Amerika’yı arayan adam
Kült yol filmi Easy Rider’ın (1969) yapımcısı, oyuncusu, Henry Fonda’nın oğlu, Jane Fonda’nın kardeşi, Bridget Fonda’nın babası Peter Fonda, 16 Ağustos’ta yaşamını yitirdi. Easy Rider, Mayıs’ta gerçekleştirilen Cannes Film Festivali’nde ellinci yaşını kutlamıştı. Amerika’yı arayan adam Kült yol filmi Easy Rider’ın (1969) yapımcısı, oyuncusu, Henry Fonda’nın oğlu, Jane Fonda’nın kardeşi, Bridget Fonda’nın babası Peter Fonda, 16 Ağustos’ta yaşamını yitirdi. Easy Rider, Mayıs’ta gerçekleştirilen Cannes Film Festivali’nde ellinci yaşını kutlamıştı.
Aslı Selçuk1969’da ABD’inde Butch Cassidy and the Sundance Kid (Sonsuz Ölüm) ile Midnight Cowboy’dan (Geceyarısı Kovboyu) sonra gişede en iyi iş yapan film Easy Rider oldu. Bu üç bağımsız yapım o yılın izleyici rekorunu kırarak büyük Amerikan stüdyolarını alt etti. 1969’un en önemli olayları Woodstock, Manson tarikatının kanlı cinayetleri, aya yolculuk ile Easy Rider’dı.
Easy Rider, ünlü Vahşi Batı efsanesine ve Amerika’nın kuruluşuna tanıklık eden öncülerin anısına bir saygı duruşuydu. Peter Fonda, kült yol filmi Easy Rider’ın ellinci yılını Mayıs ayında düzenlenen Cannes Film Festivali’nde kutladı. Filmin yaratım aşamasının da Fransa’da oluştuğunu belirten Fonda, 1968’de Roger Vadim’le Histoires extraordinaires’i (Olağanüstü Öyküler) çevirirken ablası Jane Fonda ile Barbarella ve Dr.Strangelove’ın ünlü senaristi Terry Southern’in seti ziyaret ettiklerini anlattı: “Terry bana yeni projemi sorunca ona Easy Rider’ı söyledim. Çok beğendi, bunu birlikte yapalım dedi. Benimle dalga geçme senin ücretin çok yüksek dedim. Ama o çok ciddiydi” dedikten sonra yol boyu konuştuklarını aktardı. “Çekim bitince Roger Vadim’le Serge Marquand arabalarıyla yarıştılar. Terry ile ben senaryoyu tartışıyorduk. Bir ana Jane bize dönerek neler karıştırıyorsunuz öyle dedi. Terry, Jane’e “Hazır ol küçük kardeşin tüm zamanların en tecimsel filmini yapacak dedi”.
1967’de Roger Corman’ın yönettiği, senaryosunu Jack Nicholson’ın yazdığı The Trip’in (1967) tanıtımı için Toronto’ya giden Peter Fonda burada ilginç bi ranı yaşamış. Başkan Johnson tarafından Motion Pictures Association of America’nın (Amerikan Sinema Filmleri Derneği) yöneticisi ilan edilen Jack Valenti’nin konferansında en ön sıraya oturmuş. Geniş oditoriyum dağıtımcılar salon işletmecileriyle doluymuş. Valenti ağdalı Teksas aksanıyla Peter Fonda’nın gözlerinin içine bakarak “Dostlar, artık motosikletli, cinsellik ve uyuşturucu dolu filmler yapmayı kesmeliyiz” demiş. Konferanstan sonra oteldeki odasına çıkan aktörün aklına 1966’da Roger Corman’la birlikte çalıştığı Wild Angels (Vahşi Melekler) filmi gelmiş: “Bruce Dern ve ben yol boyu motosikletlerle gidiyoruz. Görüntü güneşe karşı olduğu Için yüzlerimiz seçilmiyor. İşte tam o anda bir aydınlanma yaşadım. Easy Rider böyle ortaya çıktı”.
