Altın Palmiye emekçi onuruna!
Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ödülü Ken Loach verildi.
Esin KüçüktepepınarÜstat Ken Loach, “Dünya, neoliberalizmin idealleri tarafından yönlendirilen ‘katılık’ nedeniyle, bizi felaketin eşiğine taşıyan ve Yunanistan, Portekiz ve İspanya’ya yoksulluk, batıdaki azınlığa ise grotesk bir gerginlik getiren, tehlikeli bir noktada” dedi.
İngiliz üstat Ken Loach, sosyal devletin çöküşü ve açlık sınırında yaşayan insanları anlattığı “Ben, Daniel Blake/I, Daniel Blake” filmiyle ikinci kez büyük ödül Altın Palmiye’yi kazandı. Eleştirmenlerce beğenilmesine rağmen Altın Palmiye’de çok iddialı görünmeyen Loach’un ödülü politik bir mesaj olarak algılansa da Alman kadın sinemacı Maren Ade’nin neredeyse herkesin favorisi olan “Toni Erdmann” ve iki iddialı Roman filminden “Sierranevada”ya hiç ödül gelmemesi çok şaşırttı.
Cannes Film Festivali’nde ödülü kim alacak tartışmaları arasında adı anılan İngiliz üstat Ken Loach, “Özgürlük Rüzgarı/The Wind that Shake the Barley” filminden 10 yıl sonra ikinci kez Altın Palmiye’yi kazandı. Ödülünü jüri başkanı George Miller’ın yönettiği “Mad Max” ile adını duyuran Hollwood starı Mel Gibson’dan alan 80 yaşındaki yönetmen “Dünyanın beşinci en zengin ülkesinde yemek arayan insanlar var. Yaşadığımız dünya artık çok tehlikeli bir yere dönüştü. Neoliberalizm denilen sistem bizi yıkımın eşiğine getirdi, aşırı sağ ümitsizliğimizden ayrıca avantaj sağlıyor” dedi ama yine de iyimserlikten vazgeçmedi ve ekledi: “Umut etmeyi sürdürmeliyiz. Başka bir dünya mümkün ve şart!” dedi.
Ödülünü almadan önce yaptığımız söyleşide hayatını ve sinemasını onuruyla yaşayan emekçilere adadığını ve mümkün olursa film yapmaya devam edeceğini söyleyen Ken Loach, ödül konuşmasında da jüriden önce festival çalışanlarına tesekkür edince ayrıca alkış aldı. Kalp rahatsızlığı nedeniyle çalışamayan bir marangoz olan vatandaş Daneil Blake’in çivisi çıkmış bürokrasi yüzünden yaşadığı çöküntüyü anlatan üstat Loach, birlikte sahneye çıktığı kadim dostu ve senaristi Paul Laverty’ye, ekibe ve ailesine teşekkür etti.
Gözyaşlarına boğuldu
Miller’ın başkanlığını yaptığı, Donald Sutherland ve Kristin Dunst gibi oyuncuların yer aldığı jüri, ikincilik anlamına gelen Büyük Ödül’ü Kanadalı genç yönetmen Xaiver Dolan’a verince eleştirmenlerden yuhalayanlar oldu. Jüriye “Filmin duygusunu alabildiğiniz için çok teşekkür ederim” derken gözyaşlarına boğulan Dolan “Sevilmek ve kabul edilmek için yapıyoruz her şeyi bu hayatta. Kolaya kaçmadan, kendimize benzeyen filmler yapmalıyız. Filmimdeki karakterler çok sert görünebilir karakterler ama aslında herkes çok kırılgan” sözleriyle fazlasıyla duygusallaştı. Jüri Özel Ödülü ise İngiliz kadın sinemacı Andrea Arnold’un ABD’de çektiği yol filmi “American Honey”ye verildi. Arnold, “Birkaç saat önce oturup çayımı içiyordum. Şimdi burada olmak çok gerçeküstü” sözleriyle konuşmasını kısa kesti.
Gözyaşlarının sahici geldiği anlar da vardı ve tanınmış Filipinli yönetmen Brillante Mendoza’nın filmi “Ma’Rosa”daki başrolüyle en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Jaclyn Jose, yoksul mahallesinde küçük uyuşturucu işleriyle ayakta kalmaya ve polis şiddeti ve yolsuzluğuyla başetmeye çalışan kadın rolünde gerçekten şahane.
Orta sınıftan genç bir çiftin bir suç olayı sonrası yaşadıkları çatışmaları anlatan “Salesman”, yönetmeni Aşgar Farhadi’ye en iyi senarist ödülünü kazandırdı ama doğrusu ahlaki sorgulamalrıyla ikircikli açmazlar yaratması nedeniyle ğek kimsenin favorisi değildi. Öncesinde gecenin ilk ödülü olarak filmin başrol oyuncusu Shahab Hosseini en iyi ödülü aldığı için kendisinin başka ödül beklemediğini söyleyen Farhadi “Filmlerim çok eğlenceli değildir ama en azından bu ödüllerle halkımı sevindiriyorum” dedi.
Jüri en iyi yönetmen ödülünü ikiye paylaştırarak şaşırtmaya devam etti. Eleştirmenlerin haksızca yuhaladığı “Personal Shopper”la Fransız Olivier Assayas zaten sahnede şaşırmış görünüyordu ve hızlıca ekibine, ailesine teşekkür etti. Yarışmanın ididalı iki Romen filminden ödül Altın Palmiyeli Christian Mingui’ya düştü: “Filmlerimi yalnız yapmıyorum, herkese ve aileme çok çok teşekkür ediyorum” dedi ve ekledi: “Auter sineması burada Cannes’da ortaya çıktı ama maalesef azalmaya başladı, çok dikkatli olmalıyız” dedi.
İlk filmlere verilen Altın Kamera ödülünü ise Fransız kadın yönetmen Houda Benyamina’nın yönettiği Divine kazandı. Konuşmayı uzatan Benyamina sahnede zılgıt çekince kahkahalar patladı.
Eleştirmenler Alman komedisini sevdi
Uluslararası Film Eleştirmenleri Ödülü ise ana yarışmada çoğunluun favorisi olan trajikomik Alman yapımı “Toni Erdmann”ın oldu. Türkiye’den Vecdi Sayar’ın yanı sıra Alin Taşçıyan’ın da başkanlığını yaptığı jüri yan bölümlerden Belirli Bir Bakış’ta Bogdan Mirica’nın yönettiği “Dogs/Caini”, (Dogs) ve Eleştirmenler Haftası’nda Julia Ducournau’nun yönettiği “Grave’e ödül verdi.