Altun, LGBT+'ları hedef aldı: Devletin başlıca görevi...

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Dijital Dünya Çalıştayı'nda yaptığı açıklamalarda LGBT+'ları hedef alarak, “Biz, özgürlük ve hoşgörü gibi kavramların eşcinsellik propagandası için yozlaştırılmasına; bu yolla ailelerimizin ve çocuklarımızın hedef alınmasına kesin olarak karşı çıkıyoruz. Vatandaşlarımızı her türlü aşırılıktan korumak devletin başlıca görevidir” dedi.

(DHA)

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Anadolu Yayıncılar Derneği tarafından düzenlenen 'Dijital Dünya Çalıştayı'nda konuştu. 

'MESLEKİ STANDARTLARINI ORTAYA KOYMALIYIZ'

İnternet gazeteciliğine ilişkin açıklamalarda bulunan Altun şunları kaydetti: 

"Dünyada ve Türkiye'de bilgi hızla fiziksel ortamdan dijital ortama taşınırken bu faaliyetleri düzenleyen kuralların kapsamlı şekilde yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. İnternet artık ana akım medyanın bir parçası haline gelirken, bu gerçeğe gözümüzü kapatamayız. İnternet, sosyal medya ifadelerini kullandığımızda aklımıza kaos geliyor. Elbette burada hassas bir denge gözetmek durumundayız. Kendi imkânlarıyla basit bir internet sitesi kuran, buradan bir tür yayıncılık faaliyeti yürüten kişilerle ile profesyonel gazetecileri birbirinden ayırmak elzemdir. Bu ayrım, öncelikle, gazetecilik mesleğinin evrensel standartlarını muhafaza etmek ve gazetecileri korumak için gereklidir. Diğer yandan, sadece belirli bir mecra üzerinden çalıştıkları için gazetecilik yapanların mağdur edilmesi de kabul edilemez. Hep birlikte internet gazeteciliğinin mesleki standartlarını ortaya koymalı, bu alanı rasyonel ve şeffaf bir şekilde düzenlemeliyiz. Bu çalıştayın, bu sürecin önemli bir parçası olacağını düşünüyorum."

'DİJİTAL FAŞİZM BÜYÜK TEHDİT'

Dünyanın belirli bir bölgesinde kümelenmiş bir avuç şirketin "hakikatin tekelini ellerinde tuttuğunu iddia ettiğini dile getiren Altun, "Bu iddia milletin seçilmiş temsilcilerine sorgusuz sualsiz sansür uygulamaya kadar varan bir cüretkarlıkla birleşmiş durumda. Bu tür anti-demokratik uygulamaların meşrulaştırılması için ellerinden gelen gayreti ortaya koyuyor, her tür manipülasyonu yapıyorlar. Böylece bir grup özel şirket, kamunun bilgiye erişimi noktasında hem avukat hem savcı hem hakim görevini üstleniyor. Bu gidişatın ne kadar sorunlu olduğu açıktır" dedi.

Dijital faşizmin bir başka unsurunun da ifade özgürlüğü ve tolerans gibi kavramların dejenere ve politize edilmesi olduğunu belirten Altun, "Açık ve net bir biçimde vurgulamak istiyorum. Ortada apaçık bir çifte standart var. Bugün, küresel anlamda bir çifte standartla muhatabız. Bakınız, küresel şirketler ne yapıyor? Bir yandan siyasetçileri 'şiddeti teşvik ettiği' gerekçesiyle susturuyorlar, sansürlüyorlar. Öte yandan aynı küresel şirketler, terör propagandasına ortak olmaya, bunu da bile isteye yapmaya devam ediyorlar. Nitekim ABD'nin, AB'nin terör listesindeki PKK'nın veya 15 Temmuz'da 251 masum insanımızı şehit eden FETÖ'nün elebaşıları, sosyal medya platformlarında serbestçe ahkam kesiyor, propaganda yapmaya devam ediyorlar. Bu sistematik bir kötülüktür. Buna ilaveten ülkemiz terör örgütleriyle bağlantılı hesapların kapatılmasını istediğinde otoriterlik ve ifade özgürlüğüne saygı göstermemekle itham ediliyor" ifadelerini kullandı. 

LGBT+'LARI HEDEF ALDI 

Dijital faşizmin bir diğer boyutunun da bir avuç şirketin özgürlük adı altında kendilerini kanunların üzerinde konumlandırma gayreti olduğunu belirten Altun, şöyle devam etti: 

"Bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti olarak bu konuda düzenleme yapmaya çalıştığımız için içeride ve dışarıda olağanüstü bir baskıyla karşı karşıya bırakıldık. Son derece makul olan taleplerimiz, ifade özgürlüğüne saldırı olarak lanse edildi.  AB'de yapılan, orada hukuki olan düzenlemeler, bizim için lüks sayıldı. Hayır, biz hükümet olarak vatandaşlarımızın küresel şirketlere karşı haklarını, hukuklarının korunması adına bir düzenleme talep ettik. Açıkçası bu süreçte bazı muhalefet temsilcileri de bu küresel şirketlerin maaşlı sözcüleri gibi mesai yaptı. Biz bu süreçte hem Türkiye hem de dünya için doğru bir iş yaptığımızın bilinciyle sağlam durduk. Her türlü baskıya göğüs gerdik. Dünyanın hiçbir yerinde sınırsız özgürlük diye bir şey olamayacağını söyleyip, egemenliğimize saygı gösterilmesini istedik. Bu kadar açık ve net. Neticede meşru taleplerimizin ilgili şirketler tarafından kabul edildiğini hep birlikte gördük. Aynı şekilde, özgürlük ve hoşgörü gibi kavramların istismarına hep birlikte şahitlik ettik. Biz, özgürlük ve hoşgörü gibi kavramların hiçbir şekilde eşcinsellik propagandası için yozlaştırılmasına; bu yolla ailelerimizin ve çocuklarımızın hedef alınmasına kesin olarak karşı çıkıyoruz. Bahsettiğimiz küresel şirketler için bu propaganda neredeyse bir yasa hükmünde. Hiçbir şekilde eşcinsellik propagansının yanında yer almayacağız. Vatandaşlarımızı her türlü aşırılıktan korumak devletin başlıca görevidir. Bu tür çirkinliklerin özellikle gençlere 'normal' bir şey gibi sunulması, toplumsal düzenimize ve milletimizin asil karakterine yapılmış bir saldırıdır. Bugün bu konuda birilerine hoş görünmek için en ufak taviz verilmesi, gelecekte çok daha ciddi sorunlarla karşılaşmamıza neden olacaktır. Buna izin vermiyoruz, vermeyeceğiz"

'TÜRKİYE'NİN VERİSİ TÜRKİYE'DE KALMALI'

"Türkiye'nin verisinin Türkiye'de kalması için gereken tüm önlemleri almak, tüm adımları atmak zorundayız" diyen Altun, bu açıdan son haftalarda bir haberleşme uygulamasının aldığı karar sonrasında yaşanan sürecin sevindirici olduğunu dile getirerek,  "Bu süreçte hem Cumhurbaşkanlığımız hem de diğer kurumlarımız medya bilgilendirme gruplarını yerli ve milli uygulamamız BİP'e taşıyarak bu harekete destek oldu. Yalnızca Türkiye'nin değil, Türkiye'nin dostlarının yaşadığı birçok ülkeden milyonlarca insanın bizim uygulamamızı tercih etmesi hiç kuşkusuz bir gurur vesilesidir. Bu sürecin güçlü bir şekilde devam edeceğini ümit ediyorum" ifadelerini kullandı.