüme oranlarını yakalamak zorundayız. Bunu başarabilmek için, girişimciliğe önem vererek dış pazarlardaki payımızı yükseltmemiz, üretim kalitemizi artırmamız, markalaşmaya önem vermemiz ve verimlilik ilkelerini hayata geçirmemiz gerekiyor. Yeni istihdam alanları oluşturmak kadar önemli olan bir diğer husus da, mevcut çalışanlarımızın çalışma ortamlarını iyileştirerek, çalışanların verimlilik artışına katkılarını artırmaktır."
Kamu verimlilik alanında özel sektörün gerisinde
Verimliliğin, doğru zamanda, doğru araçları, doğru insanlarla buluşturmak anlamına geldiğini kaydeden Ergün, "özel sektörümüzün bu konuda son derece bilinçli olduğunu, büyük bir yenilenme süreci içinde olduğunu memnuniyetle görüyoruz. Ancak kamunun, verimlilik alanında özel sektörün oldukça gerisinde olduğu bilinen bir gerçektir. En başta kamu çalışanlarını 'verimli' kullanamıyoruz" diye konuştu. Ergün, verimli kulanım alanında bir çok çalışma yaptıklarını sözlerine ekledi.