Altın Gün ve Black Pumas ile kıtalararası müzik sohbeti
Black Pumas grubundan Adrian Quesada ile Altın Gün grubundan Daniel Smienk özel bir Zoom buluşmasında bir araya geldiler. Kıtalararası buluşmaya Cumhuriyet Pazar adına biz de katıldık.
Emrah KolukısaBu hikâyenin bir ayağı Teksas eyaletinin Austin kentinde, bir ayağı da en azından sembolik anlamda Erzurum’da.
Kim derdi ki günün birinde ABD’li bir müzik grubunun bir elemanı internet üzerinden yaptığımız bir söyleşide Erzurum yöresine ait “Yaylalar” türküsünün adını zikredecek ve soracak “Doğru mu telaffuz ettim bilmiyorum?..” Doğruydu Adrian, gayet güzel telaffuz ettin, bizim buralarda dendiği gibi ‘sıkıntı yok’.
İş burada da bitmiyor; zira bu iki coğrafi ucu birleştiren bir köprü daha var ki, o da Amsterdam’da… Altın Gün grubundan Daniel Smienk iki hafta kadar önce yaptığımız özel Zoom buluşmasında bu köprüyü kuran isimlerden biriydi.
Türkiye’den GRGDN aracılığıyla düzenlenen ve Black Pumas grubundan Adrian Quesada’nın Altın Gün ve Türk müziğine olan ilgisinden doğan bu kıtalararası buluşma fikri sevgili Gizem Ertürk’ün de katkısıyla bana kadar uzandı ve bu özel randevunun moderasyonunu yapmam istendi.
Altın Gün bizde her geçen gün daha fazla tanınan bir grup ama Black Pumas geçenlerde Joe Biden’ın yemin töreninde çevrimiçi bir performans sunana kadar radarımızın dışındaydı.
Yıldızı giderek yükselen bu iki grubun elemanları arasında bulunmak hem önemli bir fırsat hem de benzersiz bir keyifti doğrusu.
Adrian, seninle başlayalım mı? Altın Gün’ün müziği ile ilk ne zaman tanıştın, nasıl oldu?
Adrian Quesada: “Altın Gün”ün müziğiyle birkaç yıl önce arkadaşım, İngiliz yapımcı Sean Leigh’nin Facebook sayfasında yaptığı bir yıl sonu değerlendirmesi sayesinde tanıştım. Sean’ın müzik zevkine güvendiğim için dinlemeye karar verdim ve bisiklet sürerken falan birkaç hafta hep dinledim. Sean’ın paylaştığı listeden en çok ilgimi çeken Altın Gün olmuştu ve o zamandan beri de hayranlarıyım diyebilirim. Bu arada geçenlerde bir söyleşinizde Selda’nın müziğinin sizin üzerinizde çok önemli bir etkisi olduğunu söylediniz; ben de aslına bakarsanız çok severim Selda’yı ve hatta 2013’te onun söylediği “Yaylalar”ın bir cover versiyonunu kaydetmiştik, bir başka müzisyenin albümü için. Yani o sound’un çok büyük hayranıyım bir süredir ve siz de Selda’dan bahsedince çok şaşırdım ve mutlu oldum.
Öte yandan Adrian sizin psikodelik müziğe olan ilginiz bilinen bir şey. Altın Gün’ün Türk müziği ile psikodelik unsurları harmanlaması size nasıl geliyor?
Adrian: Çok beğendim. Aslında matrak bir şey, çünkü insanlar psikodelik tanımlamasını çok yapıyorlar ve eğer kafalarındaki şeyi açıklayan bir şeyse evet bence de psikodelik olabilir ama bence çoğu zaman sadece güzel soundlar bunlar… Yani illa psikodelik diye tanımlamak gereksiz; sadece, evet, bu soundları ben çok seviyorum.
Daniel, o zaman size soralım, Altın Gün’ün nasıl kurulduğunu anlatır mısınız?
Daniel Smienk: Grubun basçısı Jasper öteden beri Türk müziğinin hayranıydı ve Selda Bağcan’ın ilk albümünü özellikle çok seviyordu; takıntı derecesinde diyebilirim. Bu müziği çalmak istiyordu ve bir şeyler yapmalıyım diyordu. Sonra Facebook’ta Türk müzisyenleri aramaya başladı, halk müzisyenleri… Kayıt yapmak falan değil ama onlarla birlikte çalmak istiyordu. Erdinç ve Merve ile o şekilde tanıştı. Grup onların çok iyi anlaşması üzerine kuruldu sonuçta. Sonrasında da Erkin Koray, Barış Manço gibi müzisyenlerin şarkılarını coverlamaya başladılar, her şey böyle başladı. Bu isimler zaten 60’lı 70’li yıllarda müzik yaptığı için psikodelik bir damarları vardı.
Adrian, bu isimler sizin için de bir şey ifade ediyor mu?
