Amerikan sinemasının farklı çehreleri
75. Venedik Film Festivali’nden notlar...
Mehmet BasutçuFestivalin içeriğinden ve genel çizgisinden sorumlu Alberto Barbera, Amerikan sinemasıyla yaşadıkları balayının, bir noktada takvimin itici gücünden kaynaklandığını itiraf ediyor: “Son birkaç yıl içinde sinema hızla değişti. Pazar koşulları da çok değişti. Oscar ödülleri zamanlama konusunda giderek belirleyici olmaya başladı. Bu nedenle takvim bizim için çalışıyor! Şubat ayında ödül yarışına girecek büyük yapımlar Venedik’in sunduğu potansiyeli nasıl değerlendireceklerini çok iyi biliyorlar. Hemen ardından da doğru Toronto’ya uçuyorlar. İddialı filmlerin ıskalayamayacağı bir yer artık burası. Bu stratejik zaman diliminde, bir filmin tanıtımı için Venedik, Toronto ve Telluride vazgeçilmez bir üçlü oluşturmakta...”
Ancak, Amerikan sineması tanımının çok geniş açılımları var. İlk günlerin beklenen Altın Aslan adayı Meksikalı yönetmen Alfonso Cuaron’un filmi “Roma”yı, sadece Netflix yapımı olduğu için Hollywood’la özdeşleştirmek doğru değil kuşkusuz ama sonuçta ne yazık ki öyle... 1970’lerin Meksikasında, hali vakti yerinde Avrupa kökenli bir ailenin ve küçük çocuklarına dadılık eden yerli hizmetçi kızın, uzun bir zaman kesitine yayılan öyküsünü anlatan “Roma”, konusuna yaklaşımındaki toplumsal boyutla, siyah beyaz görüntülerinin özenli estetiği ve usta işi mizanseniyle doyurucu bir film... Ancak, senaryosundaki duygu sömürüsüne açık melodramatik öğelerin bolluğu, oraya buraya serpiştirilen, sözümona dramatik gerilimi yükseltecek yapay bölümlerin (deprem, yangın, kanlı mitingler...) çokluğuyla bir TV dizisini anımsatan bir film... Önümüzdeki ayların ödül furyasından pay alması beklenen “Roma”, sadece televizyon ve tabletler üzerinde izlenebileceğine göre, yine işin tabiatına uygun bir çalışma diyebiliriz.
Bağımsız bir film
Altın Aslan adayı “The Mountain” da, kâğıt üzerinde bir Amerikan filmi. Ancak, gerçekten bağımsız bir Amerikan filmi. Genç yönetmen Rick Alverson (1971) durağan kamerası, mesafeli yaklaşımı, estetiği ve ışığıyla son derece etkileyici özenli görüntüleri yanında, şiirsel anlatımıyla da Avrupa sanat sinemasına çok daha yakın bir yaratıcı. Özgün dilinin çekici doyuruculuğuna karşın, zaman zaman poz vermekten kurtulamadığı için yer yer yapay kalıveren biçemiyle, ödül listesinde hak edebileceği yeri bulmakta ne yazık ki zorlananacak “The Mountain”...
Yakın geçmişte “The Comedy” (2012) ve “Entertainement” (2015) ile ilgi çeken Ricki Averson, dikkatle izlenmesi gereken bir yaratıcı yönetmen...