Alplerin nefesi...

.

MİNE ESEN

Kıvrılan yol Avrupa’nın en yükseği dağı, Mont Blanc’a göz kırpıyor beyazlıklar içindeki yolculukta...

Lapa lapa beyaz taneler ahenkle arabanın üstune iniyor... Hafif virajlı yolda arabanın lastiklerinin karda çıkardığı hafif gıcırtı dışında ses yok... Dağ yolu boyunca sıra sıra ağaçlar, üstlerinde kristal beyazlıklar, ara ara küçük bir kasaba, bir iki katlı dağ evleri... Siz deyin soluksuz bırakan manzara, ben ekleyeyim zamanın durduğu an... Ne özlemişiz deyip camları açıyoruz, keskin ama o hani insanı bir anda dikelten serinlik çarpıyor suratımıza, Heidi çizgi filmi misali ağzımız kulaklarımızda, rüzgâr saçlarımızda... Şehir hayatının aşk nefret yoğrulmasında olanlardansanız iyi bilirsiniz bu doğaya özlemi. Hani sık sık söylediğimiz “bir nefes gerek”i...

Rüzgârın neşeli ıslığı kulağımızda istikamet noktamız İsviçre’den Fransa Alpleri’ne... Durağımız Megeve... Kelt dilinde “Suların üzerine kurulu” kent anlamına geldiği söyleniyor... Fransızların yerel olduğu kadar ulaslararası kış turizminde başarıyla markalaştırdıkları bölgelerinden. Kışları kayak, yazları yürüyüş, tırmanış gibi dağ sporlarıyla çekim merkezi. Geçmişi 1910’ların ortalarına kadar uzanan ışıltılı bir bir kayak merkezi haline dönüşme tarihi var. Fransızların ilgisinin yanı sıra komşu İsviçreliler için de yakınlığı nedeniyle tercih edilen bölgelerden olmuş. Bir zamanlar çiftçilikle geçinen kasabanın, bir kadın gazetecinin 1913’lerde kaleme aldığı Megeve’in kayak tutkunları için vazgeçilmez olacağı övgüsüyle parlamasına katkı sağladığı söyleniyor...

Avrupa’nın pek çok yerinde görebileceğiniz gibi küçük dar sokakları, taş-ahşap ahenginin buluştuğu minik evler, kafe restoranlar, ışıltılı vitrinli butikler, konsept mağazalarla çevrili. Tarihi kiliseye bakan bölgede kısa tur imkânı veren at arabalarının da mekan tutuğu sevimli küçük meydan albenili... Hafta sonu dağ evlerine turistler kadar Fransız emeklilerinin de ilgisi var. Sabahları köpeğiyle birlikte yürüyüşe çıkıp, ardından o meşhur Fransız baton ekmeği ile gazetesini eline alıp evinin yolunu tutanlar göze çarpıyor.

İklim değişikliğinin de etkisiyle artık sağı solu belli olmayan hava bu kez Megev’de kar, kayak sevenlerin yüzüne gülmüş... Yaklaşık 2200 metre yüksekliklere uzanan Megeve’in yamaçları, zirvesi beyazlıklara bürünmüş. Sadece kasaba merkezi değil, pek çok noktasına yayılmış gondol, teleferiklerle rahatça ulaşabileceğiniz tepeler de hareketin merkezi.

Sisteme tepki...

Şimdi dersiniz Fransa denince gündem kardı, gezmeydi, yemeydi içme miydi diye... Haklısınız, yerel de yabancı da gündemde değişmez konu, Sarı Yelekliler... Ne olacak halimiz diyen emekçisi de varlıklısı da Fransız’ı... Zorlu yaşam koşulları, artan yakıt fiyatları, vergiler, eşitsiz gelir dağılımı konusu hoşbeş sohbetten sonra herkesin ortak kaygısının merkezi. Fransız ve İngiliz, yaşları 20’lerin başlarında kayak, adrenalin tutkunu bir grubun sohbetinin ortasındayız. Ev sahibi misali Fransız, İngiliz arkadaşının Sarı Yelekliler’in eylemlerine işaretle “Paris’te yine göstericilere polis gaz atmış, yaralananlar varmış, neden bu sertlik” diye laf atması üzerine bir süre susuyor. Sanki başka bir ülkeden birisinin ağır çıkışına karşı savunmaya geçer gibi, önce “ama polis dağılın diye uyarmış” şeklinde lafı geveliyor. Daha atak diğer Fransız genç ise “yok artık” dercesine gözlerini devirince o da koyveriyor. “Aslında olacak iş değil.. İnsanların üzerine gaz atıyorlar, kapsüller sekip ağır yaralıyor... olmaz, böyle olmaz...” Sonra grup cep telefonlarından paylaşılan eylem fotoğraflarını, polis şiddetini gösteren görüntüleri gösteriyor. Biri Lyon’da eylemlere katıldığını anlatıyor.

Bir diğer İngiliz gencin, peki eylemcilerin istediği tam ne sorusuna Fransız arkadaşı “zam” diyor. “Macron yönetimi buna tamam demedi mi, şimdi ne o zaman...” sorusu gelince Fransız gençlerden önce diğer İngiliz genç kadın söze giriyor, yavaşça ama vurgulayarak “hayatta kalabilmek, yaşayabilmek” sözleri ağzından dökülüyor. Gençler isyanla küresel çapta sistemin çarpıklığına verip veriştiriyor. Ortak espri noktaları ise liderlerin yalan dolanları, popülist manevraları. Vaatlerin gerçekleşeceğine ilişkin ise umutları cılız. Gençler gülümsüyor ama bilinmezliğin kaygısı olsa gerek bir yandan da kaşlar onlarca soruya karşın havada...

Lüks turistik çekim merkezi Megeve’de emekçi, çalışan kesim müşteri velinimet misali konuyu açmamaya, şikâyetlerini açıkça dile getirmemeye çabalıyor. Ama biraz samimiyet oluşunca “nefessizsiz, iktidar varlıklı zümre bizi görmez kıldı” diye bir çırpıda anlatıyor. Ortak söylem her şey pahalı, geçinmeye gücümüz kalmadı... Tunus asıllı bir Fransız ise aşırı sağ söylemlerin tehlikeli virajına girdiklerini söylüyor. Macron’un halkla buluşmalarını ise “çoktan ok yaydan çıktı” diye değerlendiriyor. Farklı bakış açılarına karşın özellikle orta yaştakilerin çoğu geleceğe dönük umudun yitirilebileceği kaygısında...

Megeve meydanında kurulu dev çam ağacı ışıltılı. İnsanlar 7’den 70’e renk renk, cıvıl cıvıl. Kafelerden hafif yayılan müzikler, şerefe diye kalkan kadehler, hafta sonu kaçamağında, dar alanlarda samimiyetle iç içe çevrelenen kahkahaların uçuştuğu masalar, romantik takılanlar, yoldan gelen geçeni izleyenler...

Kar küresi misali, masalımsı tablo içinde yaşanan o an... An keyifli, keşke zaman burada şimdi dursa denecek türden. Gerçekse her an düşecek çığ... “Tehlikenin farkında mısınız” diye soran Fransızların sayısı artıyor...

mine@cumhuriyet.com.tr