Adrian: Evet, tabii… Selda Bağcan ve Barış Manço kesinlikle, diğer ismi şimdi hatırlayamadım ama… Tabii şunu söyleyeyim, ben bu müzik konusunda uzman falan değilim, ama birkaç yıl önce bir çok Türk müzisyenin olduğu toplama albümler almıştım. Çoğu müzisyeni o albümlerden dinledim.
Daniel peki siz Black Pumas’ın müziği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Daniel: Çok müthiş bir enerjileri var. Bir kere onları sahnede de izledim. Grammy töreninden sonraki partide çalmışlardı, Los Angeles’da. Küçük bir sahneydi ama enerji aynen orada da kendini gösteriyordu. Bence çok yeni bir şeyler var onların müziğinde; yani soul ve R&B var içinde ama bir başka seviyeye çıkarıyorlar, nasıl yapıyorlar bimiyorum.
Bu arada Adrian, siz ve Eric Burton (Black Pumas’ın diğer elemanı) birbirinizden hayli farklısınız ama aranızdaki müzikal kimya çok güçlü. Siz nasıl bir araya geldiniz?
Adrian: 2017 yılında enstrümantal bazı parçalar besteleyip kaydetmiştim. Ve bu kaydettiklerim üzerine şarkı yazabilecek ve söyleyecek birini arıyordum. Bir grup kurmak değildi aslında niyetim, ben müzik yapıyordum zaten. Sonra birisi beni Eric ile tanıştırdı ve stüdyoya geldiği ilk gün “Black Moon Rising” ve “Fire” adlı şarkıları kaydettik. İlk single’larımız oldu bunlar. Sonra haftada bir iki gün stüdyoda buluşmaya başladık ve çalıştık. Sonuçta 7-8 parçamız oldu ve birbirimize bakıp ‘Aslında gayet güzel oldu’ dedik ve parçaları canlı çalmaya karar verdik. Stüdyoda da önce müzisyenler kaydediyordu ve sonra Eric gelip üzerine okuyordu… O yüzden canlı çalalım ve konser tepkilerini ölçelim dedik. Ama öyle olunca daha çok parça gerektiğini fark ettik ve grup kurmaya karar verdik. Eric’in de yıllar öncesinden yazdığı şarkılar varmış, “Colors” mesela 10 yıl önce yadığı bir şarkı… Onun şarkıları da ilginç bir şekilde bir eldiven gibi oturdu bizim tarzımıza. 2018 yılında da ilk konserlerimizi verdik.
Grubun adını da sorayım, yani mesela Black Panthers’i (Kara Panterler) hepimiz biliyorıuz da, Black Pumas (Kara Pumalar) ne anlama geliyor?
Adrian: Tabii ki Black Panthers ile bir alakası yok… 2017 yılında Meksika’ya gezmeye gitmiştim ve orada piramitleri falan da ziyaret ettim tabii. Dönüşte de yanımda bir sürü jaguar heykelciği getirdim. Tuhaftır, tam da o sırada logo çalışmaları yapan bir arkadaşım bana bir jaguar çizimi yolladı. O kadar üst üste geldi ki, herhalde bu bir işaret olmalı dedim. Gruba isim bulmak için yazışırken de aklıma işte bu jaguar ya da ormanda yaşayan büyük kedi türleri geldi, panter, çita vb… Pumayı sevdik ve kullandık. Ve aslında siyah puma diye bir şey de yok, pumalar siyah olmuyor. Yani bu da aslında bize bir çeşit gizem eklemiş oldu sanki.
Bu noktada söyleşiyi biraz açmaya karar veriyoruz ve Daniel ile Adrian’ın birbirlerine sormak istedikleri sorulara kulak veriyoruz. İlk soru Daniel’den geliyor.
Daniel: Geçen hafta 5 gece konser verdiğinizi duydum… Çok müthiş bir şeydi herhalde, değil mi?
Adrian: Evet, öyleydi gerçekten, inanılmazdı. Austin’de 5 gece 2000-25000 kişilik konserler verdik. Başlamadan bir gece evvel aynı mekanda küçük bir performans yapıp kaydettik, 150 kişi kadar vardı. Aslında bir hayli büyük bir mekan ama o gece sadece 150 kişi vardı ve bir yıldan uzun zamandır ilk kez o gece birlilerine konser vermiş olduk. Yani arada çevrimiçi performanslar falan yaptık ama fiziksel olarak insanlarla karşı karşıya geldiğimiz ilk seferdi o gece ve sadece 150 kişi olduğu halde insanlar tezahurat yaptığında tüylerimiz diken diken oldu. Bir kere daha gördük ki insanların enerjisinden beslenmek gibisi yok.
Adrian: Albümünüzü ilk dinlediğimde çok sevdim gerçekten, ama sonra internette bir konser kaydınıza rastladım ve gerçekten aklım uçtu. Konser performanslarınıza nasıl yaklaştığınızı merak ediyorum açıkçası, stüdyodan çok farklı mı çalıyorsunuz?
