Altın pas tutmaz...

Buralarda havalar biraz ısınır gibi oldu. Çok güvenmemeli, o yüzden kışlıkları henüz naftalinlemedik. Haziranda kar yağdığını da bilirim. Geçen hafta, hava ısırmıyordu. Tam gezmelik zaman! Komşum Mr. Harold geçen pazar günü birlikte nehir boyunda gezinti teklif etti; doğa yürüyüşü... Ben İstiklal Caddesi’nde gezmeyi severim, çalı çırpı değnekleyerek dolaşmayı sevenlerden değilim ama kabul ettim.

Mahmut Şenol - Kanada (Alberta)

Elli yıl evvel Liverpool’dan buraya İngiliz göçmeni olarak geldiğinden beri bildiği bir güzergâh varmış, oraya gidelim istedi; gittik. Kanada’nın sağı solu nehir, ırmak, dere, göl, gölcük dolu. Fakat bu gittiğimiz ülkenin en büyük nehirlerinden yedincisidir; bir yerli kabilenin adını taşır: Saskatchewan, 2 bin km. uzunlukta, iki ayrı kaynaktan gelen bir dev nehir. Acelesi varmış gibi gürül gürül akarak yola çıkan nehrin bir kolu Calgary kenti havzasından geçiyor, diğeri ise Edmonton’ın içinden. Kayalık Dağlar’dan beslenip doğuya doğru bütün Alberta’yı kıvrılarak geçiyor, komşu eyalet Saskatchewan’a girip birleşiyor; devasa bir su akıyor. 

NEHİRDE ALTIN PEŞİNDE...

Nehir, ülkenin 6. büyük gölü olan Winnipeg’e boşalıyor. Saniyede 850 metreküp su akıtan nehrin bunca suyu göle boşalır da taşmaz mı diye Nasreddin Hoca tarzı soru sorasım geldi, Mr. Harold cahilliğime vermiş olmalı, “Merak etme, göl Hudson Körfezi’ne bağlanıyor” dedi. Rahatladım, yoksa telaş edecektim. 

Nehrin kenarında geziniyorken karşı kıyıda ayaklarına balıkçı çizmeleri çekmiş üç beş kişi gördük. Balık avlıyorlar zannettim, suya eğilip doğruluyorlardı. Aradaki mesafe birkaç yüz metre, ne yaptıklarını seçmesi zor ama Allah’tan Mr. Harold var yanımda; açıkladı. Bunlar altın arayıcılarıydı. Baharla beraber suların üstündeki buz tabakası eriyip nehrin debisi artınca dağlardan sürüklenen kayaların arasındaki altın çözüntüleri de suyla akıp geçiyordu. Demek şehrin içinden altın akıyor, biz bakıyorduk! Bu altıncılar, bazı kap kacaklarla beraber, ellerinde bir elek ha bire suyu harmanlıyor, nehrin çamurlu suyundan kalıntı topluyorlar. 

Mr. Harold altın avcılığının zor ve zahmetli bir iş olduğunu uzun uzadıya açıkladı, bir dönem kendisini bu işe kaptırmışmış. Anladığım şu ki akıp giden çamurlu suda 24 karat Cumhuriyet Altını bulmaya kalkışmak, biraz define avcılığına benziyor. Arayan bulur misali peşinde olmak lazım; sabır işi. Ne var ki bu yolla iyi kötü para kazanıldığını da söylemekteydi Mr. Harold.

TRUMP SERVETİNİN GEÇMİŞİ...

Kısmete bağlı bir iş, zaten avcılık biraz talih meselesidir. Ancak becerikli, şanslı birisinin tavayla suyu çalkalayıp günde 200 dolarlık altın bulabileceğini de öğrenmiş oldum. Demek o yüzden 1880’lerde nehir boyunca Alberta’da “Altına Hücum” dönemi yaşanmıştı. 

O yıllarda 3 binden fazla altıncının nehirde tava-kepçe dolaştığını da öğrendim. Kuzeydeki Yukon Bölgesi’nde bulunan Klondike Altın Madeni ise başlı başına ayrı hikâyedir, orada kepçeyle değil, kürekle altın toplanıyor söylentisi üzerine binlerce insan 1880’de yola dökülür. Vahşi Batı’nın ünlü Klondike kasabası o tarihlerden kalma. Kasabanın daha sonra genelevine dönüşecek olan otelini de ABD’nin eski başkanı Trump’ın Alman asıllı dedesi Friedrich Drumpf, bu altın sevdasıyla gelenlerin peşinden buraya yerleşip kuruyor. 

Trump’ın büyük servetinin arkasında dedesinden kalan mirası yatıyor. Dede Drumpf, altın serüvencilerine iyisinden hizmet gösterip on yıl sonra bu altın işi fos çıkınca, o günün parasıyla 600 bin dolar serveti cebine koyup geri döner. 

Altın merakı hâlâ sürüyor, tencereyi alan nehir kenarında bitiyor. Altıncıların tıpkı balıkçılar gibi dalya yerleri var, kimseye söylemezler; zulasını sıkı tutan altını kapıyor. Bunların çoğu “Alberta Altın Arayıcıları Birliği” adlı derneğe üyedir. Derneğin AGPA kısaltılmış adıyla web sayfalarında epey bilgi vardı; yararlandım. Altın parçacıklarının tavada nasıl toplanacağını gösteren eğitici videoları var; biraz paragöz olsam bu iş çantada keklik! 

Üstelik altın avcılığına ruhsat da gerekmiyor, eğer maden kazacaksanız o zaman başka. Ayrıca Dünya Altın Kepçeleme Şampiyonası adıyla her yıl yapılan bir yarışmayı da bu dernek düzenler, uluslararası yarışma açarmış. Bu yıl 21 Ağustos’taki yarışma Covid nedeniyle iptal edilmiş. Yarışma iptal ama altın kepçeleyenler, hız kesilmiş değil. 

KAZ DAĞLARI’NA DADANDILAR...

Kanada’nın altın üretimi de hızını kesmedi. Kanadalı Alamos Altın Şirketi’nin gözü doymuyor olacak ki gelip Kaz Dağları’na dadanmıştı; hatırlarsınız. Ha bire altın çıkarıyor Kanada, bu kadar altına ihtiyaç nedir, anlaması zor. Bir element, tarih boyunca insanlığı baştan çıkardı. “Altın pas tutmaz” deyişi dünyanın tüm dillerinde. Paslanırsa ne olur, bazen eşyanın paslısı, duvarın patinası bile değerlidir. Endüstriyel imalatta  yüzde 4 oranında altına ihtiyaç var; gerisi sarı tutku! Geçen yıl verilerine göre dünyada 1. sırayı yıllık 420 ton ile Çin alıyor. Kanada 5. sırada, 175 ton altın çıkarmış; tabii bizim nehirden değil. Bunca altını ne yaparlar, nerede saklarlar; bu da bir muamma! 

Şimdi diyeceksiniz ki altın olsun saklayacak yer buluruz; haklısınız! Havuz uygun yer olabilir. Altınlarını olimpik bir havuzda koruyan bir çizgi roman kahramanından bunu biliyorum: W. Disney’in Ördek VakVak-Donald Duck’ın çizgi romanında altın dolu havuzda yıkanan Varyemez Amca öyle yapıyordu. 

senolasenola@gmail.com