ANALİZ - İnce kumpasın kalın duvarları

İstanbul’da yazdan kalma bir sabahta yapılacak en iyi şey “Boğaz’da dostlarınla kahvaltı yapma keyfidir” diye düşünmeyeceksin arkadaş. Sonra Aykut Küçükkaya gibi zalim bir Genel Yayın Yönetmeni çıkar, bu hayalinin içine limon sıkar. Şehir dışından bile ulaşıp en sevimli ses tonuyla “Ablacığım ya hadi şu işi en iyi sen izlersin, bir izlenim döktürürsün” gibi sevgi sözleriyle Yalova yollarına düşürüverir.

Miyase İlknur

“Saray’a giden CHP’li” asparagasının esas oğlanı Muharrem İnce’nin basın toplantısı var Yalova’nın Elmalık köyündeki evinde. Bahçe tıklım tıklım. Gazeteciler kadar İnce’ye destek vermek için gelen köylüler ve partililer de var. İl başkanı, bir iki milletvekili ve balkonda dünürü eski Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar da basın toplantısını izleyenler arasında. Basın toplantısına yandaş medyanın ilgisi büyük. Nasıl olmasın ki? CHP kendi eliyle muazzam bir malzeme vermiş oldu yandaşların eline. Mumla arasalar bulamayacakları türden hem de.

Muharrem İnce, konunun artık yalan kısmıyla ilgilenmediğini, bunu servis eden kumpasçının ya da kumpasçıların kimliğinin deşifre edilmesi kısmına odaklandığını söylüyor. O da kumpasçının kimliğine ilişkin isim vermiyor, tarifle yetiniyor. Bunu da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan beklediğini belirtiyor. “Kumpasçı her kimse bulunmalı ve partiden atılmalı. Yoksa bu işin peşini bırakmam” diyen İnce, topu Kılıçdaroğlu’na gönderiyor. Kendisine kumpas kuranların Kılıçdaroğlu’na da kumpas kurduklarını ve kuracakları sözlerini de birkaç kez yineliyor.

“Kabataş yalanı”ndan bile zor bir bilmece ile karşı karşıyayız. Ama o yalanı kurgulayan Elif Çakır bile daha maharetliydi. Hayal gücü daha zengindi en azından. 

Ha bire bize bilmece çözdürüp durdular. Önce Saray’a gidenin kimliğini bulmak için. Sonra haberin kaynağı için, şimdi de kaynağın kaynağını bulmak için iğneyle kuyu kazıyoruz. Asparagas haberin birden çok gazeteciye iletilmesi de ayrı bir sorun. İlle de ahd etmiş bu haberi yaptıracak. Burada asıl sorun Kılıçdaroğlu’nun İsmail Küçükkaya’nın programında söyledikleri. “Biliyorum, şaşırmadım ama isim veremem” demesi Kılıçdaroğlu’nu zor duruma düşürdü. Yoksa kumpasçı onu da mı bu yalanlara inandırdı. İnce’nin üzerinde en çok durduğu konu, bu olayın parti içinde bir an önce araştırılıp sorumluların disipline sevk edilmesi. Yoksa bu konunun üzerinde tepinecek çok insan var. 

ATATÜRK RESMİ KONUSU

Bu konu, “Atatürk resmini kim indirdi” olayındaki gibi uzatılır ve yanlış yönetilirse iyi bir ivme yakalamış CHP, büyük zarar görür. 

“Ben bu işin neresindeyim” diye soran İnce, bu kumpasla mağdur durumuna düşürüldü. Amaçlananın tam tersi bir etki yarattı bu kumpas olayı. Kumpası kuranlar, hem İnce’yi hem de Kılıçdaroğlu’nu zor duruma düşürmek isterken şimdi kendileri zor durumda. Ya Talat Atilla isimlerini açıklarsa?

CHP’liler gibi şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken bir diğer grup da bizim meslektekiler. Belgesi, öznesi olmayan, dedikodu düzeyindeki iddialar ile haber oluşturulamayacağını bir kez daha bizim mahalle anlamıştır herhalde.

Her kurultay öncesi CHP’de bu tür iddialar basına servis edilir. Yine bir kurultay öncesi partide bir milletvekili elinde birtakım sözüm ona belgelerle bize de gelmiş, Deniz Baykal’ın Arap ülkeleri ve İsviçre’deki bankaların offshore hesaplarında yüklü miktarda paraları olduğunu söylemişti. Fotokopi ile çoğaltılmış o kâğıtlarda bir takım banka adları, hesap numaraları ve Baykal’ın kızının adına gönderilmiş paralar vardı. “Baykal’ın siyasi hayatı bitti” diyor, eğer biz haber yapmayacaksak başka gazetelerin bunu yazacağını söylüyordu. Kendisine “Biraz beklemesi halinde bilgisayardan kendisinin de yurtdışındaki bankalarda hesabı olduğunu gösteren belgeler oluşturabileceğimizi” söyleyince hışımla belge dediği kâğıtları alıp gitti. Başka gazetelerde bunlar yayımlandı ve Baykal, kurultayda kendisine yönelik kumpası açıkladı. Yıpranmak şöyle dursun daha da güç kazandı. 

Hiçbir cinayet kusursuz olmadığı gibi hiçbir kumpas da kusursuz olmaz. Sonunda ortaya çıkar.