Daniel: Doğrusu hayır, öyle diyemem. yani biz sahnede her şeyi çok basit tutmaya çalışıyoruz, çıkıp çalıyoruz sadece. Stüdyoda ya da provalarda da hep aynı şekilde çalıyoruz, biz temelde canlı çalan bir grubuz, kayıtlarımızda da sahnedeki gibi çalıyoruz, hep birlikte, birbirimize yakın durarak. Sizde durum nasıl?
Adrian: Albüm kaydımızın büyük kısmını canlı yaptık, sadece bazen vokal kaydı için ikinci bir kere stüdyoya girdiğimiz şarkılar oldu. Ama şu anda kaydettiğimiz ikinci albüm için farklı bir yol deniyoruz, kural kitabını camdan attık bir anlamda. İlk albümde yaptığımızın aynısını yapmak istemedik, bu sefer örneğin bazı davul bölümlerini önden programlıyoruz, ses paletimizi değiştiriyoruz, yani canlı müzik grubu gibi yaklaşmıyoruz pek. Ama konserde çalarken eskisi gibi çalacağız, yüzde yüz canlı.
‘TRUMP İSTESE ÇALMAZDIK’
Joe Biden’ın yemin töreninde sunduğunuz performanstan bahsedelim biraz da, ne anlama geliyor sizin için?
Adrian: Yemin töreni için Austin’de çaldık ve kaydettiğimiz videoyu onlara yolladık. Açıkçası kaydettiğimizde bize çok da mühim bir şeymiş gibi gelmemişti, çünkü alt tarafı tek başımıza çekip videoya kaydettik, dinleyici falan yoktu. Ama yemin töreni sırasında izledik, çünkü ülkemiz için önemli bir gündü, karanlıktan bir dönemden çıktığımız gün… Bütün töreni evde izledim ve gözlerim doldu, yani ülkenin o tarihi anında bu şarkıyı orada söylüyor olmak hayatımda çok önemli bir noktaydı.
Bu performansı mesela Donald Trump’ın yemin töreni için de yapar mıydınız?
Adrian: Hayır… Trump tarafından böyle bir davet gelse reddederdik tabii ki. Bizi aslında Kamala Harris’in (Başkan Yardımcısı) bir etkinliği için aradılar. O hafta her gece bir etkinlik oluyordu ve biz de Kamala Harris’in katılacağı bir program için bir kayıt yapıp yolladık. O performans çok beğenilince son dakikada bizi de eklediler yemin töreni listesine. Tören salı günüydü, bizden kaydı cumartesi istediler, biz pazar kaydettik ve pazartesi de onlara yolladık. Çok son dakikaydı.
‘DİNLEYİCİ SEVEREK DİNLİYOR’
Şunu merak ediyorum, Türkçe sözleri olan şarkıları ve Anadolu ezgilerini yorumladığınız konserlerde nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Daniel: Hep şunu söylüyorlar tabii: Müzik çok güzel ama hiçbir dediğinizi anlamıyoruz. Bu arada şunu da söyleyeyim, dünyanın hemen her yerinde Türklerin yaşadığını görüyorum ve çok şaşırıyorum. Biz biraz poplaştırarak çalıyoruz, ya da dans edilebilir gibi… Batılı kulaklara egzotik gelecek bir müziği farklı bir şekilde sunuyoruz ve farklı yaşlardan, farklı kesimlerden gelen karışık bir dinleyici topluluğunun keyif alarak dinlediğini görmek de heyecan veriyor. Bazen şarkı bittikten sonra sözleri tercüme ettiğimiz oluyor, ama bazen çaldığımız müzik o sırada sözlerle çok da örtüşmüyorsa çevirmeden devam ediyoruz.
ALTIN GÜN
Hollanda’nın Amsterdam kentinde gitarist Ben Rider ve basçı Jasper Verhulst tarafından temelleri atılan Altın Gün müziğinde Anadolu Rock ve psikodelik unsurları harmanlayan bir Türk Halk Müziği topluluğu demek çok da yanlış olmaz herhalde. Erdinç Ecevit Yıldız, Merve Daşdemir, Denzel Sprenkling, Gino Groenveld ve davulcu Daniel Smienk’in de yer aldığı topluluk aralarında “Goca Dünya”, “Süpürgesi Yoncadan”, “Yüce Dağ Başında” gibi türkülerin de bulunduğu çok sayıda single’a ve 3 albüme imza attı.
BLACK PUMAS
Tüm dünyanın adını Joe Biden’ın yemin töreninde yaptıkları çevrimiçi performansla ezberlediği Black Pumas 2017 yılında kuruldu. Adrian Quesada ve Eric Burton ikilisi tarafından kurulan grup kendi adlarını taşıyan ilk albümlerini iki yıl önce piyasaya çıkardı. Grammy Ödülleri’nde 3 dalda aday olan grup dünyanın önemli müzik yayınları tarafından övülen müzikleriyle kısa sürede parladı ve “Colors” adlı parçalarıyla liste başarısı elde etti.