John Ford’un Monument Valley’de çektiği filmleri düşünen Fonda tür olarakta westerni seçmiş. John Ford’un ünlü Batı’sına giden kahramanları değiştirmiş, Herman Hesse’in Journey to the East’inden ilham alarak anti kahramanlara dönüştürmüş. “Yanıma Dennis Hooper’ı aldım. Görüntü seçimi iyiydi, fotoğrafçıydı, kadraj yapmasını biliyordu kamerayı çok iyi tanıyordu. Birlikte çok film gördük. Luis Bunuel’in Yokedici Melek, Endülüs Köpeği, Altın Çağ, Viridiana, Orson Welles’in Muhteşem Ambersonlar, Busby Berkeley’in müzikal komedilerini izledik” diyor Fonda. Aktör 22 yaşında ilk filminde oynadığında çevresinin kendi ve Dennis kadar sinemayla ilgilenmediklerini fark etmiş.
Toronto’daki otel odasından sabaha karşı dörtte Hooper’a telefon edip onu uyandıran Peter Fonda ona Easy Rider’ı anlatmış. “Filme bayıldı. Sen yöneteceksin, ben para bulacağım dedim. İkimizde oynayacağız böylelikle ekonomi yapacağız dedim”. Diğer iki yapımcı Bert Schneider ile Bob Rafelson’a filmin bütçesinin 360 bin dolar (Vahşi Melekler’in bütçesi) olduğunu söyleyen oyuncu Roger Corman’dan nasıl düşük bütçeli iyi filmler yapmayı, her filmin belli bir izleyici kitlesi olduğunu da öğrenmiş. Easy Rider’da herkes dayanışma içinde çalışmış, bolcana doğaçlama yapılmış, herkes uyuşturucu kullanmış, herkes kendini oynamış. Çekim süresince Fonda, Gary Cooper’ın şu sözünü hiç unutmamış: “Ne yaptığını biliyorsan rol yapmana gerek yok. Ondört yaşındayken Gary Cooper’ın kızı Maria arkadaşımdı. Onların evine gittiğimde John Wayne, Gary Cooper, Randolph Scott, Joel McCrea, James Stewart hepsi oradaydı. Easy Rider’da ne yaptığımı biliyordum, rol yapmama gerek yoktu”.
1960’lar çok özel bir zamandı, hippilerin, çiçek çocukların kendilerine özgü edebiyatı, giysi ve saç modası, sanatı, müziği, şiiri vardı. Favori filmleri de Easy Rider oldu. Yönetmen ve oyuncu Dennis Hooper radyoda çalan hit parçaları filmed kullandı, daha önce hiç böyle birşey yapılmamıştı. Film, We blew it ( Onu mahvettik, batırdık) cümlesiyle tanındı. “Herşeyi batırdığımızı kabullenmek gerek. Beyaz Saray’daki manyak herşeyi feci şekilde mahvetti. Artık ne özgürlük ülkesiyiz ne de cesurların vatanıyız” demişti Peter Fonda.
Her yönüyle yenilikçi bir çalışma olan Easy Rider’ı Peter Fonda’nın ünlü oyuncu babası Henry Fonda beğenmedi. Filmi izledikten sonra oğluna “Endişeliyim oğlum. Filmde ne olup bittiği, yolculuğun amacı anlaşılmıyor” demiş. Peter’da babasına eğer benimle birlikte ülkeyi gezersen ırksal nefreti, adaletsizlikleri, elektriksiz yaşayan siyahileri, ülkenin ne denli bölündüğünü göreceksin yanıtını vermiş. “Babam bunları anlamak istemedi, bu da beni üzdü. Kendimi Henry Fonda’nın oğlu gibi duyumsamadım. Tüm bunların yakında sona ereceğini biliyorduk. Savaşı durduracağımızı biliyorduk. Martin Luther King öldürülünce kanımız dondu. Telaşlıydık, bir an önce Easy Rider’ı gerçekleştirmeliydik” diyen Peter Fonda Amerika’nın yeniden özgür bir ülke, cesurların vatanı olması için uğraş verdi.